2 entry daha
  • http://banliyodennotlar.blogspot.com/…slenmesi.html

    --- silinir milinir buraya da yapıştıralım ---

    böyle bir konuya girmeden önce açıklık getirmek gereken bir mevzu var. kediler, köpekler ve diğer hayvanların evcilleştirilmesi tarihin bir döneminde insan menfaatleri için gerçekleşmişti. kedinin insanların hayatlarına bir tür olarak kabul edilmesinin önemli sebeplerinden bir tanesi kedinin, tarlalardaki ve depolardaki tahılları yiyen küçük hayvanlara düşman bir avcı olmasıydı. bu evcilleştirmeden 5000 yıl sonra evcil kedi olarak bildiğimiz kedinin sosyal davranışları ve beden yapısı yaban kedilerden oldukça farklı.

    endüstrileşmeyle birlikte tarım bölgelerinin insan nüfus yoğunluğuna sahip olma özelliği gitgide azaldı. kentleşmeyle birlikte kedinin apartman dairelerinde yaşayan bir türe dönüşmesinin üzerinden aslında çok zaman geçmiş değil. fakat kedinin 5000 yıl içinde dönüştüğü canlının yaşam koşulları da ortadan kalkmakta. insanlık, kendi menfaatleri için kendi yaşam tarzına bağımlı kıldığı kediyi, kendi yaşam tarzının değişmesiyle birlikte bir sorun olarak görmeye başladı, kentlerde kediler kısırlaştırılarak veya abd’deki gibi öldürülerek nüfusları azaltılıyor.

    5000 yıl önce insanların kendi menfaatleri için yapmış oldukları bu hareketten dolayı şimdi bir dizi sorunla karşı karşıya kalmak şaşırtıcı değil. evlerimizi paylaştığımız kedilerle kurduğumuz ilişkinin bir menfaat ve kölelik ilişkisi olmadığını düşünebiliriz. kedilerin (ve bütün bu sözler köpekler için de geçerli) “üretim çiftliklerinde” belli cinslere ve fiyat aralıklarına ayrılarak üretildiği ve satıldığı pet-shop sektörünü atlasak bile, “hayvansever” çevrenin dilinin dahi bu köle-sahip ilişkisini yansıttığını gözardı etmek çok zor: “sahiplenme”, “benim kedim” vs.

    kedilerin apartman dairelerinde yaşayan birer canlıya dönüşmesi kedilerle ilişkili devasa bir sektörü de beraberinde getirdi. bu sektörün bir kolu büyük oranda hayvan sömürüsü içermekte. bu konuda en önde gideni ise hayvan maması sektörü. “mama” kelimesi bebekleri çağrıştırdığı için gözümüze çok şirin ve masum gözükse de gerçekte bu kadar masum bir sektörle karşı karşıya değiliz.

    ilk olarak mama firmalarının büyük bir çoğunluğu hayvanlar üzerinde deney yapıyor, bir kısmı hayvan sömürüsünün önde gelen isimleri olan nestle, p&g gibi büyük şirketlere ait. fakat daha da önemlisi bu mamaların içeriklerinin hemen hemen tamamının hayvansal olması. evlerde beslenen kediler ve köpekler için endüstriyel çiftliklerde ve mezbahalarda çok sayıda hayvan tutsak ediliyor, acı çekiyor ve öldürülüyor. maddi çıkarlarını hayvanları sömürmek üzerine kurmuş sektörler, iyi niyetli insanların hayvanlara olan sevgi, ilgi ve merhametinden kar ediyorlar ve bu karları daha fazla hayvanı sömürmek için kullanıyorlar. bu da tam da niçin hayvanlarla olan ilişkimizin “sevgi, ilgi ve merhamet” düzeyinde değil “etik” düzeyde olması gerektiğini gösteriyor.

    evlerimizi kedilerle paylaşırken tek çaremiz varlıklarını hayvanları sömürmek üzerine kurmuş şirketlerin karlarını arttırmak ve et sektörünün tutsak ettiği hayvanların çıkarlarıyla evimizdeki kedinin çıkarları arasında tercih yapmak değil. piyasada -görünürlüğü daha az olsa da- tamamı bitkisel içeriğe sahip, bir kedinin vücudunun ihtiyaçlarını dengeli bir biçimde sağlamak üzere hazırlanmış kedi maması seçenekleri de mevcut. bu kedi mamalarına ifadeyi kısaltmak adına “vegan mama” demek mümkün. proteinler aminoasitlere dönüştüğünde bitkisel veya hayvansal kaynaklı olmaları fark etmiyor. kedilerin neden etle beslenmesi gerektiğini söyleyen pek çok sitede verilen bilginin aksine “taurin” maddesi ısıya dayanamayan bir madde, pişmiş ette bulunmuyor. hayvansal kedi mamalarında da, vega kedi mamalarında da taurin yapay olarak elde edilip mamaya sonradan ekleniyor. ayrıca mamalar, kedilerin ihtiyaç duyacağı bütün ek besinleri, vitaminleri vs. içeriyor. kedileri, vücutlarının ihtiyaçlarını hiçe sayarak ekmek, mısır ve patatesle beslemek etik bir davranış olmazdı ancak dengeli biçimde ihtiyaç duyacağı bütün maddeleri sağlayan ve de yerken büyük keyif aldığı bir mama mevcutken, hayvan sömürüsüne dayanan başka bir mamayı tercih etmek etik bir problemi açığa çıkaracaktır.

