865 entry daha
  • 1800'lerde kıtlık yaşamış, milyona yakın vatandaşı amerika'ya göç etmiş, türlü sıkıntılar yaşamışlardır. isveç teknolojiden önce açlıkla boğuşan bir ülkeydi. doğal kaynakları kısıtlı, soğuk, karanlık, ulaşımı, gıda tedariği son derece sıkıntılı, küçük nüfuslu devasa bir alan olarak düşünün.

    adamların milli yemeği surströmming denen iğrenç ötesi kokan fermente balık konservesi ve sill denen marine edilmiş tuzlanmış balık.

    patatesin avrupa'ya getirilmesinden önce hiçbir şey yetişmeyen karla buzla kaplı bir yer. öyle soğuk ki yaz ayları dışında deniz yüzeyi veya gölleri donuk olduğu için avlanamıyorlar, o nedenle balıklarını fermente veya marine etmek zorunda kalıyorlardı.

    böyle bir coğrafyanın insanı teknolojiyle tanışır tanışmaz tanrı'yı unuttu, kiliseyi kışkışladı ve bilime teknolojiye adeta dört elle sarıldı. zira sarılacak tutunacak başka dalları yoktu. para kazanacakları tek şey endüstri ve teknolojiydi.

    işte bu yüzdendir ki bir çok modern çağ inovasyonu isveç'ten çıkmadır. sömürgesi yok, doğal kaynakları kısıtlı, dört mevsim tarım ve hayvancılığa uygun değil, kendi kendine yetecek bir coğrafya değil. hiçbir albenisi olmayan bir yer isveç aslında teknoloji ve medeniyet dışında.

    bizde doğan çocuğun rızkını allah verirken, isveç'te 1900'lerde açlıktan ölen çocuklar vardı. zira bizim coğrafyamız aslında dünyanın en rahat yaşanabilen yeri. donarak ölmek, susuz kalmak, aç kalmak için çaba sarfetmek gerekir. bir taş bir don lastiğine bakar karnının doyması.

    bizim eski nesil için okumak fantastik bir durum iken onlarda açlıktan ölmemek için bir mücadeleydi. işte bugün bu halde olmamızın sebebi de bu, sikimiz taşağımıza denk. en kötü ihtimalle ektiğini biçer yersin.
1550 entry daha
hesabın var mı? giriş yap