29 entry daha
  • cannes'da gösterildikten sonra adeta topa tutulup festivalin en kötülerine dahil edilen film. bu kadar olumsuz eleştiriden sonra dolan genç olduğundan mütevellit eleştirilere üzülmüş ve bir süre oyunculuğa odaklanacağını açıklamıştı ki törendeki kararlarından sonra bir temiz dayağı hak eden george miller ve jürisince altın palmiye'den sonraki en büyük ödüle değer görülmüştü. miller hakikaten o kararlarıyla dayağı hak etmişti. halbuki ne güzel dolan kendisini nadasa bırakacak, belki bu sürede sinemasını değiştirecek, hep aynı temaları kullanmaktan vazgeçecekti. ama miller hem bunu engelledi (gibi), hem de yılın kötü filmlerinden olan bu filmi ödüllendirmiş oldu. yakında dolan'a altın palmiye de verirler. hayır, hak ediyor olsa "helal olsun, bu yaşta altın palmiyelik film yapmış, hakkıyla ödülü almış," diyeceğim ama yok öyle bir şey.

    filmin en iyi tarafları şunlar: arka planda şarkıların döndüğü, klip estetiğindeki 2 sahne, final sahnesindeki altın sarısı renk paleti+görüntü yönetmenliği, marion ve vincent'ın oyunculukları ve konunun ana teması olan hastalığını söyleyememek. ana karakterin ailenin yanında figürana dönmesi (konuşamaması, tartışmaları engelleyememesi, aileye çekidüzen verememesi, hastalığını söyleyememesi).

    fakat diyaloglar o kadar kötü ki o kadar olur. bir shakespeare filmi açıp bu filmin işkencesini kulaklarımdan silmek istiyorum. o denli kötüydü. tamam, adam ailesine dönüyor ve havadan sudan konuşulacak da abicim diyaloglar da bu denli vasat altı olmamalıydı be. tamam, geçmiş hakkında konuşulacak, eski defterler açılacak, bu klişeleri bari iyi diyaloglarla sunsaydın gerizekalı dolan. fikir güzel; adamın hastalığını söyleyememesi ve ana karakter olabilecekken figüran haline gelmesi. ama gerisi booommboşş. bomboş bir film yapmış dolan. ne olduğu da belli değil. adam niye gitti, ağabeyi niye bu kadar şerefsiz (vincent'ın şerefsiz karakterleri oynayıp durması da sıkmadı değil, adamı görünce "bakalım gene ne piçlikler yapacaksın?" diyorum her filmde)? baba nerede -tamam, bu önemsiz bir soru-? filmin kurgusu yerlerde (kağıt üstünde bile sıkıcı olan filmi kurgucu daha da sıkıcılaştırmış), yönetmenlik yerlerde (yakın planlardan başım döndü, uzaklaştır, içimizi aç, geniş plan yap deyip durdum. ama zaten film türk dizisi gibi açı-karşı açı ve yakın planlardan ibaret neredeyse), görüntü yönetmenliğinde bir artı yok, sanat yönetmenliğinde bir numara yok, müzik zaten pek yok, karakterizasyon kötü. karakterleri doğru dürüst tanıtmıyor. oyuncularsa ellerinden geleni yapıyorlar gariplerim. marion ne kadar enfes bir aktris olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. ha bu yılki filmleri birer birer patladı ama hepsinde iyiydi.

    oyun uyarlaması olduğu fazlasıyla belli oluyor. dolan oyunu sinemalaştıramamış. aynı şey denzel'ın fences'ında da olmuştu. iki film de baştan sona diyaloglardan oluşuyor ama iki film de tiyatro oyunu izlenimini kırıp sinemalaştırılamamış. bunun dışında... dolan'ın işlevsiz aile, eşcinsel ilişkiler, duygusal erkek karakter, babasızlık gibi temalardan uzaklaşamaması da büyük bir soruna dönüştü. kendisini tekrar etmeye, her filminde aynı şeyleri anlatmaya, bunu da sakız gibi uzatmaya başladı. bu yüzden bir nadas iyi olacaktı ama dayağı hak eden miller bunun önüne geçti. neyse belki gene bol yıldızlı yeni filmi (the death and life of john f. donovan) iyi bir film olur. lan filmin adında bile death var. gene birisinin ölümünü anlatıyor. dolan kendisini bu filmde de tekrarlarsa şaşırmayacağım.
    özetle: 2016'nın kötü filmlerinden... eleştiriler son noktasına kadar haklı, miller haksız.
76 entry daha
hesabın var mı? giriş yap