    kediler için vegan beslenmek konusu açıldığında ilk söylenen söz "bir kediyi vegan beslemek doğal değildir" olur. yukarıda da bahsettğim üzere, kedilerle kurduğumuz ilişki bir “doğa” ilişkisi değil, sınıflı toplumun sonuçlarına dayalı bir ilişkidir. bu ilişki, kediyi neyle beslediğimize bağlı olarak değişmez. kediler için vegan beslenmek doğal değildir. bu konuda anlaşabiliriz. şimdi şu konularda anlaşalım: kediler için sığır, domuz, tavuk yemek doğal değildir, kediler için işlemlerden geçirilerek kurutulmuş ve içine kimyasallar eklenmiş mamalar yemek doğal değildir, kediler için kilometrelerce uzakta fabrikalarda üretilip nakliye şirketlerince taşınan mamaları yemek doğal değildir, kediler için hastalandıklarında plastik bir kutuya konup veterinere götürülmek, aşı olmak, üzerlerindeki keneleri ve pireleri öldürmek için damlalar yapılmak doğal değildir, günün tamamını dört duvar arasında geçirmek doğal değildir, ilaç kullanmak doğal değildir, ameliyat olmaları doğal değildir, taranmaları doğal değildir... bütün bunlar doğal değildir. ancak bütün bunları yapmayı görev sayan, sorun görmeyen kişiler neden vegan mama söz konusu olunca doğadan bahsetmeye başlıyorlar?

    dahası, ineklerin, kuzuların, balıkların, tavşanların ve diğer hayvanların kedi maması endüstrisi için tutsak edilmesi ve öldürülmesi de doğal değildir. doğal olmamanın yanında; eğer evimizde şu ya da bu şekilde beslediğimiz bir kedi varsa ve onu vegan olarak besleme imkanımız varsa, beslemek için hayvan öldürmeyi tercih etmek etik değildir. günün sonunda bir domuz ya da bir inek için insanların tabağında olmak için mi yoksa bir kedinin tabağında olmak için mi öldürüldüğü çok fark etmez, tutsaklık daha az tutsaklık değildir ve kedi için öldürüldüklerinde canları daha az acımaz. hayvan istismarı burada devreye giriyor, evimizdeki kedinin menfaatini ve sözde-doğasını mezbahalarda öldürülen ve tutsak edilen hayvanların menfaatinin önüne koyduğumuzda türcü oluyoruz -bu nettir.

    zaman zaman gazete köşelerine “vegan beslenen kedi ölümden döndü” gibi haberler yansır. tıpkı vegan annenin emzirdiği bebek yaşamını yitirdi haberleri gibi. bu tip haberlere eleştirel bir gözle bakmak gerekir. hayatında bir kez bile gazete okumuş birisi bilir ki bir kedinin ölüm haberi haber değeri taşımaz, gazetelere yansımaz. çoğu zaman yerel yönetimlerin gerçekleştirdiği kedi-köpek katliamları bile gazetelerde yer almaz ya da “hayvanseverlerin protestosu” gibi budalaca bir dille yer alır. “vegan beslenen kedi ölümden döndü” temalı haberlere daha yakından baktığınızda söz konusu kedinin beslenme şeklinin abolisyonist veganların önerdiği beslenme şekli olmadığını görürsünüz, kedi aylarca kuru ekmekle ve patatesle beslenmeye zorlanmış, hiçbir vitamin takviyesi kullanması sağlanmamıştır vs. haberin sonunda bir veterinerin görüşü alınmıştır ve veteriner “kediler gerçek karnivorlardır, onları etle beslemek zorundasınız” der.

    bu veterinerin konuşma tarzını tanıyoruz, aynı konuşma bizlere sağlıklı olmak için et yememiz gerektiğini, hamile kadınların vegan olamayacaklarını, çocukların gelişmeleri için vegan olmaları gerektiğini, şu ya da bu firmanın elbette hayvanlara değer verdiğini ancak müşterilerinin güvenliği için hayvanlar deneylerinin yapılmasının şart olduğunu söyleyip duruyor. hayvanları sömürmek için bir dizi bahane.

    fakat bu gazetelere iyi bakın, hiç birisinde kedinizi vegan beslemediğiniz için (ölümden dönmeyen) öldürülen ineklerin, koyunların, balıkların, domuzların, tavşanların ve tavukların haberlerini görmezsiniz. hiç birisinde insanlar vegan beslenmediği için, hayvan deneyleri yapan ürünleri kullandıkları için ölen hayvanları da görmezsiniz. ancak hemen hemen hepsinde bu hayvanların ölü bedenlerini büyük fastfood firmalarının reklamlarında görebilirsiniz. hepsinin, unilever’e, p&g’ye, néstle’ye ait ürünlerin reklamlarını yaptıklarını da görebilirsiniz. bu yüzden hayvanlar için neyin daha iyi olduğuna dair kaynağınız bu gazetelerse, bir kez daha düşünmenizi öneririm.

    her şeye rağmen, bitkisel beslenmeyle sorun yaşayan, bu şekilde beslendiği zaman hastalanan kediler olabilir. örneğin idrar yolları problemi erkek kediler arasında çok yaygındır ve bu yaygınlık vegan veya hayvansal bütün kuru kedi mamaları için büyük bir risk oranını barındırır. kuru mamayla beslenen erkek kediler, idrar yolları problemi yaşayabilir. bu durumda, etik olanın acıyı mümkün olduğunca azaltmak olduğunu unutmamamız gerekiyor. acıyı mümkün olduğunca azaltmak demek, mümkün görünen en yüksek bitkisel mamayı kullanmak, bitkisel desteklerle kedinin idrar yollarını desteklemek ve daha önemlisi sorun ortaya çıkmadan önce kedinin sıvı tüketimini arttıracak yolları seçmek demek oluyor.

    --- the end ---
85 entry daha
hesabın var mı? giriş yap