aynı isimdeki diğer başlıklar:
8 entry daha
  • ımdb ve ekşi notlarını / yorumlarını sallamayın film iyi film, severance. ingilizlerin korku komedi hatta kafadan politik korku (politik olan korkunçtur mudur?) filmi. amerikan zaz geyiklerinden iki adım önde. korku filmleriyle dalga geçerken beri yandan da sırp kasapları ve silah ticareti yönünden gelen araçları kolluyor ve bunu yaparken insanı başarılı biçimde geriyor. insanı tabi, hostel filmiyle pizza yiyenleri değil (bkz: leş yiyesiler). daha ne olsun. hayatınızda kaç kez birin içinde üçü buldunuz. çalım:

    a: silah satan çok uluslu bir şirketin çalışanları sırbistan (oha) sınırındaki dağ oteline haftasonu eğitimine gider. yollarına ağaç devrilir, otele yürüyerek varırlar. adres yanlış olduğundan karşılarına izbe bir akıl hastahanesi / hapishane (nası koydum fuko'yu!) çıkar. buraya kaçmak üzere yerleşirler. mekan buram buram korku filmi seti korkmaktadır.

    sonra işte bir takım adamlar, adamcıklar, burası önemli: eski sırp faşistleri ingiliz silah sanayinin "emekçilerini" haklamaya başlar, baltaylan ve bıçaklan. shotgun'a kadar yolu var tabi. kurbanlar komikler filan... ölüyorlar ama ciddi ciddi. filmin içinde, yerli yerinde bir sürü minik "komik" ve politik gönderme var. yani çorapların olduğu çekmeciye açtığınızda karşınıza havlular çıkmıyor.

    misal, ömer seyfettin okumamış iki arkadaş, kafası kesilen birinin iki dakika da olsa hayatta kalabildiği ve kesik gövdesini tatlı tatlı seyredebildiği konusunda geyik deviriyorlar. sonra içlerinden birinin kafası kesiliyor, kamera kesilen kafanın açısından gövdeyi gösteriyor. hani "kafası kesilse bile insan bir iki dakka yaşar" hesabı. kafası kesilen arkadaş tezini ispatlamanın sevinciyle nü-tebessüm hakkın rahmetine kavuşuyor, toprağı bol olsun.

    bizimkiler azala azala kaçıyorlar. en sonunda içlerinden ikisi sırp kasaplarını tüketip sucuk olmadan hayatta kalmayı başarıyorlar.

    hesabı isteyip kalkalım canım: yani, sırplara sattığımız silahlar dötümüzde patladı mı, dağ başındaki şirket etkinliklerine niye katılmamak lazım, şirketlerden ve doğadan neden korkmalıyız, şehirli olmanın temel faydaları, saçlarımı sarıya boyatsam hayatta kalır mıyım, mantar yiyip kafayı güzelleştirsem hayatta kalır mıyım, hatta hayatta kalmak ne s*k*me yarar gibi evetli-hayırlı cevaplarla süslenebilecek bir soru kağıdına sahip naciz film amerikan suluğunu ingiliz soğukluğuna tercih eden benim gibi hıyarlar için kanlı incili kaftan, başını vermeyen şehit, ebemin örekesi... :ç

    gecenin saçmalığı: hiç kötü ingiliz komedisi izlemedim hayatımda, az ama öz çekiyorlar.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap