250 entry daha
  • yine gecenin bir yarısı internette boş boş gezerken azerbaycanın seçim sonuçlarının halk oy kullanmadan 1 gün önce yanlışlıkla açıklanması haberine denk geldim. vay dedim demokrasi gözünü seveyim sen ne güzel bir şeysin.
    bu azerbeycan benim için aslında çok sempatik bir ülke. yahşi cazibe dizisinde ki cazibe yüzünden. ama merak ettim bu ülkenin yüz ölçümü ne kadar ola ki !?? yazdım google a azerbeycan. karşıma google maps çıktı. tıkladım. baktım gürcistan kadar bi ülke. harbi küçük yani.

    sonra elim kuzeybatıya gitti haritada. almanya,fransa derken zaten bir ingiliz hayranlığım vardır dedim londra sokaklarına bir dalayım. street view ile gezdim öyle işte sağda solda. cafelere baktım. dar sokaklar, tersten akan trafik derken asıl sevdalısı olduğum ve ara-sıra sürekli böyle elimde kahve pc başında gezdiğim new york a gideyim dedim. en son gezintimin üstünden 2-3 ay geçti hasret gidereyim.
    genelde central park veya times square çevresinde dolaşıyodum. biraz farklı yere gidesim geldi bu sefer. yorkville a sakin bir iniş yaptım. karşıma direkt kilolu-siyahi bir teyze çıktı zaten dedim aha doğru yerdeyim.

    neyse, ya sokakları çok güzel. ulan ciddi ciddi apartman beğendim ben buradan. zaten ezelden beri yok how i met your mother, yok woody allen filmleri, yok bored to death neredeyse yerlisi oldum buranın. özellikle o her evin önünde olan 5-6 basamaklı merdivenlere zaafım var. çok seviyorum. adeta new yorkun imzası gibi. bide yangın merdivenleri, ki onlar estetik açısından çok kötü duruyor ama can güvenliği tabii, yapacak bir şey yok. apartman beğenmiştim dedim ya. heh o apartman : bu
    sonra dedim acaba harbiden burada kirada otursam hayatım nasıl olurdu. dedim atakan gecenin 2 si olduğunu düşün, dolapta yiyecek yok, hava almak için dışarı çıktın naparsın ???
    başladım sokak boyu yavaşça yürümeye. klavyenin tuşuyla her 2 ilerlediğimde sağıma soluma bakıyorum ne var ne yok diye. hop köşede bir manav, karşıda 7/11. alt tarafta pizzacı. oğlum dedim sen burada yaşarsın. burası güzel yere benziyor. güzel muhit. central parka da yakın. mis gibi.
    şöyle bir tur attım sokakta. sonra google dan o bölgenin kiralık dairelerine bakıyım dedim. e malum bütçeyi aşmamak lazım. ev sahibi ile mahkemelik olmamak lazım.
    eğer yanlış yere bakmadıysam karşıma şöyle bir şey çıktı: böyle

    fiyatı makul geldi. ev küçük ama büyükte gözüm yok zaten. bekar bekar yaşarız. boş zamanlarda kah koşuya çıkar, kah rotweilerımı gezdirir kah gider atletik elemanlara karşı avrupalı oyun zekamı ve ray allenı kıskandıracak şutumu sergilerim. bissürü konser var, onlara giderim.
    olur yani dedim bu iş.

    sonra ekşiden yorumlara bakayım dedim. gerçi new york başlığından falan biliyodum nasıl şeyler söyleneceğini ama manhattan başlığı da maşallah amerika nefretini yayma timinin özel test alanı gibi.
    kokusundan şikayet edeni mi dersin, yok insanları hep bir telaş içinde yok amerikalıdan çok turist varmış yok kapitalizm.
    güvenmemek lazım bu orospuçocuğu ekşicilere. bir tane mi olumlu özelliği olmaz bu amına koduğumun şehrinin ya ? hevesimi kaçırıyolardı az daha.
    gidip görmeden karar vermem ben manhattan hakkında. önce gider gezerim, seversem bi apartman kiralarım, kafama eserse satın alırım bi tane.

    cebimde şu an 13 tl para var, olsun.
    hayat neler getirir, hiç mi öğrenmediniz ?

    2014 edit : brighton'dayim
    2016 edit : toronto'dayim. gittikce yaklasiyorum.
149 entry daha
hesabın var mı? giriş yap