58 entry daha
  • kronik olarak haksızlığa uğramanın olağan, hak aramanın lüks, hatta suç sayıldığı bir toplumda kaçınılmaz olarak ortaya çıkan tepkisel günah keçisi ve linç döngüsünün bir diğer örneğidir.

    olayın birbirinden rezil iki ucu vardır.

    birisi, parasını aldığı sürece insanlığından çıkmakta hiç bir sakınca görmeyen, önüne bu oyunun diğer kartı açılınca da zırıldanmaya başlayan iki ayaklılar sürüsü (şanslıları memurluğa kapağı atar üniforma ve kask giyer, şanssızları da böyle olur) ki 'paramı aldığım sürece bekçi köpekliği yaparım' mantığının devamı olan hastalıklı bir 'hak' ve 'haklılık' algıları vardır; o algının sonucunda para için anasını satmak da insanlara işkence yapmak da gözlerinde meşrudur ve bu sahte meşruiyet 'hayatın getirdiği mecburiyetler' ile asla açıklanamayacak kadar hastalıklı bir derecededir.
    bu hastalıklı kişilik yapısı ise işler tersine döndüğünde yıldırım hızıyla işine gelme'yi çaresizlk olarak sunma sanatının önemli bir kısmı olan mağdur edebiyatına başlamalarına sebep olur -- ta ki işler tekrar dönüp ezilen konumundan ezen konumuna geçene kadar.
    bu nedenle tatlı su hümanistlerinin sandığının tersine talihsiz değil, aşağılıktırlar.

    uçlardan diğeri ise, kar uğruna ne insanlık, ne ekoloji, ne doğa, ne ahlak barındırmayan modern çağ feodalizminin temsilcisi siyasi misyon korumasında şirket adı altında faaliyet gösteren ekonomik kabilelerdir (bunların varlığının suçlusu olarak kapitalizmi gösterme, onu da bir başka günah keçisi yapma eğilimi gösteren durgun zekalı çakma sosyalistlerin sandığının tersine, kapitalist modeli doğru dürüst oturtmuş, feodal bağımlılık zincirlerini kırmayı başarmış ülkelerde böyle rezillikler olmaz, böyle ekono-kabilelere de şirket değil çete denir ve sistem içinde yaşatılmazlar).
    ele güne karşı 'şirket' adı verilen bu derebeylikler için her şey bir kaynaktır, kullanılır, bitince atılır. zeytinlikler, onları kesenler, sahipleri, onların üzerine salınanlar, hepsi operasyonel karlılık yolunda birer sarf malzemesidir. bu sarf malzemeleri ne kadar saf salak olursa o kadar iyidir, çünkü bir taşla birkaç kuş vurmak böylece kolaylaşır (zeytinlikleti doğra - kabahat başkasının olsun - senin elin kirlenmesin - kullanılıp bitmiş malzemeyi çöpe at - yenisini lazım olunca alırsın - nasılsa bolca var).
    kitlelerin bu döngüye uyanmayacak kadar salaklaştırılması işlemi de binlerce yıldır din ve milliyetçilik oltalarıyla yapılır. yönetimler din ve milliyetçilik oltalarını ne kadar ince ayarla ve doğru dozda kulkanacak maharete sahiplerse o kadar stabil ve uzun ömürlü olurlar, yaptıkları her şeyin adı da 'milli irade' olur.

    özet geç piç özeti: (bkz: kapo)
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap