• henuz ufacikken, daha popomuzu tuvalette hala annemize sildirirken, hayatin o kademelerinde insana lazim olabilecek ve ogrenilmesi gereken en basit kavramlari bile bol sarki, sevgi ve sirinlik muskasi kuklalarlan ogrendik. susam sokagi izleyerek buyuduk, muptelasi olduk. hep herseyin ne kadar guzel oldugunu gorduk, rakamlarin konusabildigini sandik ve arada yayinlanan ufak videolar sayesinde ilk defa zenci bir cocuk gorup, "amerikali cocuklara bak!" dedik.

    o zamanlar o kadar safdik ki, edi ile budu'nun homoseksuel bir iliski icerisinde olma ihtimalini (ozellikle budu'nun) hic dusunmez, "acaba kuklalar sevisiyor mu, masturbasyon yapiyor mu" diye aklimizdan gecirmez ve dunyayi toz pembe, insanlari da pelus yaratiklar olarak gorurduk. ancak hayatin gerceklerini, iyi veya kotu, hicbir zaman ogrenemedik bu program sayesinde; yine de sevdik o pelus yaratiklari.

    buyudukce ise bize sacma gelmeye basladilar. sasirdiklarinda veya ofkelendiklerinde bile anlamsiz kalan surat ifadeleri, hoplayarak ve eller onde kavusturulmus bir sekilde ziplayarak yuruyen, bacaklari bile olmayan, ne idugu belirsiz, insan midir degil midir belli olmayan yaratiklarla dolu, olesiye sıkıcı bir program olduguna karar verdik.

    avenue q'nun, susam sokagi* konseptinin buyukler icin sekillendirilmis formati oldugunu soylemek kesinlikle hata olmaz. klasik broadway sovlarindan cok, ama cok uzak oldugu halde, inanilmaz basarili ve inanilmaz komik bir basyapit oldugu ise su goturmez bir gercek. gerek isledigi konular, gerekse susam sokagi'na paralel espriler ve lcd ekranlardan sunulan "konusan rakamlar, mutlu gulumseyen gunes" gibi zimbirtilar ile suslenmis bir muzikal, daha da komik olabilir miydi, bilemiyorum.

    inanilmaz buyuk bir keyifle, butun 2.5 saatlik performans boyunca agzim acik bir sekilde, gulmseyerek, yer yer nefessiz kalana kadar gulerek ve hic, ama hic sikilmayarak izledigim bir performansti. 2004'un en iyi muzikal tony award'ini da kapmis olan bu broadway sovu, kesinlikle onun icin odedigim paraya tamamiylen degdi dogrusu -ki orkestra koltuklari kalmisti sadece ve saniyesinde, hic tereddut etmeden parasini vererek aldim, hic pisman degilim.

    konu, princeton adinda, ingilizce'den ba diplomasi almis ve "what do you do with a b.a. in english?" diye etrafta dolasan, new york'da kalacak bir yer arayan bir kuklanin, avenue q adli bir apartman binasina yerlesmesi uzerine kurulu. daha sonralari hayatin anlamini (purpose in life) bulmaya calismasi, diger karakterler ile olan iliskileri ve benzeri seyler ile muthis dallanip budaklanan konu, tam yeri geldiginde giren muthis komik parodiler ve sarkilarlan suslenmis ve gercekten, gercekten inanilmaz bir yapit ortaya cikmis.

    sarkilarin konulari genellikle hep susam sokagi'nda soylenmekten kacinilan, ancak normal insanlarin hayatlarinda cok, ama cok onemli yerler kaplayan ve hakikaten de yeri geldiginde dogru olan seyler uzerine.

    irkcilik uzerine olan sarki, herhalde ilk soylenen geyik sarkilardan bir tanesiydi, acilis sarkisi ve princeton'un ingilizce diplomasi ile ne yapacagini sasirmasi ile ilgili sarkilardan sonra (everyone's a little bit racist). "herkes biraz irkcidir, irkci espriler her zaman komiktir, cunku hepsinin arkasinda biraz bir gerceklik vardir" diyerek ortami yerle bir eden bir sarkiydi.

    avenue q'da oturan karakterlerin her birinin kendilerini asagilamalari ile ilgili olan sarki da (it sucks to be me) inanilmaz komikti. hatta gary coleman karakteri (evet, var boyle bir karakter, ancak kendisi tarafindan canlandirilmiyor) ile ilgili, "hollywood'un gozunden dusen, simdi ise apartman yoneticiligi yapan zavalli zenci" temali "it sucks to be you" sarkisi gercekten dinlemeye deger.

    kate monster karakterinin, yuvadaki cocuklara internet ile ilgili bir sarki soyleme hevesi ve trekkie monster'in araya kaynamasi ile sarkinin aldigi bambaska boyut (the internet is for porn), dillere destan ve en unlu parcalardan bir tanesidir diyebilirim. internette sagda solda mp3lerini aratmanizi tavsiye ederim. ben sahsen bastan sona ezbere biliyorum bu parcayi artik, cunku zoparrat sagolsun, kendisi bana bu parcayi yollamis ve beni, bu parcanin kaynagini bulmaya itmis, boylece beni avenue q ile tanistirmis ve gitmeme vesile olmustur.

    baskalarinin uzuntusunden mutlu olmak ile ilgili olan sarki da (schadenfreude) hakikaten i-na-nil-maz komikti. hatta bu sarkidan bir replik vermem sart, kusura bakmayin:

    nicky: what's schadenfreude?
    gary coleman: it's german for being happy for someone else's misfortune!
    nicky: being happy for someone else's misfortune? that is german.

    simdi de biraz karakterleri tanitmak istiyorum:

    - princeton: ingilizce'den b.a. diplomasi almis, hayatin anlamini bulmaya calisan bir genc. pek parasi yok ve kolej gunlerini ozluyor. olayin bas kahramani.
    - kate monster: katolik, asil adi catherine. canavar, ancak mavi gozlu ve "guzel". tuylu. bir yuvada, ogretmen yardimciligi yapiyor ve amaci kariyerinde yukselmekten ziyade, sadece canavarlar (monster) icin olan bir okul insaa etmek.
    - rod: tam bir wasp isadami. borsada oynamayi seviyor. evini nicky ile paylasiyor. uzun dikdortgen kafali, gozluk takiyor. gay, ancak gay oldugunu uzun sure inkar ediyor, en sonunda kabulleniyor. edi ile budu'deki budu'nun avenue q'ya olan yansimasi. hepsinden ote, o bir republican, tabii gayligi kendine yediremiyor.
    - lucy the slut: kaltak. seksden baska birsey dusunmuyor. bir aralar porno yildizligi yapmis bir kukla. boynundaki altin "lucy" yazili kolyesi ile biliniyor. girls gone wild'da oynamisligi var.
    - trekkie monster: internet ve porno muptelasi bir canavar. tek bildigi sey porno, butun parasini ve zamanini harcadigi sey porno. cok mesgul, surekli mesgul cunku surekli masturbasyon yapiyor.
    - nicky: bu da edi ile budu'deki edi'nin avenue q'daki yansimasi. rod ile ev arkadasi, ancak cok kirli ve pasakli, ayriyeten rod'un gay oldugunu dusunuyor (ve bunu soyledigi icin evden atiliyor).
    - mrs. thistletwat: tam bir yasli yuva ogretmeni. soyadi inanilmaz aptal, ama bunun kendisine daha bir saygi kazandirdigina inaniyor. kate monster'in isvereni ayni zamanda.
    - brian: yahudi. issiz, gucsuz, surekli abidik gubidik kiyafetler ile dolasiyor. kukla degil, insan. sortunun icine don giymemeye bayiliyor.
    - christmas eve: japon, ancak bir kore dukkaninda calisiyor. ingilizcesi biraz yamuk, l ve r harflerini karisitiriyor. bu da kukla degil, insan, ve asil meslegi psikolog, fakat bu meslekte nedense basarisiz. brian ile nisanli.
    - gary coleman: avenue q'nun yoneticisi (superintendent). hollywood'da basarisiz oldugu icin new york'a gelip boyle bir is yapiyor, ancak parasini da kazaniyor. bu da insan ve zenci bir kadin(!) tarafindan canlandiriliyor.
    - bay ve bayan kotu niyet ayisi: bunlar birer ayicik cift. princeton'i surekli icki almaya ve icki icirmeye tesvik ediyorlar. hatta princeton ile kate monster'in sevismelerini sagliyorlar (evet, oyunda hakikaten team america tadinda bir sevisme sahnesi var ki, gozlerinizden yaslar gelebilir. "don't put your finger there! oooh! do, yes do put your finger there!"). hatta princeton'u intihara bile tesvik ettikleri biliniyor. en sonunda beraber scientology'i kuruyorlar.

    oyuncular ise soyle:

    - jennifer barnhart: sari sacli, iskandinav gorunuslu bir hatun. trekkie monster'in sag kolunu oynatiyor ve bayan kotu niyet ayisi'ni hem oynatip hem seslendiriyor. susam sokagi'nda gorev almis.
    - natalie venetia belcon: benim izledigim sovda understudy'si oynuyordu (ve gayet iyi idi) ancak gary coleman'i oynayan karakter bu.
    - stephanie d’abruzzo: sesine tapiyorum bu insanin ve sirinlik muskasindan baska birsey olmadigini dusunuyorum kendisinin. o kadar tatli bir insan, keske evlensem. kate monster ve lucy the slut'i oynatip seslendiriyor. susam sokagi'nda 9 sezon calismis ve daha bircok baska yerde seslendirmelerini duyabilirsiniz.
    - jordan gelber: brian'i canlandiriyor. law and order'in "special victims unit" serisinde oynamisligi var.
    - ann harada: aslinda christmas eve'i canlandiran kisi bu, ancak benim izledigim sovda onun da understudy'si vardi sanirim (veya cok kilo vermis).
    - rick lyon: cok, ama hakikaten cok unlu ve basarili bir kukla oynaticisi. dislerinin yamuklugu nedeniyle pek sahne adami degil, evet, hatta cok da guzel bir gorunusu oldugunu soyleyemem, ama trekkie monster, nicky, bay kotu niyet ayisi gibi karakterleri kendisi canlandiriyor. susam sokagi'ndan bircok kukla gerektiren filme (men in black ve ninja kaplumbagalar dahil) calismis.
    - john tartaglia: gay olsam verirdim diyebilecegim kadar sempatik bir insan. princeton ve rod'u canlandiriyor. hakikaten, hakikaten cok basarili. kendisi de sanirim susam sokagi'nda 8 sezon gorev almis.

    understudyler ise boyle:

    - barrett foa (princeton, rod, nicky, trekkie, bear)
    - carmen ruby floyd (gary coleman)
    - aymee garcia (kate monster, lucy, mrs. t., bear)
    - peter linz (princeton, rod, brian, nicky, trekkie, bear)
    - ann sanders (christmas eve)

    son olarak da, bu sovun diger broadway sovlari tarafindan inanilmaz elestirilmesine sebep olan ufak bir olay soyleyeyim: genellikle broadway sovlari, cok basarili olduktan ve tony award kazandiktan sonra, iki sene daha broadway'de oynadiktan sonra baska sehirlere giderler. ancak tutucu broadway yapimcilari, oyunculari ve izleyicilerini hic memnun etmeyecek bir sekilde, odulu kazandiktan hemen sonra avenue q ekibi, las vegas'da bir sov icin anlasmislar. tabii benim zerre umrumda olmadigi halde, yine de problem yaratmis.

    sahsen benim icin bu sovun anlami buyuk, cunku;

    1) cok guldum,
    2) bir ara sov maksatli izleyicilerden para toplamaya calistiklarinda icine kredi kartimi atip butun salonu guldurup, ustune de sov sonrasi sahne arkasina davet edildim (karti geri almak icin) ve john tartaglia, stephanie d’abruzzo ve rick lyon ile tanistim, el sikistim.
    3) cok, ama cok guldum,
    4) sov sonrasi babam yasinda bir adami, daha salon bosalmamisken nazi subayi gibi azarlayan ve salonda sessizlik yaratan, guzelim aksami az daha herkes icin berbat etmek uzere olan 24-25 yaslarinda kendini bilmez gorevli elemani, herkesin ortasinda "uyarmanin da bir adabi var, nazi misin?" diyerek azarladim ve butun salon tarafindan alkislandim.
    5) acaip guldugumu soylemis miydim?

    mutlaka, bir gun new york'a yolunuz duserse ve cok kaliteli bir eglence icin harcayacak paraniz varsa, bu sova gidin. emin olun, paraniza ve vaktinize degecek.

    unutmadan:
    http://www.avenueq.com/

    fikir edinmek icin izleyin:
    http://www.avenueq.com/video/gettoq_56k.ram
    http://www.avenueq.com/video/gettoq_256k.ram
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap