69 entry daha
  • arthur laurents’in bu zamana kadar okumayarak çok ayıp ettiğim kitabı, kitaptan uyarlanan kült müzikal ve müzikalden sonra uyarlanan kült sinema eseri. benim kurcalamam şu sıralar zorlu psmde sahnelenmekte olan ve baya patırtıya sebep olan broadway müzikali ve kıyaslama açısından elimdeki tek malzeme olan filmi üzerine.

    broadway’de sahnelenen oyunla aynı olduğu çokça vurgulandığına göre yorum açısından bir fark olduğunu pek sanmıyorum ama tabi şansımıza hangi ekip düştü bilemiyorum artık. gerçi az biraz bakındım da italya ve almanya’ya da bu ekip gitmiş. demek ki avrupa turnesi ekibi ile müşerrefiz. colosseum theater’da ya da teatro regio di torino’da izleyen varsa ya da izleyenine ulaşan varsa yorumlarını bekleriz. işin acıklı tarafı tecrübesiz olmakla eleştirilen bu ekip için bile üç hafta güvenlik incelemesi yapılmış olması. kendi aramızda bir şekilde yaşayıp gidiyoruz da dünyanın gözünde birinci derecede terör bölgesi olduğumuz hatırlatılınca buruluyor insan. neyse ekipçe genel olarak gayet uyumlu ve en önemlisi sahnede çok rahatlar. o özgüven farkı gerçekten hissediliyor. tekleyen, oyunu düşüren, koreografi eşliğinde parçaları icra ederken nefes nefese kalıp tıkanan kimse yok.

    rol seçimlerinde ise tek itirazım tony’ye (kevin hack). müzikal oyuncusuna o kadar vücut yapmak yakışmıyor. yanlış olmasın bernardo rolü de gayet kaslı bir arkadaşta ama o çetebaşına uygun bir kaslılık. tony ise michelin’in lastik adamı gibi geldi. süt gibi çocuklar diye kayıracak değilim. anita (keely beirne) gırtlak farkıyla bir adım önde.

    sosyal ve ulusal medyada yer alan tüm genel eleştirilere baktığımda sanki oyuna misyonundan fazlası yükleniyor gibi geldi. örneğin görkemli değildi eleştirilerine katılabilirim. evet, en son seul’de izlediğim dorian gray müzikali’nin parıltısından eser yok. ama işte neyle neyi kıyaslıyoruz? iki sokak çetesinin amansız savaşını anlatan bir hikayeden moulin rouge dekoru bekleyemeyiz. cats’in kıyafetleri de olmaz. üstelik kıyafetlerde ve özellikle renklerde filmle oldukça paralel gidilmiş. (ya da film ilk müzikali referans aldı, bu durum tüm yorumda geçerlidir) tabi her şeyden önce konunun dram olduğu unutulmamalı. 1957’de ilk kez sahneye taşınırken de tereddütlerin yaşanması ve broadway müzikalleri için yeterli komediye sahip olmadığı ve ciddi konularla sosyal meselelerin işlenmesinin risk olabileceği düşüncesiyle neredeyse rafa kaldırılacak olması ironik. oysa ki west side story tam da bu görüşü yıkarak müzikal tiyatroda bir çığır açmıştır.

    müzikalin en merak edilen kısmı şüphesiz 54 hafta billboard listesinde zirvede kalan soundtrackte yer alan kült parçaları. işte bunu filmle kıyaslamak gerekirse ilk ciddi farklılık america parçasında. zira sharks çetesinin kadınlı erkekli atışması şeklinde değil sadece sharks kadınları tarafından icra ediliyor. filmin temposu yüksek sahnelerinden biri olduğu için bu hayalkırıklığı yaratabilir. kıyaslamaya gidilmezse sahne olarak iyiydi.

    diğer önemli bir fark filmde kavgadan önce gelinlik dükkanında kızların i feel pretty ile coştukları sahnenin oyunda kavgadan sonra maria’nın odasına taşınması. tabi ilk sahneleme ve kitaptaki olay sıralaması nasıl bilmiyorum ama müzikal açıdan anlaşılabilir bir değişiklik zira eğer filmdeki gibi sahnelense tüm parçalar ilk bölümde kalmış olacaktı. ya da birinci perde sonunun yerinin değişmesi gerek. aslında tonight (ensemble) çok nefis bir perde sonu olurdu.

    yine filmden farklı olarak somewhere parçası modern dans denilebilecek bir şekilde sergileniyor. (beyaz ışık yandığı anda kör olduğumuz sahne) romeo ve juliet’e atfedilebilecek bu yorumun hikayenin romantik kısmına bir türlü ısınamadığım için gerekli olup olmadığını sorguladım. ta ki onlar beyaz beyaz, sevimli sevimli, evet yapabilirizli neden olmasınlı bir dünya ararken, gerçeklerin karşılarına dikilip amerikan rüyasını yıkıp sokakların kanununun sahneyi kırmızıya boyadığı ana kadar. işte bu eserin özü bu.

    film odaklı bu farklılıkların yanında the dance at the gym sahnesi arka fonun renkleriyle birlikte adeta filmi izliyormuşum hissi yarattı.

    hikayenin sosyal altyapısını bol iğneli bol göndermeli ele alması sebebiyle gee officer krupke sahnesi önemli kısımlarından biridir. bu temsilde de gayet güzel sahnelendi. yine oyunun yüksek sahnelerinden, dövüşe hazırlandıkları esnadaki tonight (ensemble) ile koro olarak güzel iş çıkarttılar. zaten maestro donald chan yönetimindeki orkestra nefisti. kayıt temizliğinde icra ettiler.

    sonuç itibariyle zevkler ve renkler tartışılmaz elbet, ayrıca terör ülkesi olmamız önümüze gelenle yetinmemiz gerektiği anlamına gelmez ama kendi adıma 60. yılında böyle bir eseri sahnede izleyebilmekten memnun oldum. o harika parçaları tekrar anımsamak haftamı güzelleştirdi. umarım bir gün yerinde de izler ve kalite farkı varsa (illa ki vardır) bir güzel burun kıvırırım. tabi daha da güzeli bizden de eskisi gibi böyle kült eser uyarlamaları (ama mümkünse hemen kendi yorumumuzu katmadan ve sulandırmadan önce orijinaline sadık birebir uyarlama) çıkması.

    bu arada oyunda altyazı olacağını düşünmemiştim ama hemen her açıdan görülebilecek şekilde beş ekranla altyazı/üstyazı uygulamasını takdir ettim. tabi -ne yazık ki adını unuttum- gayet temiz bir çeviriye imza atanı da tebrik etmek lazım. buradan türkçeden türkçeyi çeviremeyen harbiye muhsin ertuğrul sahnesi'nin üstyazısına da selam olsun.

    özet geççiler için: müzikal iki perde ve ara dahil yaklaşık 2 saat 40 dakikadır.
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap