38 entry daha
  • --- spoiler ---

    “to the moon”, bir çiftin tüm engellere rağmen aşklarını ve iletişim kurma arzularını dramatize ediyor. john için bu engeller, bastırılmış anıları; river için ise içinde bulunduğu davranışsal durum. buna rağmen her ikisi de birbirlerine uzanmaya çalışır.

    john tarafında bu uzanım, anılarını içinde hep river’a yer verecek şekilde yeniden düzenleme çabalarında görülebilir. anıları değiştirilip yeniden düzenlendikçe john’un bilinçsizliği hep bu anılara river’i dahil etme ısrarı içindedir. gerçekten de hikaye, john’un birbirlerini kaybettiklerinde her zaman ayda buluşabilecekleri şeklindeki hayal meyal hatırladığı söz ile başlamaktadır. “ya unutur veya kaybolursan? öyle durumlarda her zaman ayda yeniden buluşabiliriz, şapşal!” ve tabi ki bir de saygı duyduğu river’in tedavi yerine deniz feneri tercihi de var. john’un iletişimi eylemler vasıtasıyla vurgulanmaktadır; bilinçlilik ve bilinçsizlik durumlarındaki davranışlar ile...

    river’in iletişim kurma çabalarının ise çoğunlukla metaforlar üzerinden olduğu görülebilir. river, sürekli olarak ilişkilerindeki özel sembolleri bulup gündeme getirir. bu nedenle (ilk tanışmalarında john’un verdiği) oyuncak ördek, tavşanlar ve deniz fenerleri aslında ondan çok uzak şeyler değildir. özellikle deniz feneri iletişimin bir sembolü olması açısından river için daha bir önem arz eder.

    river’in tüm sembolleri john ile ilk tanışma anından türemektedir. bu semboller to the moon boyunca tekrar tekrar ortaya çıkan ve john ile river’in ilişkilerindeki gelişimi yansıtan motiflerdir.

    anlatılan hikaye en sondan, yani river’in ısrarla john’un önüne sürdüğü kağıt tavşan yapma takıntısı ile başlar. john’a bu tavşanlarda ne gördüğünü her sorduğunda, sadece kağıt tavşanlar olduklarını ve bunun dışında sıradışı bir şey görmediğini söyler durur john.

    john, river ile olan ilk tanışma anını hatırlamamaktadır (annesi tarafından verilen hafıza engelleyici -beta blockers- ilaçlar nedeniyle bu noktadaki anıları, ikiz kardeşinin ölümüne ilişkin anılar ile birlikte yok olmuştur). bir uçurumun kenarında oturup yıldızları seyrettikleri bu ilk buluşmada river, tavşana benzeyen bir takımyıldız görür ve bunu john’a –verir- , gösterir. bu, ilk paylaştıkları merak ve sevinç anıdır.

    river, elbette ki bu anıyı hatırlamaktadır ve john’a sürekli kağıt tavşanlar verme olayı bir nevi ilk buluşmalarındaki bu mutluluk anına geri dönme teklifi olarak da değerlendirilebilir. bu özel an, river’in hastalığı, finansal zorluklar ve olgunluğun getirdiği sorumluluklardan çok daha öncedir (john’un ciddi şekilde hissettiği olgunluk hali... evlilikten sonra ne değiştiği sorulduğunda kısaca "sorumluluklar" şeklinde cevaplamıştır).

    river’in john’a her kağıt tavşan uzatışında ne gördüğünü sorma nedeni de budur. onun açısından bu tavşanlar ilk konuşmalarını, yıldızları ve mutluluğu anımsatmaktadır.

    bu çıkarımlar ışığında river’in evlendikleri gün ölen bir tavşan gördüğünde bunu kötüye alamet olarak algılamasını da normal karşılamak gerekir. elbette ki evliliklerinin her günü, uçurumun kenarındaki o ilk buluşma anı kadar kaygısız geçmeyecektir.

    öte yandan john, yıldızlar altındaki bu ilk buluşma anını hatırlamadığından kağıt tavşanların önemini de algılayamaz. bu tavşanları eşinin ileri safhadaki gelişim bozukluğunun bir başka garip gösterisi olarak görür ve biraz da çileden çıkarak izler.

    bu ilk buluşma anı deniz feneri metaforunu tanıttığı için ayrıca önemlidir. river’a göre her bir yıldız, uzay boşlığunda birbirleriyle haberleşmeye çalışan ayrı birer deniz feneridir. fakat uzay çok geniş olduğundan yıldızların yapabildiği tek şey ışıklandırılmış bir iletişimdir, yani sessizce birbirlerine parlamaktır.

    benzer şekilde river’ın deniz fenerine (anya) olan bağlılığı, bir nevi john’a olan aşkını ifade etme aracı olarak; onu ilk buluşmalarının mutlu anılarına tekrar geri götürme yolu olarak görülmelidir.

    deniz fenerleri, john river’a ilk çıkma teklif ettiği gün yeniden gündeme geldiğinde çiftin ilişkisi açısından daha da önem kazanır (bu, john’un hatırladığı bir anıdır). river, deniz fenerlerini - giderek nasıl daha azaldıklarını ve dolayısıyla birilerinin onları koruması gerektiğini - konu alan bir kitap okumaktadır. benzer şekilde deniz fenerleri, iletişimin yanı sıra - herhangi bir aşk ilişkisinin olmazsa olmazları - özen gösterme ve koruma kavramları ile de ilişkilendirilmiştir.

    river’in durumu onu “farklı” olarak etiketler ve john ilişkileri boyunca (çoğunlukla arkadaşları ile olan sohbetlerinde) onu anlamada güçlük çeken biri olarak gösterilir. river, john’a aşkını klasik tavır ve davranışlarla nakledemese de, kağıt tavşanlar ve deniz fenerine olan tutkusu vasıtası ile iletişimi hep devam ettirir. bunun için john’a “ışıldar” ve birbirlerini ayıran uzay boşluğunda john’un bu mesajı almasını umut eder.

    bu çıkarım belki biraz fazla iddialı gelecektir ama river’in deniz feneri tercihine ilişkin bağlantının, kendi öz isminde saklı olduğunu da dikkate almak gerekir. nehirler denizlere akar ve deniz fenerleri deniz gezginlerinin korumalarıdır. sonuç olarak river’in yolculuğunun deniz kenarındaki bir deniz fenerinde son bulmasında da içsel bir mantık elbette ki vardır.

    “to the moon”, birlikte olabilmek adına çeşitli engellerin üstesinden gelen iki kişiye dair klasik bir aşk hikayesidir. john ve river, hayatlarını birbirlerinin etrafında kurar. hikayelerindeki en can alıcı nokta ise, birbirlerine olan aşklarının her bir karaktere özgü bir şekilde - her biri için, değer verdiği şeyleri sırayla birbirlerine sunarak- ifade edilmesidir.

    çeviridir (orjinali : antonio conejos, 05.10.2012, www.litreact.com)
    --- spoiler ---
116 entry daha
hesabın var mı? giriş yap