485 entry daha
  • 2012 yazında gerçekleştirdiğim eylemdir. şunu net olarak söylemeliyim ki yapmasaydım pişman olurdum, hep aklımın bir köşesinde "gideydim eyiydi" fikri kalırdı. ha gittim, gördüm, it gibi çalıştım, "nerden düştüm bu lanet yere!?" dedim o ayrı.

    work and travel a niyet eden genç dimağlara tavsiyem; gidin!

    ben de gitmeden önce çok araştırdım, sayfalarca okudum, aklınıza gelebilecek her kaynağı karıştırdım, daha önce gidenlerle konuştum vs. vs. vardığım sonuç; herkesin tecrübesi kendine.

    gidip hayatının en eğlenceli 3 ayını yaşayan da gördüm, 3. seferi olanı da, hayatından nefret edeni de gördüm, ilk ayı doldurmadan geri döneni de. tamamen size ve nasibinize kalmış bir şey.

    şahsi tecrübelerimden bahsedeyim.

    gittim. ilk iş günümün ilk saatinde işten atıldım. benim hatam yoktu. skype'ta yaptığımız mülakatta net olarak yapmayacağımı belirttiğim ve kabul ettikleri bir şeyi yapmamı istediler. reddedince maalesef sizinle çalışamayız dediler. söve saya otele döndüm. sponsorumu aradım. halledeceklerini, olmadı yeni bir iş bulacaklarını söylediler. bu noktada türkiye'de danışmanlığımı yapan firmanın büyük desteğini gördüm. work and travel diyen herkese tavsiye ediyorum. isim almak isteyen olursa yeşillendirebilir.

    halledemediler ve bana başka bir eyalette bambaşka bir iş ayarladılar. iş başvurusu esnasında tanışıp kaynaştığımız, aylardır beraber plan yaptığımız arkadaşlardan ayrıldım. otobüsle new york'a geçtim, ordan trene binmem gerekiyordu ama grand central terminal ı ararken bayaa bayaa kayboldum. işin ilginç yanı polisler dahil kimse böyle bir terminalin varlığından haberdar değildi ya da beni yediler. (şimdi gidecekler map filan kullanırlar ama benim gibi zor durumlara gark olabileceklerin aklında bulunsun 42. street boyunca dik kesen cadde numaralarının azaldığı yönde yardırın. park avenue ile 42. street kesişiminde terminali bulacaksınız. aksi yönde yürümeniz halinde de yanlışım yoksa 8. avenue ile kesişiminde de port authority namlı otobüs terminalini bulabilirsiniz.)

    önce penn stationa yönlendirdiler. ordan grand central terminale gitmek için metroya binmem gerektiğini söylediler. basık ve kokan metroda boyum kadar valizi çekiştirirken bir ufak panik atak geçirip yeryüzüne çıktım. bahsi geçen istasyona kadar yürüdüm. bilet aldım trenimi bulup yerleştim. diğer otele vardığımda gece yarısı olmuştu. orda yine wat çı arkadaşlar uyumayıp beklemişler sağolsunlar. ilk bir kaç gün iyiydik aslında ama sonradan çeşitli sebeplerden ötürü epeyce açıldı aramız. en son bu arkadaşlar topluca eve çıktılar biz de bir arkadaşla beraber meksikalı bi ailenin evinde oda tuttuk. maalesef elde olmayan şartlardan ötürü yeni ev oldukça uzak ve pahalıya maloldu bize. dolayısıyla pek para biriktiremedik. travel ı kısa tutmak zorunda kaldık.

    giderken borç aldığım için geri getirmem gereken 1000 dolarla beraber travel bitip de uçaktan önceki gün new york'a döndüğümüzde cebimde 1035 dolar vardı. manhattan'dan havaalanına otobüs 15 dolardı. elimde 2 gün 1 gece için yeme-içme otel dahil 20 dolar kalmıştı. 5 kişiydik ve hepimiz aşağı yukarı aynı finansal durumdaydık. doğal olarak otele gitmemeye karar verdik. 5'er dolara bavulları locker'a bırakıp times'da broadway'de filan dolandık. ilerleyen saatlerde mcdonald's ta 1 dolarlık hamburgerlerden alıp 1-2 saat uyuduk. burası otel değil diyerek çıkardılar. öyle böyle sabahı ettik. sabah bavulları alıp havaalanına gittik akşama kadar da orda takıldık.

    milyon tane şey yaşadım yaz boyu. çok kötü hastalandım mesela 2 gün yataktan çıkamadım.

    henüz maaş almaya başlamamışken elimde kalan 300 dolar civarı para çalındı ki bu nasıl bi tesadüfse (!) diğerleriyle ayrılmaya karar verdiğimiz gün oldu. henüz yeni yer de ayarlamamıştık cepte 5 cent yokken sokakta kaldık.

    beraber kaldığımız arkadaş bi gün ben gezmeye gidiyorum diyip kayboldu. telefonu kapalı, ses seda yok, eşyaları evde, facebooka bakmıyor, ne yapacağımı şaşırdım. eleman 2 gün sonra "bilmem nereye arkadaşımı görmeye gittim, sonra orda kalmaya karar verdim, telefonunda şarjı bitti" diye çıkageldi. o gün kendisini bir daha sallamamaya karar verdim.

    gece mesaisinde çalışırken binbir tiple karşılaştım. düğünden çıkmış smokinli beyefendiyi, sarhoş tiki ortam çocuğunu, inşaat işçisini, evsizini, harvard'da master yapan genci, kaçak yaşayan türk kamyon şöförünü 60 dakika içerisinde sırayla gördüm.

    eve giden son treni kaçırdığımda iş yerinin kadrolu evsizi beni kendi mekanına davet etti. sonra bir yardımsever beni eve attı sağolsun.

    sigaraya başladım, bıraktım.

    iyi kötü birsürü şey yaşadım, pişmanlıklarım da oldu elbette, şöyle yapsaydım dediğim şeyler. ama wat a gittiğim için hiç pişman olmadım.

    eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürüp git demem ama bi yerden aklına düşüp fikir almaya geldinse mutlaka git. aklında kalacağına midende kalsın.
547 entry daha
hesabın var mı? giriş yap