aynı isimde "baba (dizi)" başlığı da var
2655 entry daha
  • zaten bütün babalar kızlarına oynasınlar diye tahtadan küçücük koltuklar,kanepeler yapar ki! karda plastik leğenle kaymasını yine hep babalar öğretir,beraber kayarak...
    defterleri,kitapları kaplamak...ama o zaten her babanın işi..
    değilmiş!
    o zamanlar, kendisinin de yapabileceği yaştaki çocuğuna tam sevdiği gibi ekmeğin üzerine yağ sürüp,tuzlayıp, ağıza atılmalık lokmalar şeklinde kesip,nizami bi biçimde tabağa dizecek babalar yokmuş...hasta yatarken gece sabaha kadar başında bekleyen babalar...
    kızının hep hep üşüyen ayaklarını ısıtmak için kendi ayaklarının arasına alıp ısıtmaya çalışan (şimdi en az senin kadar şefkatle yapan biri var,merak etme) babalar..
    yokmuş o zamanlar. kültürel kodlar mı ne, bizim pek anlamadığımız sebeplerden böyle şeyler babalara yakışmazmış...

    ama biz bunu hiç bilmiyoduk ki. herkesin babası böyledir sanıyorduk.

    -bak sana gece lambası aldım,senin sevdiğin renk

    ah bilsen onun kendisi değil onu bana getirdiğin duygu benim gecelerimi nası da aydınlattı. beyaz,kırmızı,lacivert..o aldığın yün külotlu çoraplar hep aynı sebeple ayaklarımı nası da sıcacık yaptı..hiç birisinden ayrılmadım. "tülü" diyordun ya bana saçlarım mısır püskülü gibi yüzüme gözüme döküldüğü için..hani çok ince telli olduğundan tararken çok canım yanardı ya, senin aldığın iri dişli taraklarla bi daha hiç canım acımamıştı baba.. tek tük dişi kalan beyaz tarağımı bile atmadım. o kırıldı diye aldığın turuncu tarağı da hâlâ her gün kullanıyorum biliyo musun? sapasağlam. zaten kalitesiz bi şeye para vermezdin ki..az,öz! paran yettiğince. geçenlerde dikiş makasımı kaybettim sandım,ölüyodum acıdan! neyse,buldum şükür.

    yazlık sinemaya giderken mahallecek, yolda sarhoş taklidi yapıp naralar attığında çok sinir olurduk. zaten kızdırmak için yapıyodun bunu tabii biliyoduk da, başkaları bilmediği için rezil olduk filan zannediyorduk. ahh çocukluk! rezillik neymiş daha hiç tanışmadığımızdan işte.. hele ki kızılay'a indiğimizde bizi çileden çıkartan "köyden indim şehire" rollerin! doğma büyüme büyük şehirliyken, senin gökdelene bakıp ağzın bi karış açık 'fiyuuvvv töbe töbe' deyip dövünmelerinde yanından kaçasımız gelirdi. şimdi olsa yerde tepine tepine güler ve hatta tek kişilik tiyatrona figuran olurum, kimse umurumda olmaz. benzer şeyleri ben de başkalarına yapıyorum bazen sinir etmek için. huy,çekmiş işte.

    ama asıl! ahh, asıl pişmanlığım! hayatta kendimi affedemediğim, hiç bi zaman affetmeyeceğim ömrüm boyuncaki en büyük pişmanlığım!
    daha gözünde küçümen olan kızına,o söz geçmez,laftan anlamaz asi kızına, evlenme niyetiyle yola çıktığı biriyle yaptığı şiddetli kavgaya şahit olup "nası olacak böyle?" diye endişeyle sormaz mı bi baba? "sana ne" cevabıyla yıkılmaz mı! "sabahlara kadar başında bekle, büyüyünce sanane desin" deyip ağlamaz mı? ah ben kendimi nerelere vursam!

    seni ciğerim sızlamadan anlatabilmek için çok bekledim. gözyaşları olmasın, boğazıma yumru oturmasın, senin bize yaptığın gibi-rol bile olsa- neşeli şeyler söyleyeyim,yazayım,şakalar yapayım istedim...bekledim.ama belli ki öyle bi gün hiç gelmeyecek. klavye illa ki ıslanacak madem...

    "özlemek ne garip,
    ölüyorum sanıyorsun ama ölmüyorsun" kimin dizesidi? c.süreya sanırım.
1904 entry daha
hesabın var mı? giriş yap