19 entry daha
  • iki yildir kendisiyle cebellesmekteyim. bazi chapter'lari hayatimda okudugum en iyi yazilmis bolumler (erdedy ve uyusturucu bekleyisi, kate gompert'in depresyonu), bazilari sacma sapan (misal "momma says wardine ain't gone nowhere" akisinda giden o salak bolum), bazen inanilmaz komik (tugla hikayesi, uss millicent kent). bazen modern bir ulysses okuyormus gibi, bazen ise kisa bir david foster wallace essay'i okur gibisiniz. her seyi takip etmek ve dipnotlara gidip geri gelmek hic kolay degil ama bir gun biterse degecek gibi hissediyorum.

    kendim icin konusmak gerekirse bu kitabi okumayi ikinci deneyisim. ilkinde 60inci sayfa civarini gecememistim, bu yaz tekrar deniyorum. kitabin cevrilmesini isteyenlerin hevesini kirmak gibi olmasin, fakat bence kitabin olasi bir cevirisiyle ilgili en buyuk sikinti david foster wallace'in idiosinkratik yazarligi degil. infinite jest bastan sonra amerikan kulturunun icinden dogmus, 1998'deki amerika'ya bakip distopik ancak cok eglenceli bir gelecek yaratmis bir kitap. kitabi ikinci okuyusumda bu kadar cok keyif almamin sebebi buyuk ihtimalle iki senedir amerika'nin kuzey dogusunda (hatta "the great concavity"nin icinde. daha vahsi hamster gormedim.) yasiyor olmam. bu dunyanin icinde yasadiginiz zaman david foster wallace'in bir kulturun ve bir tarihin zeitgeist'ini nasil yakaladigini cok cok daha iyi anliyorsunuz. infinite jest gercekten edebiyat tarihinin en buyuk basarilarindan biri. belki de the great american novel.

    yani kisaca diyecegim su, kitabin yazarligi ve hikayeleri zaten inanilmaz, fakat amerika'da yasamadan bence bu kitabin "buyuklugunu" tamamen anlamaniz mumkun degil. en azindan benim ikinci okumamda surekli bunu hissettim.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap