96 entry daha
  • yeni yuvam. hakkında yazmak için bir süre yaşamanın uygun olduğunu düşünerek tecrübe ettiğim üç mevsimini yazabilecek kadar bekledim. kışın buraları entari doldururum zaten, şimdiye kadarki deneyimleri önce turistik amaçlı merak eden arkadaşlar için yazacağımdan kafa kol konuya dalacak kadar oldum sayılır.

    evet, turistik amaçla ziyaret edecekseniz bu entari sizin için ve hem başımın çaresine bakarımcılar hem de turlarla falan işini sağlama bağlamak isteyenler için elimden geldiğince aydınlatmaya çalışacağım.

    bildiğiniz üzere pek çok doğa sporunu burda rahatlıkla yapabilirsiniz. niyetinizi iyi belirleyin, ön hazırlığı ona göre yapın.

    malum, alaska cok buyuk. siz az zamanda çok yerini göreyim, ayrıca her sporun tadına bakayım ama rahatıma da düşkünüm diyorsanız bence en sağlamı gemi turu satın alın. çat diye böyle dedim çünkü alaska deyince insanlarin aklina cinlerin cirit attığı beyaz pelerinli sonsuz topraklar ve dev canlılara ev sahipliği yapan buz mavisi, çelik soğuğu duru sular geliyor. böyle yerleri çok, pek çok alaska'nın ama bu yerlerin insan eli degmemis olanlarina ya havadan, ya kızak köpekleriyle ya da tekneyle ulaşabilirsiniz ancak. kendi basiniza takilmaya niyetliyseniz bu yola hayatınızı adamanız gerekir. yeterince öğrenip hazırlanmazsanız canınızı alıp ayağının altında eziverir burası. ciddi ciddi buna gönül vererek yerleşmeyi düşünenlere ozel baska bir giri yazacagim ilerde. simdilik az zamanda cok seyahat dusunenler gemilerden sasmasin. seattle, abd ile vancouver, kanada arasinda sefer yapan cok sayida gemi var. ayrica alaska icinde kalan turlardan da satin alabilirsiniz. seyahat ettikleri route itibariyle bu turlar daha fazla noktaya ulaşıyor.

    gemilere mahkum degilsiniz bu arada. ordan oraya ucmak zorunda da degilsiniz. alaska'ya kapagi attiginiz an buyusu baslar. yani mesela bir türkiye gibi düşünürsek istanbul başka, kapadokya başka, nemrut başka, karadeniz, akdeniz, ege bambaşkadır. alaska için tam olarak öyle değil. hic insan eli degmemis dogayla aynı doğanın modern imkanlarla donatilmis olanı arasında butcenize ve hayallerinize gore seçim yaparsınız ve artık kısmet, birinin içindeyken diğerine yolunuz düşebilir. bunların arasında aynı cennetin farklı kademeleri, aynı kraliçenin başka başka taçlarına bakmaya niyetinizin olup olmadığıdır mesele. alaska' nın boyutlarına göre bit kadar sayılabilecek anchorage etrafında iki saat bile yol gitmeden bir yöne baksam karadeniz'i, diğer yöne baksam bodrum yalıkavak'ı ve az biraz başımı çevirsem canım memleketim akdeniz'i görebileceğim bir nokta buldum mesela. evet tek bir noktada hepsi var ve tüm bunlar alaska' nın sonsuz katsayısıyla çarpılmış şekilde büyümüş halde. aradığınız şeylerin daha çoğunu, daha daha çoğunu verir burası. aşina olup çok sevdiğiniz bir ezginin bambaşka bir lezzetle hayatınıza uğraması ve sizin hiç bilmediğiniz bir dilde soylenegelen bir şarkıya aşık olmanız gibi. ya da hep arayıp bir türlü bulamadığınız o tanıdık sesin çağrısını duyup buralara geldikten sonra efsanenin gercek oldugunu ogrenmeniz, gerçekten gözlerine bakabilip gerçekten dokunabilmeniz, kalp atışlarını duyabilmeniz gibidir. insan sonsuzluğu sever, insan insanlığı sever, insan denizin okyanusun onca enginliğe rağmen nasıl da öyle dingin durabildiğini takdir ederken durgun suların nasıl da deli deli akabileceğini görmenin getirdiği ürpertiyi, dağların yüceliğini ve o yüceliğe ermeyi, daha yukarıya ulaşmayı, zirveyi veya koca bir dağın eteklerinde piknik yapıp sırtını o koca dağa dayayarak bir parçası olmayı veya bir kratere tırmanıp ona meydan okumayı ister. bu arada olur da ayağınız kayarsa bir başka insanın imdadınıza yetişme olasılığı en remote alaska bölgesinde bile vardır. işte bu yüzden hem vefası hem cefasıyla her türlü aşık eder kendine alaska. ruhunuz dünyanın tüm acımasızlığını dışarda bırakan sıcacık küçük bir alaskan cabine sığınabilir ve o kabinden çıktığınız sabah coşup taşıp on kaplan gücüne erişebilirsiniz.

