875 entry daha
  • bir çocuğun en büyük şansı veya şanssızlığı içine doğduğu ailedir. bu konuda doğuştan büyük ikramiyeyi kazanmış bir insanım ama ülkemizde ve gözlemleyebildiğim çevremde amorti bile çıkmayan bir dolu çocuk olduğunu biliyorum.

    bugün, yani anneler gününde gündemim her konuda en büyük destekçim olan annem değil. sevilmemiş, zor durumdaki çocuklar da değil.
    benim gündemim, yalnız bırakılmış, kaldırabileceğinden fazlası omuzlarına yüklenmiş, toplum baskısıyla uydurulan annelik içgüdüsü safsatası altında ezilmiş ve ölümü seçmiş veya seçmeyi aklından geçirmiş anneler.

    yakın zamanda duyduğum bir haber o günden beri kafamın içinde dönüp duruyor. özel gereksinimli çocuğu olan bir anne her zamanki gibi sıradan başladığı gününün öğleden sonrasında kendini evinin tavanına asarak öldürdü.
    buna benzer şeyleri çok duydum, çok dinledim. örneğin arzu hanım... çocuğumla ilgili konuşmak için beni evine davet etmiş, kullanmak istediğimde banyoyu gösterirken oldukça sevecen bir gülümsemeyle "bak iki sene önce şu küvette bileklerimi kesmiştim, ne kadar aptalca değil mi" diyerek kapıyı kapatmıştı. o zaman anlayamamış ve çok korkmuştum ama şimdi anlıyorum. ha korkun geçti mi derseniz, hayır. o hep orada bir yerde.

    bir kadının hamile kaldığı ilk andan itibaren, ona annelik güdüsünün yüklendiği sanılan acayip irrasyonel bir dünyada yaşıyoruz. arkadaşlar bu işler öyle olmuyor maalesef. bu toplumsal bir aldatmaca, anne olan kadının bile kendi iç baskısıyla kendini inandırmaya çalıştığı bir yalan.
    anneler anne olmayı deneye yanıla öğreniyor. bu yolda bazen çok büyük aksiliklerle karşılaşılıyor. kafamızda kurduğumuz annelik kavramına öyle misyonlar yüklüyoruz ki paralel bir evrende ona ancak süper kahraman denir. oysa anne dediğin kadın da fani bir insan. hataları, başarısızlıkları, korkuları olan, paniğe kapılan, her insanda olan zayıflıklardan bazılarına sahip bir insan. kucağına bir bebek aldığında bunlar buhar olup uçmuyor. hatta çoğu zaman misliyle çarpılıyor.

    işte bazı anneler (özellikle bakımı daha zor olan çocukların anneleri) çaresizlik, başarısızlık hissine kapılıp, bir umutsuzluk anında kendini öldürüveriyor. bu noktada çok ironik ve acımasız bir şey söyleyeceğim. aynı durumdaki diğer anneler haberi duyduklarında ilk neyi soruyor biliyor musunuz? geriye kalan çocuğun ne olacağını...
    böyle bir günde can sıkıcı şeyler yazmak istemezdim ama bu bir vicdan azabı yazısıdır. çünkü ben de ilk bu soruyu geçirdim aklımdan. o kadını bir insandan önce bir anne olarak gördüm. onu birey olmaktan, kadın olmaktan çıkardım be varlığını tek bir şeye, anneliğine indirgedim. aynı şekilde yokluğunu da...

    o yüzden bugün, etrafındaki insanlarca yalnız bırakılan, kafamızdaki yüce annelik makamına erişemediğini düşünüp kendini suçlayan, ruhsal ve maddi durumunun ne olduğu hiç sorulmadan her durumda güçlü olması beklenen, yapısı savaşçı değilken hep savaşmak zorunda kalan, hiçbir desteği-yoldaşı olmadığı için bu dünyadan kendi elleriyle ayrılmak zorunda kalan, çaresizliğin çaresini ölüm fikrinde bulan annelerin gününü kutluyorum. her nerdeyseniz umarım huzuru bulmuşsunuzdur.
1103 entry daha
hesabın var mı? giriş yap