63 entry daha
  • fragmanıyla beklentiyi acayip yükseltip tırt çıkmış film. gerçi yine ali kundilli, sihirbazlık okulunda bir türk, mazlum kuzey tarzı komedilerden iyidir. hani bazı filmler için diyoruz ya "beklentiyi yüksek tutmazsanız iyi film" diye, hah işte bu film için onun tam tersi geçerli, zira o kadroyu gördükten sonra düşük beklenti pek mümkün değil. böyle bir kadroyla böyle ortalama altı denebilecek bir film çekmek de ayrı başarı tabii, resmen bu yönüyle "yok artık!" dedirtiyor yani.

    --- spoiler ---

    bir kere filmin kıçı başı nerede belli değil. daha doğrusu film çok apar topar başlıyor, daha ne olup bittiğini anlamadan ilk hikayeyi izlemeye başlıyoruz. finali de bir şekilde bağladılar ama o da çok aceleye getirilmiş gibiydi, çoğu seyirci anlamamıştır bile. yani serkan altuniğne'yi penguen'den severim ama cık, bu senaryo olmamış be serkancım.

    filmdeki karakterlerin anlatılan her hikayeye "yok artık!" demesine bakmayın, hikayelerde pek iş yok. filmde beş ayrı hikaye izledik, beşi içinde sadece iki tanesi iyi denebilecek düzeydeydi. hatta en beğendiğimden en beğenmediğime göre bir liste yapacak olursam:

    1- asuman'ın hikayesi: filmde en çok güldüğüm hikayeydi. ancak yanılmıyorsam en kısa süren hikaye de buydu. şebnem bozoklu kendisinden beklendiği gibi iyi iş çıkarmış burada.

    2- melis - faruk - figen üçlüsünün hikayesi: aslında bu hikaye de çok süper değil. ancak serkan keskin, algı eke ve funda eryiğit'in oyunculukları hikayeyi kurtarmış. sanırım en uzun süren hikaye de buydu. ayrıca "küçük" garson rolünde gördüğümüz güven murat akpınar da iyiydi. oyunculuk bazında en iyi hikaye buydu bence, yalnız sondaki vurulma sahnesi olmasa da olurmuş.

    3- semih'in hikayesi: filmin ilk hikayesi olmakla birlikte işin içinde çağlar çorumlu olunca insan iyi bir şey bekliyor ama beklentimin altında kaldı. yine de en kötü değildi. bu arada bu haftaki penguen'de serkan altuniğne bu hikayenin başını kendisinden yola çıkarak yazdığını söylemiş.

    4- ceyda ile ahmet'in hikayesi: bu bölüm de beklentimin çok altındaydı. necip memili iyiydi de, demet evgar şaşılacak derecede her zamanki performansının altında oynamış. hikaye de güzel değildi.

    5- cenk'in hikayesi: filmin en vasat hikayesi. üstelik dolu minibüs/metrobüs gibi klişeler kullanılmış. ayrıca cevizlibağ minibüsü diye binilen minibüsün önünde kocaman kadıköy yazıyordu. bu hikayenin oyuncuları içinde sadece gökhan kıraç iyiydi, murat akkoyunlu'yu beğenmedim maalesef.

    bunların haricinde taksici tayfa ile fikret'in karısı rolündeki ceren moray'ı da çok başarılı bulmadım. fikret rolündeki erkan kolçak köstendil de ne çok iyi ne de çok kötüydü.

    "filme çoluk çocuk gittik, hep küfür vardı valla biz utandık" diyenler var, doğrudur. ancak benim izlediğim salonda da * epey çocuk vardı ve ne zaman küfür edilse kıkır kıkır güldüler. bu yönüyle filmin küfür mizahından da epey beslendiğini söylemek yanlış olmaz. bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim, filmin jeneriği de ulan istanbul'un jeneriğine epey benziyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak kesinlikle izlenmesi gereken bir film değil, birkaç ay sonra televizyonda gösterdiklerinde şöyle bir bakılabilecek tarzda bir film. hele de bilet fiyatları pahalı olan bir sinemada izlediyseniz giden paraya acımamak mümkün değil. türk sinemasında bu yılın en büyük hayal kırıklığı oldu sanırım yok artık.

    edit: spoiler koymayı unutmuşum.
111 entry daha
hesabın var mı? giriş yap