58 entry daha
  • bunun ne olduğunu sanırım bu sözlük alanında bir hayli kimse anlatmış veyahut bir anlatımdan aktarmıştır.

    anlatımdan anlatıma fark var. desturunuzla bir de ben anlatayım.

    özetle anlatmak isteyişimin asıl nedeni, başka başlıklar altındaki bir hayli anlatımda buna yer yer değinmiş ve değinecek olmam. nitekim bu konuyu da o diğer başlıkların bulunduğu bölümlerden birinde yansıtmak isterdim fakat tek başına olunca burası uygun düştü.

    kimilerine göre mukaddes kâse, isa ile havarilerinin o “son yemek” esnasında şarap içerken ortaklaşa kullanmış oldukları kaptır. (daha önceki çağlarda bir sofrada herkesin kendine mahsus ayrı bir bardağı, tabağı, kaşık veyahut bıçağı yoktu. bunlar elden ele geçirilerek ortaklaşa kullanılırdı.)

    başkalarının benimseyişine göre; arimatealı yusuf, isa çarmıha gerilmiş dururken ya da onu çarmıhtan indirdikten sonra, akan kanını, yere dökülmesin diye bu kabı kullanarak toplamıştır.

    kimilerine göre de her ikisi ansızın olmuştur.

    hıristiyan inancında “şarap”, simgesel olarak “isa’nın kanı” ile özdeşleştirilir. ancak elbette bu aktüel hayatta değil, bir âyin ya da dinsel nitelik de taşıyan bir merasimde söz konusudur.

    mukaddes kâse biçimi itibariyle nasıl bir şeydir?

    işte onu bilen yok... kimi yerlerde bir çanak, kadeh ya da kupa gibi bir nesnenin resminin direk “mukaddes kâse” olmasa dahi bir benzeri diye nitelendirildiği görülür. bunlar yalnızca bir tasarım, bir benimseyiştir.

    işin doğrusu, bu nesnenin bir “cisim” olarak aslında pek bir ehemmiyeti olmadığıdır. gerçi bunu çok önem verenler de vardır ama aslında “mukaddes kâse” bir sembol, hem de bir simgesel kavramdır.

    öyle ehemmiyetli bir kavramdır ki, bir tek bu konu üzerinde bile başlı başına bir kitap yazılabilir. zati yazılmıştır da…

    kimileri, “mukaddes kâse” olarak hatıralan nesnenin sami ırkının ibrahim’den kalma bir aile yadigârı olduğunu söyler.

    işte böyle bir görüş ileri sürüldüğünde, “mukaddes kâse” artık açıkça bir “nesne” olmaktan çıkar ve bir “sembol” olmaya dönüşür. zira israillilerin tarihçesini şöyle bir göz önüne getirecek ve akıl yoluyla düşünecek olursak, böyle bir aile yadigârının 27 nesil süresince babadan erkek çocuğa aktarılmış olmasına imkan yoktur.

    ancak herkes öyle düşünmüyor.

    kaldı ki, ansızın çok erkek çocuğu olanlar vardır. ibrahim’den başlayarak çok sayıda “mukaddes kâse” bulunması, bunların içinden sadece bir tekinin isa’ya kadar gelebilmiş olması gerekir.

    nitekim öyledir... zira “mukaddes kâse” sadece bir simgedir. asla bir “nesne” olmamıştır. lakin bir nesne gibi gösterilmesinden çok hoşlanılmıştır.

    bu sözcüğün batı dillerindeki karşılığının aslının “sangraal” olduğu belirtilir. öyle olunca, bu defa sözcüğün türkçe karşılığının “kâse” ve “çanak” gibi bir şey ile alakası kalmaz. direk “mukaddes kan”, bir diğer söylemle “asil kan bağı” mananına gelir.

    roma katolik kilisesi’nin “hz. isa’nın çarmıhta can vermediği”, “yaradan’nın erkek çocuğu olmadığı”, “çoluk çocuğunun bulunduğu”, “meryem ananın aslında bakire olmayıp, hz. isa’yı kocasıyla arasındaki sıradan cinsel aitin ürünü olarak doğurduğu” gibi iddialara karşı niye dehşetli reaksiyon gösterdiğini, dolayısıyla “kutsal kâse” kavramından da niçin nefret ettiğini anlamak zor değildir.

    bu gibi iddialar rastgele bir şekilde belgelenip ispat edebilirse; katolik kilisesi, tarih boyunca yalan söylemiş ve iyi niyetli hıristiyanların saflığından faydalanıp onları aldatmış vaziyete düşer.

    bir tek bu konu bile katolik kilisesi’nin diğer tüm dogmalarını da “akılalmaz ve güvenilmez” bir vaziyete sokup sorgulanmasına yol açar. kilise’nin tüm otoritesi yıkılır. tarihteki varlığını bittirecek büyük bir çöküntüye uğrama tehlikesiyle dahi karşılaşır.

    nitekim katolik kilisesi’nin merovenj hanedanından 2. dagobert’i neden ortadan kaldırtmaya girişmiş olduğu üzerine tariuhsel bilgiler göz önünde tutularak biraz kafa yorulursa, şöyle düşündüğü anlaşılır: “yeni yetme bir austrasia kralı çıkıp, kilise’yi kenara itmeye kalkıştı. bu davranış, başkaları için bir kötü örnek oluşturmamalı.”

    buraya kadar iyi de, anlaşılamayan bir şey var: onu öldürtüp ortadan kaldırmayı muvaffak olduktan sonra bir de neden tarihten silmeye girişmiş?... neden bundan böyle merovenjlerin tümüne diş bilemiş?

    bu meselenin cevabı ancak bir yorum... iki tercih var... içlerinden biri ya da her ikisi birden geçerli olabilir.

    a) katolik kilisesi, merovenjlerin belli bir soy ağacı olup, kökünün asırlar öncesinde israillilerin benjamin ailesine dayanmasını hiç önem vermiyor. bunu dert edinmiyor. ancak isa’ya dayanan bir başka şecere iddiası üzerine alarma geçiyor.

    b) 2. dagobert, bu konuda her nereden edindiyse almış olduğu sapkın bilgileri, varsa elindeki verileri merovenj hanedanından bir başkasına aktarmış olabilir. ortaya bir başka 2. dagobert daha çıkabilir. iyisi mi, bu hanedanın tümü bir an önce yok edilmeli.

    şayet tarihte ilk kez bir haçlı seferi çağrısını yapan papa 2. urbanus, lorraine dükü godfrey de bouillon’un da bu sefere neden katıldığını, bu çağrıyı yapması için aslında nasıl bir entrika çevrilmiş olduğunu bilseydi, herhalde böyle bir işe netlikle razı olmazdı. şayet bunu haçlı silahlı güçleri yola çıktıktan sonra öğrenseydi, herhalde silahlı güçlerin arkasından haberciler koşturup seferi iptal etmeye girişirdi.

    kudüs fatihi godfrey de bouillon da mukaddes kâse’nin peşinde miydi? onun emeli kendisinin saydığı toprakların üzerine oturmak değil miydi?

    ha, bakım orasını bilemeyiz. her ikisi de olabilir.

    nitekim tarih süresince her ikisini de yapmış olan o kadar çok kimse var ki… ancak müslümanlar kudüs ve etrafına kesinlikle egemen olduktan sonra hıristiyanlar o toprak parçalarını ellerine geçirme umudunu yitirdi ve nihayetinde bu sevdadan caydılar. kutsal kâse’yi aramaya devam etmekten ise hiç senemediler.

    hâlâ arıyorlar.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap