10 entry daha
  • sufjan stevens tarafından 2015'te çıkarılan carrie & lowell albümünden bir parça. sanırım samimiyeti, sükuneti, tevazusu, atmosferi ve yaşanmışlığıyla dünyanın en hüzünlü parçalarından biridir fourth of july; insanın boğazını düğümleyen, yeri gelince varoluşsal çalkantılara sürükleyen bir yanı var bu sakin ama derinden akan parçanın.

    albümün ismindeki carrie, sufjan stevens'ın annesi, lowell ise üvey babası. carrie & lowell, carrie'nin 2012'deki ölümü üzerinde şekillenmiş bir albüm. sufjan stevens'ın annesi carrie, depresyon, şizofreni ve madde bağımlılığından mustarip biridir; bipolar bozukluğu vardır ve alkoliktir ne yazık ki. sufjan yaklaşık 1 yaşındayken carrie onu terk eder. sufjan'ı babası rasjid ve üvey annesi pat büyütür; annesi carrie'yi ise arasıra oregon'a gidip ziyaret edermiş. sufjan, annesini madde kullanmıyorken ve psikolojik sorunlar yaşamıyorken çok sevecen, şefkatli, yaratıcı ve eğlenceli biri olarak tanımlıyor.

    fourth of july, sufjan ile ölüm döşeğinde yatmakta olan annesi carrie arasında bir diyalog şeklindedir. "carrie öldüğünde orada mıydın" sorusuna sufjan stevens şu cevabı veriyor:

    "evet. mide kanseriydi ve çok hızlı öldü. ölmeden önce yoğun bakım ünitesinde onu görmeye gittik. çok fazla acı çekiyordu ve çok sayıda ilacın etkisi altındaydı, fakat bilinci açıktı. ölümle yüzleşmek ve uzlaşmak zorunda kalmak çok korkunçtu, ve alışıldık olmadığın birine sevgini ifade etmek. onun ölümü, içimdeki boşluk yüzünden, benim için çok yıkıcıydı. ona dair zihnimde olan ne varsa, anılar, yaşanmışlıklar, bir araya getirmeye çalışıyordum, fakat elimde hiçbir şey yoktu. çözümsüz hissettim. kesinlikle, derin bir pişmanlık, keder ve kızgınlık var. kederin bütün aşamalarından geçtim. fakat ben derim ki yapabiliyorken telafi et, uzlaş: sevdiklerin veya incittiklerinin gönlünü almak için, barışmak için her fırsatı değerlendir. annemin bizi terk etmesi bizim yararımızaydı. böyle yaptığı için ve bir şeyi yapabilmeye yeterli olup olmadığını bildiği için tanrı onu korusun."

    "the evil it spread like a fever ahead
    it was night when you died, my firefly
    what could i have said to raise you from the dead?
    oh could i be the sky on the fourth of july?"

    parçanın yukarıdak ilk kıtası sufjan'ın ağzından söylenenler oluyor.
    - "the evil it spread like a fever ahead" dizesinde kanserin hızlı yayılışından bahsediyor.
    - "it was night when you died, my firefly" dizesinde olduğu gibi parça boyunca annesine parlak ama hızla solan ya da kuş gibi uçup giden şeylerin isimleriyle sesleniyor.
    - incil'deki olaylara atıfta bulunmasıyla bilinen sufjan stevens, "what could i have said to raise you from the dead" dizesiyle hem hz. isa'nın ölen bir kızı* diriltmesi olayındaki gibi annesini nasıl geri getireceğini soruyor, hem de böylece yaşadığı karmaşık duygu durumunu ifade ediyor. kim sevdiği insanı ölümden geri getirmek istemez ki? bu yüzden, diğerlerinde olduğu gibi, bu dizeleri de sükunetle söyler; zaman içinde, belki şarkıyı kaydettiği vakitlerde, bu acı gerçekle barışık hale gelmiştir.

    "well you do enough talk
    my little hawk, why do you cry?
    tell me what did you learn from the tillamook burn?
    or the fourth of july?
    we’re all gonna die"

    yukarıdaki ikinci kıta ise carrie'nin perspektifinden söyleniyor. oğluna küçük şahinim diye hitap edip neden ağladığını sorar.
    - üçüncü dizede geçen tillamook burn, 1933–1951 yılları arasında oregon'da yaşanan ve toplamda 1400 kilometrekare ormanlık alanı küle çeviren dört büyük yangını ifade etmektedir. tam bir felakettir bu yangınlar. fourth of july ise birçoğumuzun bildiği üzere amerika'da bağımsızlık günü olarak, geleneksel bir şekilde, her yıl büyük havai fişek gösterileriyle kutlanan bir gün. bu iki olay da (yangın ve bağımsızlık kutlamaları) ihtişamlı parlak görüntülere sahne olur. fakat ikisi de sonunda solup giden, yok olan parlaklıklardır. nasıl bunların parıltıları sonunda şüphesiz bir şekilde yitip gidiyorsa biz de öyle yitip gideceğiz, hepimiz öleceğiz*. yangın gibi bir felaket veya 4 temmuz gibi güzel parıltılı bir gün; hayatımız nasıl olursa olsun, hepimiz şüphesiz öleceğiz.

    "did you get enough love, my little dove
    why do you cry?
    and i’m sorry i left, but it was for the best
    though it never felt right
    my little versailles"

    yukarıdaki dördüncü kıtada ise carrie, çocuğunu terk etmiş ya da terk etmek zorunda kalmış bir anne olarak, oğluna yeterince sevgi görüp görmediğini soruyor. terk ettiği için üzgün olduğunu, doğru olan buymuş gibi hissettirmese de bunu onun iyiliği için yaptığını söylüyor.

    "shall we look at the moon, my little loon
    why do you cry?
    make the most of your life, while it is rife
    while it is light"

    bu altıncı kıtada ise carrie, oğluna henüz gençken ve enerjisi varken yaşamını dolu dolu geçirmesini öğütlüyor.

    şarkının sonunda ise ikinci kıta tekrarlanıyor. hiç bitmeyecekmiş gibi görünse de, tillamook yangını gibi görkemli ama dehşetli bir felaket ve 4 temmuz gibi parlak ve mutlu bir gün nasıl bitiyorsa bizlerin ömrünün de öyle veya böyle biteceğini, "we're all gonna die"* dizesini defalarca tekrarlayarak kendisinin ölümünün kaçınılmazlığını ve buna alışılması gerektiğini vurgular carrie.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap