5 entry daha
  • problem: "herkes cins cins. tek yasa herkesi memnun etmiyor"

    bi problemin çözümünün nasıl olacağına kafa patlatmadan önce problemim çözümünün teorik olarak mümkün olup olmadığını hesaplamak lazım. mesela "herkes cins cins" ise "çoklu hukuk sistemi" herkesi nasıl mutlu edecek? tekli hukuk sisteminden mutlu olan ve sadece çoklu diye öbüründen mutsuz olacak olan da var? bu sefer tekli hukuk manyaklarını mutlu edemiyor olacaksın. kısacası "herkesi hukuken mutlu etmek" ütopik bile olsa teoride çözülebilir bir problem mi? değil.

    ne noktada bu "hukuktan mutsuz" kesimi tamamen mutlu etmeyi düşünebilirsin: her bireyin kendi hukukunu uyguladığı ve kendi hukukuna tabi olduğu bir sistem hayal edebilirsin. ama onda bile kişinin bu durumdan mutluluğunu garantileyemezsin çünkü iki kişi arasındaki ihtilafın çözümüne dair farklı bir sistem geliştirmen gerekir. biri yine mağdur ve mutsuz olur.

    o zaman problemimizi yanlış ifade ediyor olmalıyız. "herkesi mutlu etmek" yerine "toplumda belli bir varlık seviyesine ulaşmış kesimler" desek daha gerçekçi olabilir. mesela hukuk sadece toplumda ciddi bir rakama ulaşmış kesimlerde özelleştirilebilir olur. böylece 3-5 kişilik çıkıntılar kendi hukukunu uygulayamaz. bir "özel hukuk barajı" koyarız. bu da pek ütopik durmuyor sanki. tam tersine azınlıkların mağduriyetini arttıran, osmanlı'daki müslümanlara ayrıcalık tanımak suretiyle gayrimüslimleri mağdur eden yasal sistemi andırıyor.

    başka bir tutarsızlığımız daha var: temel evrensel haklar. "herkesin yaşama hakkı vardır" deyip yaşam hakkın da tekeline alan şeriat hükümlerini hariç tutunca nasıl müslüman kesimi "şeriat uyguladığımız" ilüzyonuyla mutlu edeceğiz? eğer "kardeşim ben kafirleri öldürmek istiyorum kuran'da yazıyor karışma!" dediğinde "tamam ütopya dedik o kadar değil! siz de elinizdekiyle yetinin lan!" diyeceksek böyle bir het hötleşme durumu olacaksa bu neden "çoklu hukuk sistemi"nin yüklerini taşımak durumunda. mutsuz kesim yine mutsuz olacak. ne başarmış olduk? hiçbir şey.

    eğer araya "zaten herkesi mutlu etmeye çalışmıyorduk" şerhi koyacaksak bunu neden peşin peşin "tek hukuk sistemi"nde koymuyoruz? çizgiyi nereye karar vereceğimize neye göre karar veriyoruz? amaç "biraz daha iyi olur" ise hukuken iyileştirmede en ütopik hayalimiz "kitlesel yorum farklılıklarını kısmi tatmin etme" üzerinden mi olmalı? ütopya kurguluyorsak doğrudan "aşmış tek hukuk sistemi" hayal edemiyor muyuz? yani hem "şartları biraz daha iyileştirelim" isteği hem de çözüm olarak "bir ütopya hayal edelim" yine tutarsız oluyor.

    peki ne zararı var? "farz edelim özgür iradeyle şeriata tabi olmaya karar verdiğinden emin olduk" diyoruz. gerçekten teoride böyle bir ütopyayı hayal edebiliyor muyuz? "gerçek özgür irade!". bundan nasıl emin oluyoruz? mesela kimse zorlamadı ama annem üzülecek diye şeriata okey diyemez miyim? bu benim özgür ve sağlıklı iradem mi olmuş olur? insanın o günkü psikolojisi, o sırada alkol almış olması, hissettiği psikolojik baskı bile kararının sağlığını etkileyemez mi? tüm bunların ötesinde reşit olana kadar özgür irade diye bir şeyden bahsedemeyiz. doğumundan itibaren bir çocuğu neye göre eğitirsen onun doğru olduğuna, onun muteber olduğua inanır. bu konuda yeterince beslenirse de bunu içten ve samimi olarak da ister. yani çoğu ailede kimse birbirini ite kaka müslüman yapmıyor. zaten bu doğuştan çok uzun sürece yayılan maruz kalınan kültürün hiçbir şekilde zorlamadan yol açtığı bir sonuç. ama "maruz kalınan"ı da "maruz kalınmaması gereken"i de ebeveyn seçtiğinden ebeveynin istediği doğrultuda yetiştirmesi mümkün oluyor. çocuk reşit olduğunda ise bunu "gerçekten özgür iradesiyle istiyor".

    o zaman teorik hayal dünyamızda çocukları devlet alır reşit olana kadar tarafsız, hiçbir şekilde manipülasyon ve propaganda içermeyen maksimum bilgiye sahip bir ortamda yetiştirir. sonra 18'inde aileye verir. 18'inde çocuk isterse şeriat mahkemelerine geçer. bu pahalı bir işlem gibi geliyor ama ütopya hayal ediyoruz. yaptık diyelim. yine aynı soruya gelip çarpıyoruz:

    "bu herkesi mutlu eder mi?"

    bu kimseyi mutlu etmez. kimse çocuğunu vermek istemez. ne inancında ne kültüründe yok. istediği gibi yetiştirmek, onu kendi yönlendirmek ister. amacımız bu cins cins kesimleri mutlu etmek olduğuna göre teorik olarak "özgür iradeli tam eğitimli bireyler elde etmek" ile "binlerce yıl öncesinden miras kalmış yaşam biçimini benimsemiş insanları hukuken mutlu etmek" birbirini teorik dahi olsa tamamlayamıyor, tam tersine dışlıyor.

    dolayısıyla problem teorik olarak çözülebilir değil. birbirini dışlayan unsurlardan birinden vazgeçmedikçe hiçbir ütopya çözemez. bu çözümsüzlük çorbasına katılabilecek daha çok problem çıkarılabilir: verilen temel evrensel hakların dahi özel hukukla çelişmesi, kesimler arası uygulamanın mutsuz etme garantisi, devletin "nötral ve çok bilgili çocuk yetiştirme" gibi aşırı güce sahip olmasının istismarı vs vs.

    yani "herkesi mutlu edecek bir hukuk sistemi olabilir mi?" sorusunun cevabı net olarak "hayır". bu problemin teorik bir çözümü yok.

    peki bu problemin çözülemiyor olması "çoklu hukuk sistemi"ni fikir olarak komple dışlar mı? hayır. bunlar aynen ingiltere şeriat mahkemeleri örneğindeki gibi çatı hukukla çelişmeyen basit, ayni uzlaşmazlıklarda kullanılabilir. bu "şeriat geldi" anlamına mı gelir? gelmez. bu her kesimi mutlu etmeye yeter mi? yetmez. abd'de de kızılderililer kendilerine ayrılan bölgelerde kendi kanunlarını uygulayabiliyorlar ama federal yasa çatısı altında. bundan tüm kızılderililer mutlu mu? hayır.

    çoklu hukuk sisteminin makul uygulama alanları olabilir ancak "herkesi mutlu ettiğimiz ütopya"nın imkansızlığını ithimale çevirmeye yaramaz.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap