214 entry daha
  • evlenmek olgusunun aslında korkulacak pek bir yanı yok. yerine göre güzel de olabilir; ama çok az insan gerçekten hayatının geri kalanını birlikte geçirmek istediği eşe sahip olabiliyor.

    tolstoy'un son derece hak verdiğim önemli bir sözü var:

    "bir kadının kaderi; sevdiği adamın ihanetiyle, sevmediği adamın sadakatı arasında çizilir." diyor.

    bir erkeğin bu sözdeki gerçeklik payından ders çıkartarak asla hikayedeki sadakatı sunan kişi olmaması gerektiğine inanıyorum. evlendikten sonra beraber olduğun kadın, unutamadığı eski bir sevgilisi veya çocukluk aşkı aklına geldiğinde derin bir iç geçiriyorsa, bu, erkek için büyük bir yıkım olacaktır. kendisine olan güvenini kaybettirir, dengesini sarsar, değersiz hissettirir; özellikle de benim gibi duygusal yönü daha ağır basanlar için. bu tip bir şeyi hissettiğim anda o kadını terk etmemem kendime yapacağım en büyük saygısızlık olur. iş kesinlikle bekaret veya diğer beşeri olgulardan ibaret değil. tabulara ve geçmişte yapılmış hatalara çok fazla takılmamak lazım.

    bu bakımdan en şanslı çiftler henüz birey oluşlarını ilk fark ettikleri yıllarda birbirlerine aşık olan ve bu aşkı bir şekilde sürdürmeyi başarıp en nihayetinde evlilikle sona erdirebilenlerdir. kalanlar için sanırım ilişkilerinde birçok şeyin içi boş olabileceğini kabul etmeleri gerekir. haliyle bu noktada da mantıksal olarak çiftlerin birbirlerinden bekledikleri kriterler devreye giriyor. kadınlar zengin ve yakışıklı koca ararken erkekler dişiliğini en güzel kullanan cazibeli kadınlara yöneliyorlar.
3708 entry daha
hesabın var mı? giriş yap