18 entry daha
  • içinden johannes brahms'ın "brahms senfoni no 3"ünün poco allegretto'su geçen film.
    hatta bu görkemli poco allegretto filmin içinden birkaç kez geçiyor.
    caanım poco allegretto —her ne kadar günümüzde içi bir hayli boşaltılmış olsa da— o güzelim vintage dekorlar içinden süzülerek geçtiği için bir başka güzel geçmiş oluyor.

    doğrusu, ancak birkaç gün önce izleyebildiğim filmde en vasat bulduğum şey oyunculuklardı. hatta film bitende, sözlüğü girip baktığımda, içimden «sözlüktaşlar nasıl olsa oyunculuklara verip veriştirmişlerdir; ben de kıyısından köşesinden katılırım onlara» diyordum. fakat okuduğum övgü dolu yorumlar karşısında «acaba ben neyi kaçırdım?» diye düşünmeye başladım. galiba düşünmeye ara verip, filmi yeniden izlemeliyim. o zamana kadar: ı-ıh, oyunculuklar sürünüyor.

    ayrıca, yaklaşık on ay önce hem filmi hem de filmin adındaki muhtemel fikri şöyle tanıtırken, ben bu fikrin beat'çilerden yükseleceğini tahmin ediyordum. fakat gördük ki, bu fikir ne ginsberg'den, ne burroughs'tan, ne de kerouac'tan yükseliyor. ginsberg ile carr'ın, kendisini bir yönüyle pozitivist, bir yönüyle formalist bir adam olarak tanıdığımız edebiyat hocası şöyle diyordu:

    «sevgililerinizi, aşklarınızı, gün değmemiş metafiziğinizi öldürün

    ve sevgililerini, ve aşklarını ve gün değmemiş metafiziğini tek hamlede yere sermiş bir kimse olarak ben, çaresiz, sığırın teki olarak betimlenen edebiyat hocasının yanında saf tutmaktan kaçınamıyorum.

    son olarak, filmi divxplanet'taki türkçe altyazısıyla izleyen dostlara kötü haberlerim var. genel olarak başarılı bir iş çıkarmış olan çevirmenler edebi kelime ve cümleleri çevirmede ne yazık ki fazla mot-a-mot kalmışlar. örneğin, edebiyat hocası victoria çağı şiirinden bahsederken bu şiirin üç önemli ögesi olduğunu söyleyip sıralıyor:

    «rhyme, meter and conceit»
    altyazı ise şöyle:
    «kafiye, ölçü, düşünce»

    halbuki "conceit", edebiyatta, birbiri arasında görünür herhangi bir benzerlik olmayan iki şey arasında bağıntı kurmaya dayalı bir söz sanatıdır. örneğin, bakınız 18. yüzyıl metafizik şiir akımının öncüsü olan john donne'ın "the flea"sindeki "pire" ile "yatak" arasındaki conceit... (peki ben bunları nereden mi biliyorum? üç yıldır ingiliz dili ve edebiyatı okuyorum da oradan biliyorum.)
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap