4 entry daha
  • beni sık sık belirtme ihtiyacı hissettiğim bazı şeyleri tekrarlamaya itmiştir. arkadaşlar, ota boka faşizm demeyiniz, öyle herkese faşist diye sallamayınız, bu faşizmi normalize etmek, anlamını kaybetmesine sebep olmak demektir. faşizmi adlandırmanın bazı kriterleri vardır siyaset biliminde. faşizm olağanüstü bir şeydir, sıklıkla kapitalist sistemin kötüye gittiği, problemlerin derinleştiği, olağanüstü durumların sonucunda olağan üstü ortaya çıkar. almanya, italya yahut ispanya, faşizmi tanımlayabilmek açısından önemli örnekler. faşizm mevcut radikal olmayan gruplardan medet umulmadığı dönemlerde toplumsal bir radikalizmin de etkisiyle ortaya çıkar. krizler içinde olan yunanistan'daki altın şafak hareketinin son günlerde hızla güç kazanması, yahut ukrayna'daki hemen hemen aynı özellikleri taşıyan faşist hareketler güzel örnekler olabilir. faşizm sıklıkla küçük burjuvadan beslenerek, sonra da büyük burjuvayla ilişkilere girerek ilerler. mesela almanya'da, fakirliğin diz boyul olduğu, enflasyonun ezip geçtiği, insanların un süt yumurta almak için el arabalarıyla kağıt paralar taşıdıkları bu zamanlarda, sosyalistlerin, komünistlerin, spd'nin falan toplam oyu 13. milyon, nasyonal sosyalistlerin 11. milyon gibi bir şeydi. toplumsal radikalizmi anlamanız açısından söylüyorum. faşistlerin burjuvayla da bariz bir organik bağı olur, hitler döneminde satışları oldukça artan siemens, bosch falan filan şirketler örnek olabilir. şimdi bunlara sorsanız 'ah vah, ne kötü dönemlerdi, insanlık ayıbı' derler ama yine böyle bir durum olsa gayet de işlerine gelir. ayrıca bizim dillendire dillendire bitiremediğimiz bir sürü yollar, binalar, köprüler de hitler döneminden kalmaktadır, asfalt onun zamanında dökülen asfalttır, kapitalist gelişim de gerçekleşmektedir, burada anlamamız gereken şey bunların; özgürlük, eşitlik, hak, insanlık adına hiç bir şey ifade etmediğidir. faşizm asla mağdur edebiyatı yapmaz ayrıca, bir akp'ye bakın, bir de mhp'ye, siz bir kere bile bahçeli'nin mağdur edebiyatı yaptığını duydunuz mu? ama akp yapar. ayrıca, evde duran yüzde elli muhabbetlerine bakmayın, böyle bir kitle yoktur. ne merkez sağın, ne milli görüş çizgisinin, ne muhafazakarların sokağa çıkmak, yakmak, yıkmak, kesmek öldürmek gibi adetleri yoktur, hatta solcuları bile bu yüzden eleştirirler. bir de mhp'ye bakın, hele yetmişlerde falan ülkücülere adam dövmenin, satır bıçak silah kullanılmanın öğretildiği kamplar kuruldu, solun önüne geçmek için her şeyi yaptılar, devlet polisleri bile sıklıkla bu adamlardan seçerdi. bu halk menderes'i tayyip'ten iki kat daha fazla severdi mesela, idam edildi, n'oldu? hiç bir şey, kimse sokağa falan çıkmadı. faşizm ilk başlarda küçük burjuvazinin, esnafın desteğini alır, bu büyük kriz dönemlerinde kepenk kapatanların, kimi zaman antikapitalist, antiemperyalist söylemler de kullanır. oysaki akp en başından beri gerek amerika, gerek kapitalistlerle gayet iyi ilişkiler içerisindedir. hatta en çok tüsiad'a yaramış bildiğim kadarıyla bu dönem, bir dolu ihale almışlar. faşizmin laik, muhafazakar yahut ırkçı bir karakteri olabilir. mussolini katolik mezhebini ve geleneklerini öne çıkarmıştı, franco bugün özerk olan bask ve navarre bölgesinde adamlara kendi dillerini konuşturtmayarak, tonlarca insanı, solcuyu öldürerek büyük bir baskı yapmıştı, diğer yandan almanya'daki faşizmin dine dayanan hiçbir söylemi yoktu. neyse, bunlar uzun konular, demem o ki, her baskıcı rejime, diktatörlüğe kaçan tutuma faşist diyemezsiniz. bu yüzden akp faşist değildir.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap