51 entry daha
  • bir dostum dünyadaki en güzel söz 'sen bilirsin' demişti bir zamanlar. evet herkes kendisi bilir
    o zaman ben de bildiğimi söyleyeyim. kastedilen yaşlardaki bir erkeğim. heyecanlı, hissettiklerini saklamayan, hesabı kitabı, ayarı olmayan ve elinde olmayarak hissettiği hiçbir şey için kendisiyle savaşmayan biriyim. ama bir şeyin de ayrımını yapabiliyorum. hissetmekte kusur yok yaşamanın bir sınırı olmalı.

    kadını seven, kadın ruhunu, bedenini sanat eseri gibi gören bir adamım. şıpsevdi değilim. kadın budalası değilim. abaza hiç olmadım. zevk sahibi gözlere ve sezgilere de sahibim. herhangi birine kolay kolay heyecan hissetmeyecek kadar doygun ruhum. çünkü heyecanlandırmayacak, doyurmayacak, çabucak tükenecek bir şey yerine yalnızlıktan daha çok keyif alacak kadar da kendimle aram iyi.

    burada kastedilen genç kız yaşı nedir bilmiyorum ama ben 18-25 yaş arası olarak algılıyorum. 18 inde de 25 inde de gördüğümde, bir şeyler paylaştığımda, bir hareketine bir jestine bir bakışına yakalandığımda bir an sarsıldığım, çarpıldığım, sarhoşluk haline geçtiğim kadınlar oluyor. en çok yarım saat süren. güzellik, çekicilik, seksapel bunlar es geçemeyeceğim, içgüdülerimin kayıtsız kalamayacağı şeyler. ama nasıl ki lise çağlarımda fast food tarzından başkasını beslenmek gibi görmüyorduysam da bugün de ancak klas bir mekanda iyi bir yemek ve üstüne koyu bir kahve içmeden kendimi doymuş gibi hissedemiyorum. dolayısıyla o yaşlarda bir kadına heyecan duyduğumda bu canın bazen hamburger çekmesi kadar oluyor. iyi bir yemeğe ve birinci sınıf ağızda iki tur gezdirdikten sonra yuttuğum kahveye nasıl ki hamburgeri tercih edemezsem ben de işte o bebek gibi görünen kızlara bakıyor ne hoşmuş deyip yürüyor geçiyorum. zekaya, düşünceye, akıp giden sohbete de vurgun bir adam olarak elbette istisnaları da es geçemem. hamburgerden hamburgere de fark var değil mi?
    ama kadın dendiğinde benim aklıma çok başka bir şey geliyor. bana ihtiyaç duymayacak kadar oturmuş bir hayat ve kişiliği olan ama bana ihtiyacı olduğunu hissettirecek kadar da ruhu ruhuma aç birileri geliyor aklıma. işinde gücünde hakim, dimdik, sınırları, prensipleri, özgüveni ve kişisel keyifleri olan biri. mesela tek başına sinemaya gidebilen biri. kaç tane böyle kadın gördünüz. çok az. mesela gazetesini alıp bir cafede tek başına okuyabilen birisi. mesela boynunda isim kolye taşıdığı halde isminiz ne dendiğinde ay söylemesem olmaz mı komikliğine düşmeyecek biri. dişiliğinden, arzulanmaktan, kadın olmaktan keyif alan biri. seksapelini bir silaha değil doğal bir örtüye dönüştürmüş sırıtmayani ucuzlaşmamış, doygun, ' olmuş' bir kadın.. ha 28 inde de 35 inde de 40 ında da çocukan farksız, ruhsuz, klişelerle, korkularla, mantık kumkumalıklarıyla, ben aşka inanmıyorum yha larla devam edenler yok mu? hah işte onlar da mükemmel dekora sahip ama berbat yemekler pişiren restoranlar gibi. çayın bile çiği içilmiyor. demini almış bir kadın gibisi var mı?

    kısaca üstadım herkes istediğini yaşasın hor göremem. insanın öleceği zamanı da kime ne zaman nasıl aşık olacağını da seçmesi mümkün değil. ama kimle aşk yaşayacağını seçmesi elinde. bana kalsa ben 25 ten aşağısında belli istisnaları taşımayan birine çok özel duygular taşıyabileceğimi sanmıyorum. ki o istisnaların inanılmaz güzellikte olan bir adetini de yaşamış biriyim. ama adı üzerinde istisna. dokunduğumda erimeyecek, konuşurken zamanı mekanı unutmayacağım, öğretilmişliklerden sıyrılmamış bir kadın mutlaka birilerini mutlu edecektir ama o ne benim ne de kendisi.
283 entry daha
hesabın var mı? giriş yap