221 entry daha
  • --- spoiler ---

    dc extended universe, en hafif tabiriyle beklentinin altında başlamıştı. man of steel ardından gelen iki filme oranla daha ayakları yere basan bir uyarlama olsa da superman'in tasviri itibariyle bir çok kişiye hayal kırıklığı yarattı. batman v superman: dawn of justice ve suicide squad'ın durumu zaten ortada onlara bu yazıda fazla girmenin alemi yok.

    wonder woman, geçtiği dönem ve seçtiği konu itibariyle dceu'yu kurtaracak bir film değil. dceu'nun kaderini belirleyecek film justice league. ama ne yazık ki onunda yönetmen koltuğunda zack snyder oturuyor.

    wonder woman'a geri dönersek, karakter sinemaya uyarlanmayı dceu'nun doğumundan çok daha önce hakkediyordu. warner bros.'un batman ve superman dışındaki dc karakterini uyarlama konusunda pek sıcak davranmaması bu filmin aslında biraz geç seyretmemize neden oldu. hakeza batman ve superman dışındaki süper kahramanları uyarlamaya kalkınca green lantern, jonah hex, catwoman gibi facialar yaşandığı için belki de geç kalınması daha iyi oldu.

    dceu'nun şu ana kadar yapamadığı en önemli şeyi wonder woman ziyadesiyle başarmakta. o da kahramanımızın karakterizasyonu. mcu şu ana kadar bu konuda daha başarılı bir iş çıkardı. özellikle ıron man, black widow, hulk ve captain america gibi karakterler kişilikleri ile filmlere çok şey kattılar. en son guardians of the galaxy vol. 2 filmi de son derece karakter odaklı bir filmdi. özellikle böyle evren kuruyorsanız karakterizasyona ağırlık vermeniz gerekiyor. wonder woman filmi bunu çok doğru şekilde yapıyor. filmin hikaye tercihini isteyen eleştirir, filmin aldığı kararları isteye sevmez vs. ama wonder woman karakter olarak son derece başarılı bir aktarılmış. benim dün sinemada gördüğüm kadın, yıllarca çizgi romanlarda okuduğum kadın.

    kadın demişken filmin en büyük artılarından biri feminizm mevzusunun altında filmin olağanüstü şekilde kalkması. film pekala 2 saat 20 dakikalık feminizm şovuna dönüşebilir, erkeklerin batman'i, superman'i, ıron man'i, spider-man'i varsa kadınlarında wonder woman'ı var halini alabilirdi. lakin wonder woman sadece kadınlara değil. erkeklerinde idolü olabilecek bir kahraman dönüşmüş. hatta erkeklerin böyle bir idole kadınlar çok daha fazla ihtiyacı olduğunu söylemek mümkün.

    themyscira, çok başarılı yaratılmış. themyscira'da daha fazla zaman geçirmek isterdim. ama zaten uzun olan bir filmi daha fazla uzatmanın gereği yok tabi. amazonlar başarılı şekilde aktarılmış. özellikle bu sahnelerde antiope rolüyle robin wright ön plana çıkmış. çizgi romanlar kıyasladığımızda themyscira ve amazonların origini ile alakalı ciddi değişiklikler var. ben çizgi romandakini tercih etsem de filmdeki hali kendi içerisinde işler vaziyette o yüzden problem oluşturduğunu düşünmüyorum.

    filmin fon olarak kendisine 1. dünya savaşını seçmesi halen kafamı kurcalayan bi'şey. villain'ın savaş tanrısı olduğu bir filmin dünya savaşlarından birinde geçmesi elbette mantıklı ama bu seferde hikayenin mitolojik öğeleri ikinci plana atılmış. bütün tanrıların ölmesi ve sadece ares'in kalması fikrini beğenmedim. bu sebepten ötürü devam filmleri de tamamen dünya geçen filmlere dönüşürse keyif kaçırıcı olur. wonder woman'ın çizgi romanlardaki tanrı karakterle etkileşimi çok önemli ve güzel maceralara kapı açtı her zaman. belki de ares yalan söylemiştir onların ölümü için, ya da bir döngü sonucu geri dönerler. belki de wonder woman bir sebepten ötürü hades'e gidip tanrıları kurtarır. her ne olursa olsun o karakterlerin geri dönmesi gerektiğini düşünüyorum.

    villianlardan bahsetmek lazım. filmin en kötü yönü maalesef villianlar. ludendorff ve dr. maru aşırı derecede iki boyuttu karakterler. motivasyonları hiç anlatılmamış. hele ki ludendorff belli bir süre sonra seyredilmesi imkansız bir karaktere dönüyor. kendi adamını vurması gibi bir klişenin ardından dr. maru ile birlikte generalleri öldürdükten sonra karşılıklı kahkaha krizine girmeleri tarif edilemeyecek kadar ucuz bir andı. şükür ki filmde böyle bir şey bir kere oldu. bir kere daha böyle bir sahneyi kaldıramazdım. bunu da doctor strange'de ki süpürgenin düşüp christine palmer'ı korkuttuğu sahne gibi beynimden kazımak istiyorum.

    ares'e geldiğimiz zaman aslında ares'in motivasyon olarak zayıf kalmadığını söyleyebilirim. benim ares ile sorunun iki tane. birincisi onla fazla zaman geçirememek. bu tip hikaye anlatış tarzını ben sevmiyorum. bence villain ile önceden tanışıp karakterini doldurmak daha iyi bir hikaye anlatım tarzı. lakin wonder woman'ın benimsediği de film içinde çok göze batmıyor. ama sonlara doğru ludendorff'un ares olmadığı kendini çok gösteriyor. ares ile ilgili ikinci sevmediğim kısım ise wonder woman ve ares dövüşünün bu filmin dövüşü olmama gerçeği var. film ares'in ifşasına kadar elinden geldiğince gerçekçi olmaya ve savaşın siviller üzerindeki etkisini anlatmaya çalışıyor. atmosfer olarak bunu anlatmayı başarıyor. ama ardından gelen ares dövüşü ise seyirciyi bu atmosferden tamamen dışarı çekip cgı manyağı yapıyor. yine de steve ve ekibi ile paralel giden kurgu bizi o atmosfere biraz tutunmamızı sağıyor. sahne büte kalsa da geçmeyi başarıyor.

    gal gadot, beklediğimin üzerinde bir performans sergilemiş. özellikle themyscira'dan çıkıp, gerçek dünya'ya gittiğimiz sahnelerde wonder woman'ın saflığını çok güzel yansıtmış. bu sahnelerdeki filmin mizah tonu da başarılı. filme ve karakterlere üç boyutlu bir hava katmış. steve trevor rolünde chris pine'da çok iyi bir iş koymuş ortaya. oyunculuk olarak gal gadot'un önüne geçmeyi başarmış. böylece filmin finalinde yaptığı fedakarlıkla hem wonder woman'ı hem de seyirciyi etkilemeyi başarmış.

    genel olarak filmi çok beğendim. hikaye tercihi olarak yer yer kafamda soru işareti bıraksa da çok temiz anlatılmış bir origin hikayesi var karşımızda. son derece başarılı bir karakter var elimizde. demek ki olabiliyormuş. mizahta yerinde kullanıldığında bvs'nin yaptığı gibi poz kesmekten daha etkileyici oluyormuş. hikayeye odaklanmak, cgı diye delirmekten daha önemliymiş. olmuş. işte bu sefer olmuş.

    --- spoiler ---
363 entry daha
hesabın var mı? giriş yap