    küçük çilekleri severken dev gibi bir çileğin dibine yaslanıp dişleye dişleye kendinize ev oymanız gibi içinde. öyle bir yer, belli başlı popüleri yok, ruhu her yerde. fransa' ya gidip demir şeysini görmeseniz olmaz ama alaska öyle değildir.

    turlara bulaşmadan sırtımda çantam öyle takılacam diyorsanız size her yer cennettir ama kesinlikle yaz ve bahar aylarında gelin ve aşağıdakileri bir okuyun derim.

    sanılanın aksine burası dört mevsimi de görüyor. ilk geldiğimde yerlileri bile " la yaz da on dakka sürüyo, ahaha " diye dalga geçtiği için ciddi ciddi tedirgin olmuştum. son kıştan bahara ilk geçişi kaçırdım bu sene ama baharın geri kalanını, yazı ve sonbaharı tecrübe etmiş bulunmaktayım. yalan söylüyorlar sayın okur, burda yaz bildiğin yaz ve olağanüstü güzel. kısa donla geziyo millet. mayıs ayında kahvecide, markette sağda solda bikiniyle gezen genç kızlar gördüm ya, daha ölmem. deniz benim akdenizli bünyenin alışkın olduğu kadar davetkar olmasa da görkemi ve sundukları ziyadesiyle yerli yerinde. illehim yüzecem, müslüman mahallesinde salyangoz yiyecem diyorsanız ağustos' ta gelin ve buna rağmen su sıcaklığını kontrol etmeden balıklamayın. çoğu milli parkta ücretsiz ekipman bulabilseniz de tedbir şart.

    günlük veya adada gece otelde kalma paketli tekne turlarıyla balina görmeye gidebiliyorsunuz ama tabii açık deniz daha serin oluyor doğal olarak. altın arama turlarına katılabilirsiniz, isterseniz yerleri belirleyip ekipmanı satın alarak kendiniz de yapabilirsiniz. bulduğunuz altın sizin olur, beleştir. profesyonel balık tutma organizasyonları var. siz sadece katılıyorsunuz, tekneyle açılıp oltanıza kadar onlar temin ediyor. bu tip aktiviteler için genel olarak normal kışlıklarınız, yani iyi bir mont bir tombik süveter kazak türü katmanlar yeter de artar bile. haziran ortalarına kadar tepeler karlı ve soğuk kalır, öyle niyetleriniz varsa daha profesyonel donanın ama unutmayın zaten o tip şeylerin çoğunu burdan daha ucuza alabilirsiniz. yalnız yazın insanların dikkati avcılığa kaydığından, herkes oh be kış bitti diye parmak arası terliklere saldırdığından satış reyonları da ona göre düzenleniyor. yani kışlık montu indirimden almayı beklerken, outdoor mağazalarında dizi dizi bikinilere rastlarsanız şaşırmayın. carhartt gibi burda mağazası olan yerlerle irtibata geçip sezon sonlarını online alıp ayırtarak in store teslimi sağlayabilirsiniz özel olarak almak istediğiniz ürünler varsa. bu sayede hem tatil yapar, hem türkiye' de kolu bacağı kaptıracağınız ürünleri burdan cok daha uygun fiyada alirsiniz.

    iki adımdan biri göl, akarsu. her taraf dağ tepe. en curcunalı yer olan anchorage merkezinde bile yolunuzu ne tarafa çevirseniz karşınızda görkemli dağlar buluyorsunuz. merkezde beş yıldızlı otel çok. alaska ruhu, kabin falan istiyorsanız erken rezervasyonla yakın merkezlere odaklanın. anchorage şehir olarak çok geniş ama merkezi avuç içi kadar ve onca parayı fazladan ödediğinize değmez bence.

    sonbaharı yaşayamayız sanmıştım. eylül ayının ortalarına doğru doygun sarıya ve kızıla kesmeye başladı her taraf. ekim ayındayız, hala ilk kar düşmedi anchorage taraflarına. manzara olağanüstü. dağ tepeleri bir süredir karlı ama koca koca ülkeler boyutundaki aşağı rakımlarda hala erken kış, sonbahar hüküm sürüyor. ben bu zamana fırtına falan bekliyordum. bazı göller bizim ölüdeniz'i andırıyor, güzellikleri öyle sakin ve duru ama öyle büyük ve görkemliler ki o sonsuzluğun içinde kaybolurum sanıyorsunuz. dağı, gölü, her bir şeyi dev gibi, çok büyük zaten alaska'nın. minik göller veya çaylar gördüğünüzde üşüyüp battaniyeye sarılan çocukların duyduğu güveni duyuyorsunuz ve onlardan da var çokça. popüler bir merkezi olmadığı için alaska'da nereye gitseniz aynı güzellik ayağınızın altında oluyor. o yüzden az zamanda çok seyahat için yıpranmak yerine istediğiniz aktivitelere uygun bir base seçip onun etrafında ufak ufak dolanmak daha avantajlı olabilir. emin olun on dakika araba kullanıp gittiğiniz göller bile kartpostal gibi olacaktır. alaska bir yerde dünyanın en güzel manzara resimlerinin içinde, cennette yaşamak gibidir.

    eylülde turist kazıklama sezonu biter, o yüzden bazı şeyleri çok daha ucuza maledebilirsiniz. havayı iyi takip edin yeter. eylül bitti, bu yıl sadece üç beş sefer yağmur yağdığında soğuk oldu. bir içlik bir hafif montla veya fleece ceketle idare edilecek türden. geri kalanı yazlıklarla veya hafif yeleklerle geçirdik. bir de bir sabah bildiğin don olmuştu, aha kış bu sefer kesin geldi dedim. fıs, iki saate kalmadan güneş kocaman bir gülümsemeyle ısıtıverdi her şeyi ve biz kısa kollulara döndük.

    bir yerin baharı yazı bu kadar mı canlı, bereketli ve aşık olunası olur. toprak kışın insan ve hayvanların anasını belliyor ama yazın bunu fazlasıyla telafi ediyor. çiftçilerin yetiştirdiği ürünleri hormonlu sanmıştım ama değilmiş. güneş yazin neredeyse tüm gün buralari aydınlattığı için bitkiler anormal büyüyor, toprak çok verimli oluyor. abartmıyorum ortalama yetişkin insan yumruğu boyunda sarımsak yetişiyor, soğanlar küçük kavun kadar. her taraf kocaman rengarenk çiçeklerle dolu. festivalleri takip ederek yerli çiftçilerin curcunaları ve organizasyonlarıyla eğlenebilir, bir yandan ren geyiği sosisi kemirebilirsiniz. yalnız unutmayın, tüm şarküteri ürünleri domuz eti içeriyor. yine de saf ren geyiği etinden yapılan güveçler var ve tabii ki bolca somon.

    her türlü avcılık için biçilmiş kaftan. elbette ki her şey için izin almanız gerekiyor. eğer turlara bulaşmayayım, ben başımın çaresine bakayım diyorsanız balıkçılık için 20 dolar gibi bir kayıt parası ödeyerek paşalar gibi balık avlayabilirsiniz. hatta balık gelip, abi beni tutsanaa, abla beni yesene diye yalvarabilir avlandığınız yere ve mevsime göre. yalnız altın kuralı unutmayın. avınıza el koymaya kalkışan olursa amman deyim dayılanmayın çünkü muhtemelen aç bir ayıyla muhatapsınızdır. bırakın alsın, zıkkım olsun hipneye. çok zorunuza giderse beddua edin ama ne olursa olsun tereddüt edip iki kilo somon için canınızdan olmayın.

    diğer türlü av işlerini turist olarak gelecekseniz çok tavsiye edemeyeceğim. silah edinmek, ruhsat almak ve av kurallarını öğrenmek için yeter derecede organizasyon yok henüz. içerden tanıdığınız varsa onun arabası, vinci, izinler için ön ayak olması falan gerekecektir ama ruhsat nasıl hallolur bilemedim oturum olmadan. biz şimdilik o tip atraksiyonlara giremedik, seneye alaska' da av için özel olarak yazarım.

    sivrisinekler anormal baş belası. her taraf su, sazlık, göl bilmemne olunca sinekler de alaska' ya özel büyüklükleriyle arzı endam ediyor doğal olarak. kendileri at kadar olup, bazan dışarda yürürken şaap diye suratınıza random olarak vursanız elinize on onbeş tane leş haline bulaşabiliyor. garip bir şekilde türkiye' de sineklerin herkesi bırakıp hücum ettiği şanssız insanken, burda kendilerinin o kadar da favorisi olmadığımı öğrendim. her halükarda varır varmaz bi sürü sinek spreyi edinin. dağda bayırda savunmasız kalmayın, cidden çok fenalar bu puştlar.

    yine kendi başınıza takılacaksanız muhakkak araba kiralayın. otostop işlerine de girişebilirsiniz tabii, tatil sizin keyif sizin. insanları genel olarak iyi niyetli ve yardımcı olmaya meyillidir. bir de çoğunluğu sırtta çanta en az bir avrupa turu yapmıştır gençliğinde, türkiye' ye uğrayanı çoktur ve bizim insanımızı pek beğenir, severler.

    milli parklar çok güzel ve geniş. her yerde ayı kutuları var. artan yiyeceklerinizi kesinlikle bu muhafazaların içine yerleştirmeniz gerekiyor. hacılar komşuda pişer bize de düşer deyip üşüşmesinler diye. kamp alanlarına giriş yaptığınızda sağa sola yerleştirilmiş kutular ve formlar var. bir iki saat park mı edeceksiniz, geceleyecekmisiniz ona göre formu doldurup ücretiyle beraber kutuya bırakıyor ve kulakçığını da arabanızın aynasına veya göğsüne koyuyorsunuz. aracınız yoksa buralara da hitchiking yapabilir ve kampınızın tadını böyle de çıkarabilirsiniz ama arabayı cidden tavsiye ederim. hoş, acil durumlarda kamp komşularınız her türlü yardıma koşacaktır. müsterih olun. bu arada kamp ücretleri beşer onar dolar gibi şeyler gecelik veya günlük park için. turkiye'deki bedava baklava krizini gördükten sonra burda insanların bunu suistimal etmediğini görmek çok hoş. gelin fırsatınız ve en ufak imkanınız olursa, ruhunuz dinlenir iyi niyetli insanların arasında.

    ama dediğim gibi yazın çok popüler buralar, arabayı şöyle çeker bir yandan mangal yelleyip bayıra karşı işerim ya da avladığımı yer, kürke sarınır yaşar giderim olaylarına girecekseniz teeey nerelere gitmeniz lazım.

    zamanınız varsa anchorage bölgesine değil de wasilla, big lake taraflarına gidin. oralarda pek turist olmaz. kendi kafanıza göre alaska doğasını yaşayabilirsiniz. ayrıca ters istikamet ama balina turları seward'dan kalkıyor.

    ve mutlaka ama mutlaka trene binin buralara kadar gelmişken. anchorage deyip duruyorum çünkü muhtemelen uçağınız buraya inecek ve burdan seward' a veya müthiş denali'ye trenle çok rahat gidebilir, yolda oturduğunuz yerden nefes kesen manzaraları izleyebilirsiniz.

    bir de ola ki araba kiralar veya kullanmak isterseniz türkiye ehliyeti burda doksan gün geçerlidir. arac kullanirken lütfen o eskii püskü duran tren raylarını hafife almayın. hemen hepsi aktif kullanımdadır. buranın tren şeysi çok meşhur ve o isa'dan önce yapılmış gibi duran raylar kazasız belasız çalışıyor. sağa sola bakın, işaret ve varsa ışıkları ciddiye alın. yollara cop atmanin cezasi bin papel.

    son tavsiye, japon turistler gibi surekli kamera veya iyi resim ceken bir cep telefonu tasiyin. hatta helaya bile kamerayla gidin. tombul bir amerikan geyigi, kafasina gore takilan bir ayicik, masmavi gokte suzulen kartallar, minik yavrulariyla otlayan dag kecileri, yaban ordekleri gibi hayvanlarin ne zaman huzurunuza cikacagi belli olmaz. ayi ve geyigin yavrulariyla arasina girmediginiz muddetce size bulasmazlar, yollarina giderler. insanlar ve hayvanlar burda hep beraber, huzurlu yasar. umarim sizin de bir gun yolunuz duser.
119 entry daha
hesabın var mı? giriş yap