536 entry daha
  • taksim meydanının ortasında kardan adam yapmak için evden havuç getiren çocuk olmak istanbul. vapura her binişte herkesten önce vapur tam yanaşmadan vapura atlayan ve ve çok sevgili vapurdan ağır adımlarla en son inen çocuk olmak istanbul. çaktırmadan kaldırımdaki kaşığı alıp lüzumsuz eşyaları sakladığı biricik odasındaki biricik anı kutusuna koyan, bahar vakti erguvanlara, ağaç kenarındaki mantarlara, ilkyazda papatyalara, kalabalıkta insanlara, deniz kenarında martılara bitmez tükenmez bir merak ve hayranlıkla bakan çocuk olmak istanbul... tek bir sözle yüzü düşen, küçük kalbi kırıldığında hemen bir köşeye oturup ağlayan çocuk olmak istanbul. tatlı bir söz ya da bir ikinci sarılış için uyuyor numarası yapan, her yeni güne gülümseyerek uyanan çocuk olmak, istanbul. küstüğünde dokunsan ağlayacak denli gözleri dolan, kırılganlığı kalbinde affedemeyeceği yaralar açan çocuk olmak istanbul. kaldırıma oturup dut toplayan ve yavru bir kedi öldüğünde yatağına kapanıp hüngür hüngür ağlayan çocuk olmak istanbul... ölüme merakla bakan, bir damla gözyaşı bile iç acıtan çocuk olmak istanbul. “beni sev” diye çırpınan, ilgi çekmek için binbir güzelliğini göz önüne sunan ve sonunda en ufak bir kızgınlıkta inandırıcı olmayan umursamaz bi tavır takınan şımarık çocuk olmak istanbul. istanbul ellerine çilek bulaşmış, ufacık boyuna bakmadan sevdalandığında hemencecik kırılan, yüreğinin yaprakları en ufacık bir öfke rüzgarında gelincik gibi tül tül dağılan, misafirlikte hep bir çikolata fazlasını isteyen, isteyemezse aklı kalan, şımarık, sevecen, meraklı, zeki çocuk olmak. istanbul her alnına kondurulan öpücüğe kocamanından gülümsemelerle yanıt veren çocuk olmak. istanbul geceleri başucunda melekler ve dualarla uykuya dalan huzurlu uykusundaki rüyalarını gökkuşaklarının süslediği çocuk olmak. istanbul ağladığı an hayatın durduğu, yabancılara el sallayan, sümüklüböceklere basmayan, sonbaharda kuru yapraklara basılırken çıkan sesle müzik yapan, dilencilere sarılan, sokak köpeklerine dondurmasını uzatan, uzaklara doğru uzanan gri binaların hepsine yer yer yaşını aşan bir hüzünle, yer yer öyküler düşleyerek, merakla ve geleceğinin düşleriyle bakan çozuk olmak. istanbul düşe kalka öpülesi dizlerinde yaralarla ileriye koşan, yüreği temiz çocuk olmak. istanbul yalan söyleyenlere dolu gözlerinde öfkeyle bakan çocuk olmak. istanbul açlığa, büyüklerin kurallarına, yalanlarına, doğrularına anlamadan bakan savunmasız çocuk olmak, istanbul kocaman kucaklanası, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisinden yaşam sevinci taşan çocuk olmak. istanbul sakınılası, korunası, şefkatle ve hiç bırakmadan ömür boyu sevilesi çocuk olmak. uzaktan izlemesi bile huzur veren oyunlarına dalmış, oyunları fazla ciddiye alan çocuk olmak istanbul. istanbul nefeslerinde anlamın saklı olduğu çocuk olmak. yıllara rağmen çocuk kalmak istanbul. istanbul çocuk olmak.
    istanbul, tren raylarının arasında peşinden cesaret isteyen her şeyi göze alarak seneler boyunca gidilmiş ilk aşkla dans etmiş kadın olmak sabahın beşinde. istanbul bağırışların, haykırışların ortasında başını dimdik tutabilen gururlu kadın olmak. karşı çıkışının tam ortasında ihanete, yozluğa, yalana izin vermeyen, bedelini çoğu zaman gidiş ve yitimlerle ödeyen, “hain” bilinen kadın olmak istanbul. acısından, acısına saygısından, unutmak için içtiği gecelerde alkolden sallanarak yürürken düştüğü sokaklarda uyanan ayyaş kadın olmuş olmak, her kendini toparlama çabasını kendi elleriyle baltalayan kadın olmuş olmak istanbul. istanbul tüm suçlamaları sineye çeken ve hafif görüntüsünün altında yaralarının ağırlığını gizleyen, hüzün kelimesini taşıyan kadın olmak. anılarına bir ömür boyu saygı duyan, şiirleri taşıyan kadın olmak istanbul. istanbul isyan edilesi her yerde şarkılarla, iç çekişlerle ve keskin bakışlarla isyan eden kadın olmak. bitmek bilmeyen gecelerde eve dönüş yollarında diz çöküp ağlamış, inanmadığı bir tanrıya yer yer yalvarmış ama hep şükretmiş sessiz ama güçlü, çoğunlukla ulaşılmaz kadın olmak istanbul. aşk için feda edilenlerle yüreğinde binbir masal yaratmış, masalların hepsinin sonunda ıslak yastığındaki uykusuna yalnız dalmış kadın olmak istanbul. yeri geldiğinde düşlerini, aşkını, hayallerini değerleri için geride bırakabilmiş kadın olmak. pişmanlıksız yaşamanın tüm bedellerini bedeniyle, yüreğiyle, hayatıyla ödemiş kadın olmak istanbul. hatalarının vurulduğu yüzüne atılan tokatların sayısı attıklarını geçmemiş kadın olmak istanbul. intikam almamış, yalanı hayatına katmamış, bağlılıkla bağımlılığı karıştırmamayı öğrenmiş, yaşlanmış yüzünün çizgilerinde ilk gençlik yıllarının izlerini aynada izlerken sevecen bir şekilde gülümseyen kadın olmak istanbul. istanbul, baharda sırtındaki erguvan rengi şalda, boğaz rüzgarı uzun saçlarını dalgalandırdığında gözlerinin parlaklığından ve denize içindeki bakışından, hiçbir şey yitirmeyen kadın olmak. istanbul, vazgeçmenin bağımlılık yapan kaderciliğine düşmeden, kendi düşlerinin üzerinden çıplak ayaklarıyla, topuklu ayakkabılarının vurduğu yaz gecelerindeki gibi yalın ayak yürüyen kadın olmak. her öpüşe tutkuyla cevap verebilse de, her aşka cevap veremeyen kadın olmak istanbul. yanlış kollarda uyuduğunda, uyandığında dolunaydan utanan ve ağlayan, yaralı çocukların saçlarını anaç bir şekilde okşayan kadın olmak istanbul. istanbul gözlerinden düşen yaşları süslü şişelerde biriktirmiş kadın olmak, istanbul makyaj yaparken banyo parkelerine yığılıp ağlamış kadın olmak, istanbul kıskançlıktan kabuslar görüp uykusuz geceler geçiren kadın olmuş olmak, istanbul hiçbir şeyi unutmamış, her şeyi sakınmış, saklamış ama kendinden ödün vermemiş kadın olmak. dışarıdaki görüntüsüyle içindeki gerçeğini koruyan kadın olmak istanbul. sevişmelerinde masumiyet taşıyan, seni seviyorum'larına hiçbir zaman yalan bulaştırmamış kadın olmak istanbul. çocuk olmayı bilen kadın olmuş olmak istanbul. hatırlayan, unutmayan, anılarını taşıyan kadın olmak istanbul. istanbul kadın olmak.
    unutan adam olmamak... adam olmamak istanbul.
12390 entry daha
hesabın var mı? giriş yap