7 entry daha
  • sade bir dille ama derin anlamlarla bezeli, şekillerle, harflerle, özellikle ağrı üzerine örnekli kelimelerle dilin, sorgulamanın, anlamanın ve kavramanın öneminin anlatıldığı wittgenstein eseri. modern felsefe üzerine iyi bir mihmandardır.

    "bir resmi, bir çizimi anlamak ne demektir? burada da anlama hatası ve anlamada başarısızlık söz konusudur. ve burada da bu ifadeler değişik şeyleri kastedebilir. bir resim belki de bir natürmorttur; ama onun bir kısmını anlamıyorum: orada üç boyutlu nesneleri değil yalnızca tuval üzerindeki renk lekelerini görebilirim veya her şeyi üç boyutlu olarak görüyorum ama tanımadığım nesneler var; onlar aletlere benziyorlar ama onları kullanmayı bilmiyorum, gibi. buna rağmen, belki de bu nesneleri tanıyor ama bir diğer anlamda da onların düzenlenme tarzlarını anlamıyorum. bir tümceyi anlamak, bir müzik parçasını anlamaya, insanın düşünebildiğinden çok daha yakındır. demek istediğim, bir tümceyi anlamanın, genellikle bir müzik parçasını anlamak denen şeye insanın düşündüğünden daha yakın olduğudur. sesteki ve tempodaki çeşitlemenin modeli neden tam da budur? "çünkü onun tümüyle ne hakkında olduğunu bilirim." ancak o tümüyle ne hakkındadır? söyleyememem gerekir. açıklamak için, onu ancak aynı ritme sahip olan başka bir şeyle karşılaştırabilirim. "görmüyor musun, bu sanki bir sonuç çıkarılmış gibi" veya "bu sanki bir parantezmiş gibi," denebilir. bu karşılaştırmalar nasıl doğrulanır? burada çok farklı doğrulama türleri vardır. bir dilden tamamen farklı olmayan bir şeye sahip olan insanlar düşünmek olanaklıdır: kelime bilgisi veya dilbilgisi olmaksızın seslerin bir oyunu, sözlerle konuşmak gibi. "ancak böyle bir durumda seslerin anlamı ne olur? "onun
    müzikteki anlamı nedir? yine de, seslerin bir oyununun bu dilinin müzikle karşılaştırılması gerektiğini hiç de söylemek istemem. kullanımında sözcüklerin 'ruhu'nun hiç rol oynamadığı bir dil de olabilir. sözgelimi, içinde bir sözcüğün yerini kendi keşfettiğimiz bir başka keyfi sözcüğün almasına karşı çıkmadığımız. bir tümceyi anlamaktan, aynı şeyi söyleyen bir diğer tümcenin onun yerini alması; ama aynı zamanda da bir başkasının alamaması anlamında söz ediyoruz. (bir müzik parçasının yerini bir diğerinin alabilmesinden daha da fazlasından) birinci durumda, tümcedeki düşünce farklı tümcelerde ortak olan bir şeydir; diğer durumda ise yalnızca bu sözcüklerle bu konumlarda ifade edilen bir şey (bir şiiri anlamak). o halde "anlama"nın burada iki farklı anlamı mı vardır? ben daha çok, "anlama"nın bu türden kullanımlarının onun anlamını oluşturduğunu, benim anlama kavramımı oluşturduğunu söylerim. zira ben "anlama" sözcüğünü bunların hepsine uygulamak istiyorum. ancak, ikinci durumda bu ifade nasıl açıklanabilir, kavrayışa nasıl taşınabilir? kendinize şunu sorun: insan herhangi bir kimseyi şiirin veya bir parçanın kavranışına nasıl götürebilir? buna verilecek yanıt bize anlamın burada nasıl açıklandığını anlatır. belirli bir anlamda bir sözcük işitmek. böyle bir şeyin varolması gerektiği ne tuhaf! böyle ifade edildiği, böyle vurgulandığı, bu şekilde duyulduğunda bu tümce, bu tümcelere, resimlere, eylemlere geçişin yapıldığı bir dizinin ilkidir."
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap