11 entry daha
  • edebiyat ve zihinle ilgili kavramların birleşiminden ortaya çıkan eserlerde hep farklı bir taraf oluyor. the human abstract şiirini okuduğum zaman bu farklılığı tekrar tekrar görüp büyüleniyorum. şiiri 1750'li yıllarda yaşayıp 'algının kapıları'nı daha o zamanlar aralayabilen bir insanın yazmasıysa pek şaşırtıcı değil. william blake, insanları çokça gözlemlediğini şiirlerinden, hatta çizimlerinden bile belli eden bir sanatçı, fakat zihinle ilgili böylesine isabetli düşüncelere sahip olmasını, bu düşünceleri işleyiş tarzını şaşırtıcı buluyorum.
    william blake, şiirine insanlığın kötülüğünden yakınarak giriş yapıyor: "merhamet diye bir şey olmazdı, biz fakirleştirmeseydik insanları." diyor ilk iki dizede. sonrasında zulümün kurduğu kapandan, toprağa akan gözyaşlarından oluşan gizemli bir ağaçtan bahsediyor. tepesinde de bir kuzgun yuvası var... buraya kadar zihin konusunda hiçbir şeye rastlamıyoruz. yeryüzünün her tarafını saran bir ağaç, zulüm ağacı beliriyor yalnızca kafamızda. ardından son dörtlük geliyor:
    "toprak ve deniz tanrıları,
    bu ağacı arayıp durdu doğada
    ama boşunaydı arayışları;
    çünkü o ağaç insanın beyninde"

    bu dörtlüğün ardından, şiir sona erdiğinde 'nasıl', 'neden' gibi sorular insanın kafasını kurcalamaya başlıyor. en başta william blake'in ağaç insanın beyninde derken, insanın doğuştan kötü olduğunu anlatmak istediğini düşünmüştüm. herkes onu doğada ararken, tüm bu zulümlerin suçunu doğaya atmaya hazırken aslında hepsinin insan zihninin bir ürünü olduğunu söylemek istiyordu sanki. fakat 'ağaç' gerçekten yalnızca zulümün beslediği bir varlık mı? bu ağaç benzetmesi nereden geliyor? tüm bunları düşünürken ağaç sembolünün dinlerde önemli bir yer kapladığını öğrendim. şiirdeki gizemli, pembe meyvelere sahip ağaç adem ve havva hikayesindeki elma ağacıyla benzerlik kurularak oluşturulmuştu belki de. şiirdeki ağacın kutsal korkuların sebep olduğu gözyaşlarıyla sulanan toprakta yetişmesi de ayrı bir nokta. bu kısmı okurken zulümlerden bıkıp gözyaşlarıyla af dileyen insanlar canlanıyor gözümde. "alçakgönüllülük köklenir, büyür." ifadesinde ise ağacın yalnızca bir 'zulüm ağacı' olmadığı şeklinde bir anlam çıkıyor. öyleyse bu, hem zulümü, hem affı, yani aslında bir nevi insanı içeren bir ağaç mı? insanı içeren bir ağaç insanın beyninde mi yani? insan beynindekilerden ibaret mi? bilmiyorum...

    william blake'in aslında ne demek istediği kim bilir ki.. asla tam olarak bilemeyecek olsak da, yıllar öncesinden kalan bu birkaç dörtlük sayesinde beynimizin şairin beyniyle bir bağ kurmaya çalışması, heyecanlanmamıza sebep olması müthiş değil mi?
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap