54 entry daha
  • benim kadar büyük ve iflah olmaz bir joss whedon hayranının kolayca yeyip yutamayacağı türden film. yıllar yılı joss'ın bir shakespeare okumasına katılsam zaten başka bir şey istemezken karşıma en sevdiğim oyuncularla muhteşem bir film çıkınca ben nasıl bir tepki verebilirim. filmi lionsgate aldı alalı bir screener ele geçirmek üzere kurduğum hain planlar, çok sevgili iksv'nin programını açıklamasıyla son buldu. ofisin ortasındaki heyecanlı bağırışım ve monitöre alkış tutuşum hala bir takım çalışanların yanıma korka korka yaklaşmasına sebep olmakta.

    ama her şeye değerdi.

    amy ve alexis kadar birbirine yakışan çift bulmak çok zor. zaten amy gibi kadın bulmak çok zor, ama o konuya hiç girmeyelim. evet, biz whedonite'lar shakespeare karakterleri değil, biraz daha afili konuşan fred ve wesley'i izledik; hayal gücümüz de o kadar geniş...

    öyle shakespeare gurusuymuş gibi davranmaya niyetim yok. evet, ben de ortalama bir sanatsever kadar bilgiliyimdir, much ado about nothing'i de okumuşluğum vardı çok önceden. ama bu kadar komik olduğunu hatırlamıyorum. tarafsız olamadığımı itiraf etmeme gerek yok herhalde. ekranda fran, amy, alexis, reed, yeni gözde whedonverse oyuncumuz clark varken benim yüzümdeki sırıtışın esprilerin kalitesiyle çok da alakası olmayabilirdi normal şartlarda. ama hakikaten metne gülmekten kırıldığım çok an oldu. özellikle beatrice'in benedict'i yemeğe çağırmak için bahçeye çıktığı sahne ve constable'lı her sahne... ass!

    filmin yıldızı kesinlikle nathan... göz dolduruyor. hayır, ne kadar şişmanladığıyla ilgili kötü bir espri yapmıyorum. hakikaten de tom lenk ile harika bir ikili olmuşlar. gülmekten anırırdım da, koca salona ayıp olmasın diye kendimi dizginledim. adam nükteli replikler söylesin diye yaratılmış resmen. desperate housewives'da harcandığı günleri düşünüyorum da... castle neyse ki iş görüyor. ama "hammer... is my penis" desin, bence hepsinden güzel.

    film mimarisi ve dekorasyonu filmin yapımcısı ve joss'ın eşi kai cole'a ait muhteşem evde geçiyor. hakikaten o ev, renksizken bile çok şey anlatıyor insana. mekan kullanımı süper. araya üşenilmemiş, atraksiyonlar katılmış. salıncaktaki balerinler, partide arka planda olup bitenler...

    bu bir modern uyarlama. ama 1-2 ipod ve bir iphone videosu dışında bunu çaktıran çok da bilgi yok aslında. zaten bekaretin bu kadar ön planda olduğu bir hikayenin çok da sağlıklı bir modern uyarlaması olamazdı herhalde. yaşı yüksek olan bir seyirci "önceki gün nişanlısı ölüyor, ertesi gün başka biriyle evleniyor adam, hiç inandırıcı," değil diye filme çamur atarken toz kondurmamaya niyetli ben "onu shakespeare'e söyleyeceksin canım!" diye çemkirmeye hazırlanırken eşeğin hoşaftan anlamayacağı inancımla bağrıma taş bastım. filmden daha fazla şey bekliyorlardı. belki çekilme hikayesini ya da geçmişini bilmedikleri için... serenity browncoat'lara bir aşk mektubuysa, bence bu film joss'ın kendine aşk mektubu... ya da büyük kıyağı diyelim. adam sevdiği herkesi toplamış, en sevdiği yazarın oyununu kendi için canlandırmış, mis gibi de film çıkarmış.

    en baştan ingilizce'ye adapte olmak zor olsa da kendimi diyalogların ritmine bırakınca huzura erdim. ben altyazı okumadım ama sırf festivalde 3 seans gösterilecek diye bunu çevirmek zorunda kalan çevirmen az küfür etmemiştir sanıyorum ki.

    çok keyifli bir deneyimdi. muhtemelen bir süre marvel evreninden çıkamayacak whedon'ın biz "niş" seyircisine ve kendine koskoca bir kıyağıydı. o kadrodan bir whedonite olarak çok şey bekledim, fazlasını aldım. ancak normal bir seyirci de ana materyalden daha fazlasını da beklememeliydi zaten. çok keyifli, ustalıkla oynanmış, müthiş bir aşkla çekilmiş güzeller güzeli bir film... tekrar izlemek için sabırsızlanıyorum.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap