82 entry daha
  • bir tank ve o tankın personeli üzerinden, savaşın insanlar üstündeki psikolojik etkilerine dair iyi çalışılmış bir david ayer filmi.

    --- spoiler ---

    no one gives damn where you're from
    wardaddy (brad pitt), norman (logan lerman) ile tanıştığı sahnede ona sadece ne kadar süredir asker olduğunu sorar. hayatına, geçmişine dair merak ettiği bir detay yoktur. norman hemen arkasından personelin geri kalanıyla tanışır. boyd 'bible' swan (shia labeouf), trini 'gordo' garcia (michael peña) ve grady 'coon-ass' travis (jon bernthal) sırayla norman'ın nereli olduğunu tahmin etmeye çalışırlar dalga geçerek. norman'ın sonunda verdiği cevabın bir önemi yoktur. "bu kimsenin umrunda değil" diyerek bitirirler konuşmayı. bu kimsenin umrunda değildir gerçekten. çünkü tüm personel geçmişini kaybetmiş, fury artık evleri olmuştur.

    i can't be here. i can't be here.
    filmin evdeki yemek sahnesine kadar geçen sürede, norman'ın savaşa ve ekibe uyum çabalarını izliyoruz. birçok insan filmi izlerken, norman'ın düşmana ateş edememesi ya da olaylar karşısında donup kalmasını can sıkıcı ya da abartılı bulabilir. askerliğimi yaptığım birlikte, değil insan, 25 metre ötemizdeki kum dolu çuvallara ateş edemeyen ve komutanın tekmelemeye başlamasıyla ağlayarak şarjörü dağlara taşlara boşaltan bir asker (ki çocuk demek daha doğru belki) tanımıştım. bu nedenle, ordudaki asıl görevi yazıcılık olan norman'ın davranışları logan lerman'ın başarılı oyunculuğuyla oldukça gerçekçi ve bir o kadar da etkileyiciydi.

    and playing house with a couple bitch krauts won't change much, will it?
    yemek sahnesi, filmin söylemek istediği her şeydi sanırım. wardaddy norman'ı o eve, alman bir kızla ilişkiye girmesi için götürmüyordu. bu noktada emma (alicia von rittberg) kesinlikle bir sürprizdi kendisi için. wardaddy irma'dan (anamaria marin) sıcak su isterken ve bu suyla temizlenirken, yemek yerken, piyanoyu ve şarkıyı dinlerken savaşın sonrasına dair hayal kuruyordu. savaş bitecek ve sıcak bir evde ailesiyle olacaktı. irma gibi bir eşi, norman gibi bir oğlu ya da emma gibi bir kızı olacaktı. belki... neden olmasın? "neden olmasın?" sorusuna cevabı, birden eve giren ve gördükleri sahneden oldukça rahatsız olan personelin geri kalanı verecekti. olmazdı. olmazdı çünkü çok fazla ölüm görmüşlerdi. olmazdı çünkü bütün bunlar olup biterken bu masadaki insanlar neredeydi. olmazdı çünkü artık onların tek bir evi vardı ve o da fury'nin kendisiydi. alt metni tamamen bu içerik çerçevesindeki konuşmalar yapılırken bible'nın wardaddy'ye bakarak usulca ağlaması da bu sahnenin tamamen wardaddy'nin hayalleri üzerine kurulu olduğunu gösteriyordu. velhasıl sadece birkaç dakika sonra yemek yedikleri o eve, irma'ya, emma'ya, yemek masasına ve piyanoya bir bomba düşecek ve savaştan sonra bir hayatın olmayacağını wardaddy'ye gösterecekti. tıpkı norman'a, emma için el falında çıkan uzun ve mutlu bir hayatın gerçek olmadığını göstermesi gibi.

    we'll hold this damn crossroad
    finalde, yaşanan onca çatışmadan ve gördüklerinden sonra artık bir hayatı olamayacağını anlayan wardaddy, kazanamayacağı bir çatışmaya girer ve personeli de kendisine katılır. bir ss birliğiyle girdikleri çatışma sahnesi elbette abartılıdır. yüzlerce ss askerine karşı savaşan beş kişinin o kadar uzun süre dayanması elbette mümkün değildir. velhasıl bu bizim için sorun değil çünkü belgesel film değil bir sinema filmi izliyoruz. girişte para verdik ve inanın bu film için elini taşın altına koyanlar, abartılı sahnelerin ne kadar abartılı olduğunu sizden daha iyi biliyorlar. sizden daha iyi bildikleri bir başka şeyse, oldukça yüksek bütçeli bu filmi gişede kurtarmak. finale dair şunu da belirtmekte fayda var sanırım... incil'den yapılan alıntı kusursuzdu. wardaddy'nin ve sonrasında tüm personelin kavşağı tutma motivasyonunu özetliyordu:

    then i heard the voice of the lord saying, "whom shall i send and who will go for us?" and i said, "here am i. send me."
    --- spoiler ---
408 entry daha
hesabın var mı? giriş yap