17 entry daha
  • hollywood'daki ışıltılı prenses ve hayranı ya da beyaz kadın ile siyahi adam klişesi aksine, siyahi kadın ve beyaz adam arasındaki aşkı işleyerek, sıradışılığın ve duygusallığın dibine vurmuş, izleyiciyi damardan yakalayabilmiş film.

    parıltılı, barbie ırkına mensup, prensesimsi kadın ve onun jön aşığını anlatan aşk hikayeleri hiçbir zaman aynı güzellikte olmuyor. yani sarışın ve özgür kadın ile siyahi bir adam arasında geçen aşk hikayesi genelde aynı derin duyguları vermiyor. çoğu zaman, siyahi bir kadın ile avrupalı adam arasındaki aşk, avrupalı bir kadın ile siyahi bir adam arasındaki aşka göre, daha duygusal, daha çarpıcı hisler uyandırıyor seyirci nazarında.

    --- spoiler ---

    filme gelirsek, kevin kostner'ın canlandırdığı frank'ın, iş ve aşk arasında kalması, aralarındaki ticari ilişkiden dolayı aşık olmaya karşı direniş geliştirmeye çalışması, bir gece önce yaptıkları nedeniyle pişman olması ve rachel'in de onun bu davranışına bir türlü anlam verememesi, aralarındaki iş ilişkisinden dolayı frank'ın ona hep mesafeli davranmaya çalışması, ama her şeyi bakışlarıyla ifade ederek rachel'i işten de öte, samimi duygularla, adeta koruyucu melek gibi takip etmesi filmin en güzel kısımlarıydı.

    kevin costner açıkçası döktürmüş bu filmde. frank bir bodyguard olduğu için, karakterin soğuk, içine nüfuz edilemez bir görüntüye sahip olması gerekiyordu. derisinin altındaki duygusallığı iletmek ancak küçük ayrıntılarla ve mimiklerle mümkündü. costner da mimikleriyle çok başarılı bir oyunculuk sergiledi. izleyici, gerçekten frank'ın yanındayken sanki gerçekten de başına hiçbir şey gelmeyecekmişçesine kendini güvende hissedebiliyor.

    rahmetli whitney houston' ı da ezelden beri beğenirdim. güzel sesi ve zarif görüntüsü bir yana, o ışıltılı hayatının içinde yaşadığı güvensizliği, sevgisizliği ve içten içe kırılgan olma durumunu başarıyla aktarmış seyirciye. hatta bu role kendinden fazlaca bir şeyler kattığını düşünüyorum.

    --- spoiler ---
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap