2452 entry daha
  • orgazm, zihnin diğer herşeyden boşalarak tek bir şeyle dolması olayıdır. zihin, tüm içindekileri boşaltır ve yalnızca o an "beyninizde oluşan" haz duygusuna konsantre olur.

    kesret, düşüncelerini kontrol edebilmeyi (zihni tamamen boşaltmak ya da istediği şeyleri düşünebilmek) başaramayan sıradan insanın yaşadığı halin adıdır. "düşüncelerde boğulma, saatlerce yatakta dönüp durma ve uyuyamama, hiçbir şeye odaklanamama, 1 saat önce yediği yemeği unutma, bulunduğu hiçbir ortamda asla mutlu olamama ve aklın hep başka ortamlarda kalması, gün içerisinde yapması gerekenlerin çoğunu unutma, 1 sayfalık ezberi başkalarına göre oldukça geç yapabilme ve belki hiç yapamama" gibi hallerin hepsi kesrete düşmüş, yani düşünceleri üzerinde kontrol yeteneğini yitirmiş insanın durumunu yansıtır.

    kesret, nefsimizden kaynaklanır. nefs hırs sahibi, şehvet sahibi (yeme şehveti, cinsellik şehveti vs) bir yapıdır. ve bize sürekli hırs, cinsellik arzusu, yeme arzusu gibi duyguları aşılar. ve bir insan, hırslı olduğu dönemde zihnini kontrol edemez. cinsel şehvetinin tavan yapmış olduğu bir dönemde zihnini kontrol edemez. yeme içme şehvetinin tavan yaptığı bir dönemde zihnini kontrol edemez. bu örnekleri nefsin diğer tüm zaafları için çoğaltabiliriz.

    fakat nefs gerekli eğitim aşamalarından geçilerek (bkz: seyr-i süluk) terbiye edilir ve "kendinde olmayan herşeyi arzulama, elde etme" meyilinden arındırılırsa, zihnin kontrolü de yavaş yavaş elimize geçmeye başlar. baştaki terbiye edilmemiş haline nefs-i emmare denilmektedir. ve en son aşamada, nefs-i safiye adını alır nefs. ve o mertebedeki kişinin zihni bomboştur. bu boşluk öyle olumsuz anlamda bir boşluk değildir. yaşamadan bilenebilecek bir hal de değildir. o boşluğu ilk kez yaşayan kişi, tüm kasırganın, gürültü patırtının sustuğunu hisseder bir anda. ve bu öyle bir huzur halidir ki, gözden yaşlar süzülür. tarifsiz bir haz.

    işte nefsini terbiye etmiş kişinin yaşadığı bu zihinsel boşluk ve dinginlik haline ibnül vakt adı verilmektedir, vaktin oğlu/çocuğu. hani arıların, karıncaların ve çocukların yaşadığı o "düşüncesiz" hal var ya, hiçbir dert tasa olmadan büyük bir enerjiyle oradan oraya koşturma hali. tüm işleri yapacak sonsuz bir enerjiye sahip olma hali. o enerjinin adına da himmet denir ve manevi enerji manasına gelir. bu aşamada, pek çok kişinin başına büyük dertler açan procrastination belasından da kurtulur kişi.

    tüm bu anlatılan hallere yabancı olan günümüz sıradan insanı, düşünceleriyle boğuşmaktan harap olmuştur. gücü tükenmiş, hiçbir iş yapacak enerjisi kalmamıştır. gününün çoğu pasif bir halde geçer. aktif dinlenme kavramının manasıyla da uzaktan yakından bir bağlantısı yoktur, bilmez bu halin manasını.

    ve bu insan, zihnini bir anlık da olsa boşaltacak olan şeylere sarılır. çikolatanın ağızda dağıldığı o an. iskenderin ağızda bıraktığı o lezzet. bir kızın poposuna gözlerini diktiğinde yaşadığı o haz. orgazm anında yaşadığı o sonsuz (!) zevk hali. tüm bunlar, beyinde hissedilen hazlardır. ağzımızda, cinsel organımızda, gözümüzde hissedilen hazlar değildir. ve zihin o haz anlarında tüm düşüncelerden kurtulur ve yalnızca yaşadığımız hazla ilgilenir. dolayısıyla yukarıda da tarif ettiğimiz o zihinsel dinginlik hali, kişide bağımlılık gelişmesini tetikler. o anlarda mutluluk hormonu da devrededir çünkü.

    ancak tüm gününü haz ile geçiren, tüm gününü zihni boş ve dingin bir şekilde geçiren insanda bağımlılık diye bir kavram kalmamıştır artık. bağımlılık, zihnini boşaltmayı beceremeyen insanın düşeceği bir çukurdur. o hazların bana sağladığından çok daha büyük bir hazzı tüm gün boyunca yaşıyorsam, beni kendilerine bağımlı yapamazlar.

    "öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür
    men kimem sâkî olan kimdür mey û sahbâ nedür"

    "öyle sarhoşum ki, bilemiyorum dünya nedir?
    ben kimim, saki olan kimdir, kadeh nedir?"

    fuzuli

    şimdi gel de şu adamdaki kafayı yaşama arzusu uyanmasın içinde. bu adamlar öyle bir şarap içiyorlar ki, kendilerinden geçiyorlar. sekr hali deniyor buna. yani 24 saat başka bir alemde, kendinden geçmiş bir sarhoşluk lezzetinde yaşıyorlar hayatı. onun yaşadığı evrenle, senin yaşadığın evrenin aynı olduğunu nasıl iddia edebilirsin ki?

    fakat sıradan insanı, tüm gününü o orgazm hazzını yaşıyormuş gibi büyük bir coşku, dinginlik ve zevk üzere geçiren insanın varlığına ikna edemezsin. yaşadığı o bir anlık hazzın, tüm gün boyunca yaşanmasının mümkün olduğuna inandıramazsın. kalıplarından çıkamaz çünkü sıradan insan. ya da birileri tarafından bilerek ve isteyerek çıkarılmaz. onun gibilere de ihtiyaç vardır çünkü bu düzende. bu kontrol mekanizması sosyal medya ve ekranlar üzerinden işler. reklamlar, filmler ve başka sistemler üzerinden pek çok zihin oyunu kişinin üzerinde oynanır.

    shingeki no kyojindeki duvarlar var ya hani. kimileri o duvarların arkasına geçer, kimileri de duvarların içerisinde hapis hayatı yaşar. fakat duvarların ardında çok güzel bir hayat var, gelsenize.

    "sen'in feyzin bizi böyle mest edip kendimizden aldıkça, şarap da ne oluyor ki, bizi neşelendirsin, coştursun?
    şarap köpürmekte, coşmakta, bizim köpürüp coşmamızın kuludur. gökyüzü dönüşte, bizim aklımızın yoksuludur.
    aslında biz, şaraptan mest olmadık. şarap bizden mest oldu."
    (mevlana, mesnevi, cilt 1, beyit 1810-1812, şefik can çevirisi)
4897 entry daha
hesabın var mı? giriş yap