221 entry daha
  • başımdan geçen olayı şöyle anlatayım.

    yıl 2012
    brezilya'nın en güneyindeki rio grande do sul eyaletinde geziye gittik. neyse yaklaşık 1 ay kaldıktan sonra buraya kadar geldik madem uruguay'a geçelim dedik. porto alegre'den otobüse binip montevideo'ya doğru yola çıktık.

    sınırdaki chui kentine geldiğimizde otobüsümüz arızalandı. otobüsü sanayiye çektiler. sanayi dediğimiz de bizim ümraniye sanayisinden hallice.

    dediler ağalar 2 saat burdayız. bizi sanayide açık bir kafeye oturttular. kafede hani şu latin amerika'da çekilen filmlerde uyuşturucu kaçakçılarının mesken tuttuğu izbe yerler gibi.

    biz hanımla birlikte bir masaya oturduk. sağ köpek dişi olmayan, kafasında kovboy şapkalı, tipten 6 ay yiyecek bir gaucho yanımıza geldi. yarı ispanyolca yarı portekizce yani portunyol diliyle "içecek?" dedi. hanım kahve dedi ben de çay dedim. yarım yamalak aksanlı portekizcemizle.

    bekliyoruz nasıl bir şey gelecek diye.

    o an gözlerime inanamadım. hanımın önüne gremio armalı porselen bardak içinde kahve geldi. bana gelen ise inanılmazdı.

    bildiğimiz paşabahçe ince belli cam bardak, altlık olarak da hani şu meşhur pembe beyaz melamin altlık.

    şok olmuştuk.

    ağzımdan türkçe "lan bu bizim altlık değil mi?" lafı çıktı.
    adam bu cümlemi duyar duymaz sağ elinin işaret parmağını gözüme sokar gibi yapıp "turco?" dedi.

    ha dedim baba türküm.

    adam olmayan kopek dişindeki boşluğu göstere göstere iğrenç bir kahkaha atıp, izin almadan döşemesi kevgire dönmüş sandalyeyi çekip yanımıza oturdu.

    biz hayırdır gringo dememize kalmadan bildiğin almancı şivesi gibi türkçe konuşmaya başladı.

    yıllar evvel amerika'da bir restaurantta çalışırken bir türk kızına aşık olduğunu, onunla birlikte istanbul'a geldiğini, evlenip çocuğu olduğundan bahsetti. sonra boşanmışlar. çocuk hala istanbul'daymış. 5 yıldır görmüyormuş.

    türklerde en sevdiği şeyin bu cam bardakla içilen çay olduğunu söyledi.

    5 sene evvel türkiye'den bu bardaklardan ve altlıklardan bir sürü aldığını, bu cam bardakta içilen çayın kendisine 5 yıldır görmediği oğlu octavio ahmet'i hatırlattığını söyledi.

    o torbacı kılıklı adama o gün çok acıdım. çayın evlat hasretini nasıl azalttığını da orda gördüm.

    o gündür her ince belli çay ve o meşhur altlığı görünce aklıma hep o chui'li adam gelir.

    lipton bu hikayenin neresinde peki diye soracak olursanız, o evlat hasretini azaltan bardağın tam içindeydi.*

    edit: öncelikle yazdığım entry'i beğenen ve sözlükte tekrar paylaşan yazarlara sonsuz teşekkürler.
    bana tebrik mesajı gönderip şarkı yazan yazara da çok teşekkürler. bir yazar arkadaş ciddi misin diye sormuş. bu kadar bilgi uydurulmaz diyorum.
2189 entry daha
hesabın var mı? giriş yap