şavk
-
durgun oluyorum, dağınık oluyorum, (eski) karımdan ayrılık düşleri görüyorum -sahiplenici ton, şavksızlığımı belli ediyorum. sonra bir an bir konu, bir insan, bir kadın biraz ve birden yükseltiyor beni, sonra normal hüzün akağına geri dönüyorum. gözlerim benim dikkatimi çekmemek için bir iplik boyunda gözyaşı bırakıyor. bir arkadaşım '18 yaşında, sadece sevişmenin zevkini bilen bi kızla olacağına hasta kadına yapıştın, demek ki sen kendine düşmansın, belanı arıyorsun,' diyor. eh, haklı, ama güzeli çirkini belalı ve belasızı kişisel ilişkiyle bulunuyor, bakkal manavdan ısmarlayamıyorum. her insanda kendimle karşılaşmak zorundayım galiba. belki fahişeye sığınsam bile yine bu gerçek kendini dayatacak.
[ve söylendim: "sağnaktan da öte bu, gerçek bir tufan." yan yollarda sular yükseliyordu; saint-victor sokağını koşarak indim ve evreni sel bastığını sanıp, suların en kabarık olduğu yere saint-eustache'da satın aldığım yüzüğü attım. aynı anda fırtına yavaşladı ve bir güneş ışığı şavkımaya başladı.] gerard de nerval - les filles du feu (eurydice! eurydice! öyküsü)
(bkz: şavkımak)
(bkz: ay şavkına)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap