36 entry daha
  • "bildiğim tüm ahlak ve uymaya çalıştığımız onca kural arasında insanlığın tanımını kim yapmış, ne doğru, hangisi yanlış diye kafa yormaktan,
    "politik miyim neyim ben" diye farkına varamayıp nasıl yetişmişim, neye dönüşmüşüm diye sorup durmaktan,
    sorularıma cevaplar bulamadığımda bir sigara yakıp onun bile üstünde beni öldüreceğini okumaktan
    ve kendi kararlarımı etkilemem için olasılıklarımın sürekli büyük harflerle gözümün içine sokulmasından, ölmek mi yaşamak mı diye sorsalar neden yaşamak olduğu konusuna acizce cevap vermektense ölene kadar susmaktan,
    yaşadığım hayatın doğrularına karşı çıkıp, mecburenler içinde bahaneler bulmaya çalışmaktan,
    bir beden olduğumu unutup olmadık ruh durumlarıma antidepresanlarla mutluluk zımbalamaya çalışmaktan,
    hayallerimi komik diye anlatamayıp gerçekleri komik bulmaktan,
    duyguların kablosuz bağlantılarla ulaşabildiği, dokunabildiği sınırsızlıktan
    ve bu durumun hareket kabiliyetimi ve cisim üzerindeki etkimi sınırlayıp duygularımı esir almış bir cismi parçam kabul edip, onsuz yapamamaktan,
    özgürlüğün dört duvar bir odada yalnızlık olduğunu ve bunun alternatifinin uyumlu bir kostüm ve önceden çizilmiş figürlerle kalabalığın arasında dolanmak olmasından korkuyorum.

    yaptığım şeyin her ne olursa olsun dijital bir tanımı olmasından
    ve bu tanımın bütün yaratıcılığımı daha yaratırken hasta etmesinden,
    çizgileri doğru çizmekten ya da çizdiklerimi güzel sanıp aslında çirkin olanlarla estetik yarışına girmek zorunda olmaktan,
    estetiği unutmaya çalıştığımda göreceli bir estetiğin yelkovanın ucunda şekil değiştirdiğini görmekten,
    kulağımda çalan müziklerin sadece canımı acıtmak için ya da dalga geçmek için yazılmış olabileceğini düşünüp taksinin arka koltuğunda geride kalan blokların arasında üç beş ağacın yalnızlığını unutmaktan,
    post-modern delilik içinde kendimi akıllı ilan etmekten,
    dilimi tutamayıp özgür olduğumu söylemekten,
    olabildiğince çok düşünüp, az düşünmem gerektiği sonucuna varmaktan,
    olabildiğince çok yazıp, kağıtları paralayıp parkenin üstünde izlemekten
    ve aslında neyi, neden yazdığımı sorgulayıp kalemimi eski günlerdeki gibi kaset sarmak için bile kullanamamaktan,
    alternatifi olmayan bir şehir yaşamının kölesi olmuş kutulanmış ve dondurulmuş şekilde yaşadığımın farkına varıp kendimi hasta etmekten,
    uyumam ve uyanmam gereken zamanı güneşin değil de hayatın belirlemesinden,
    zamana yetişmeye çalışırken koşturmaktan
    ya da dinlenmek için manzaraya baktığımda geçmişi özlemekten korkuyorum.

    aslında hasta olduğumu kabul etmemekten,
    kendim dışında her şeyi reddetmekten
    ve inancımı sorgulayıp sonucunda bir bütün olmadığımı fark etmekten,
    parçalarımda tercihlerimin yanlışlarını arayıp "hepsi doğruydu, hayat yalandı" cevabını bulmaktan,
    televizyonda duyduğum repliklerle yaşamaktan,
    kendimi bir film içinde yaşıyor sanıp, hareketlerime dikkat etmeye çalışmaktan
    ve duygularımı yavaş yavaş kaybetmekten,
    ben ben olmaktan da sen ya da o olmaktan da korkuyorum.

    olmamaktan ve olamamaktan, olmaya çalışıp bir şeye benzetilmeye çalışılmaktan,
    oysa ki benim ben olduğumu söylediğimde kim ya da ne olduğumu, ne yaptığımı, nasıl yaptığımı umursamadan beni ben kabul edecek birini bulamamaktan,
    bulamadığımda aramadığım için suçu kendime atmaktan,
    yalnızlığımı kıskanmaktan
    ve kendimi nefes alıyorum diye kalabalığın içine çekilmekten korumaktan,
    kalabalıkta bile kendimi sıradışı hissedip bununla övünmekten,
    uyumlu olduğumu sanıp uyumsuz olduğumu görememekten,
    kendimi ötekinden daha özel hissederken egomdan utanmaktan
    ve tüm utançlarım arasında en utandığım şeyin duygularım olduğu gerçeğini görmekten,
    kim için ne için yaşadığımı bulmama az kaldı sanıp uykuyu ertelemekten,
    yazmaktan,
    çizmekten,
    şikayet etmekten,
    şarkı söylemekten,
    eleştirmekten,
    nefret etmekten,
    aşık olmaktan,
    korkuyorum.

    korktuğum şeyleri başkalarının duymasından,
    korkusuz olduğumun sanıldığını sanıp, kahraman olamadığım için üzülmekten,
    kendimi suda yüzen bir balık sanıp, denize doğru yüzmeye çalışırken boğulmaktan
    ve kendimi korkularımı yazarken delirtmekten korkuyorum.

    o yüzden burada bırakıyorum. korkularım iyi ki varlar cesaretimi tetikliyorlar."

    bu yazı redd grubunun kirli suyunda parıltılar albümlerinin kapağındaki yazıdır. şarkı sözlerindeki mükemmeliyeti anlatmaya gerek yok heralde.

    hep var olsunlar, ölene kadar dinleyelim müziklerini. çok seviyorum ulan.
21 entry daha
hesabın var mı? giriş yap