2171 entry daha
  • dün burada bir video paylaştım. konu, adnan oktar'ın tutuklanmasının ardından ağız değiştiren bir nakşi şeyhiydi. olası yanlış anlaşılmaların önüne geçme adına birkaç şey daha söylemek istiyorum.

    1. bazı arkadaşlar paylaşımı "beğen"irken, diğerleri gülerek beğenmeyi tercih etmiş. ikinci gruptaki arkadaşlar darılmasınlar ama, bu gülünecek bir şey değil. ortada az ya da çok takipçileri olan bir dini lider var. bu kişi yıllarca, adnan oktar'ın "allah tarafından vazifeli, görevli bir zat" olduğu yönünde açıklamalar yaptı. ancak adnan oktar hapse girince, pozisyonunu derhal 180 derece değiştirdi. gerçekten de komik mi? ilk bakışta, belki. ama bir düşünelim. şayet gerçekten de adnan oktar'ın "allah tarafından vazifeli, görevli bir zat" olduğuna inanıyor idiyse, oktar'ın tutuklanmasının ardından onu savunmaya devam etmesi gerekmez miydi? acaba hükümet korkusu allah korkusundan daha mı büyük geldi? yoksa irili ufaklı dini ve siyasi liderler arasındaki ilişkiler zaten aslında birer tiyatrodan mı ibaret?

    2. bir insan, yıllarca, defalarca ve kameralar önünde (inanarak ya da inanmayarak) "allah tarafından vazifeli, görevli bir zat" olduğunu söylediği bir insana dahi bu kadar kolay cephe alabiliyorsa, böyle bir ortamda kim kime nasıl güvenebilir? herkes kendine bir sorsun: "dünya üzerinde gerçekten güvenebileceğim kaç insan var?" ve de: "bu güvendiğim insanlardan kaçı, işin içine devlet ve hapis korkusu girerse benim aleyhime (asılsız olan ya da olmayan) ifade verebilir?"

    3. buradaki suçun sadece hükümete ait olduğunu düşünmüyorum. hükümetin uygulamaları, gerek halk gerekse kanaat önderleri arasında yaygın olan karakter zaaflarını görünür kılıyor. hangi birini sayalım? pragmatizm. menfaatçilik. vefasızlık. arkadaşına/müttefikine ihanet etmek. ortamdan istifade edip sevmediği insanları hapse attırmaya çalışmak. dün beyaz dediğine bugün kara diyebilmek --ve yine de arkadaş/takipçi kaybetmemek. hiçbiri bize uzak şeyler değil. bunların etnik ya da siyasi kimlik ile pek bir ilgisi yok. böyle insanlar hiçbir kesimde az değil. hatta, her kesimde çoğunlukta olmaları da mümkün.

    4. her şey bir yana, adnan oktar ve takipçileri neden tutuklu? ya da bu tutukluluğa neden pek kimse itiraz etmiyor? adnan oktar'ın bir şarlatan olduğuna inanıyor olabiliriz. ama kimin şarlatan kimin mehdi olduğu konusunda herkesin aynı fikirde olması mümkün mü? kimin şarlatan kimin peygamber olduğunda da herkes aynı fikirde değil. ne yapacağız o zaman? din ve mezhep gözeterek bizim gibi inanmayanları hapse mi tıkalım? oktar hadisesi de çok farklı değil.

    5. bir insanın kendisinin mehdi/mesih/müceddid/peygamber/tanrı olduğuna inanması suç olabilir mi? bir insanın, bir başka insanın mehdi/mesih/müceddid/peygamber/tanrı olduğuna inanması ve ona bağlanması suç olabilir mi?

    6. "ortada başka iddialar var" denebilir. ama o iddialar senelerdir var. bu iddiaların bir kısmını biraz kulağı delik olan herkes zaten biliyor. içlerinde suç teşkil edenleri var, etmeyenleri var. yeni iddiaların ise, bir kısmı düpedüz iftira. diğerleri de, mevcut konjonktüre göre suç olsa da, hukuken sorun teşkil eden şeyler değil. durumun bu olmasına rağmen, çoğu insan olan bitenden rahatsız değil. aksine, oktar'ın ve takipçilerinin tutuklanmasına sevinenler epey çok. sevmediğimiz insanların uğradıkları adaletsizlikler bizi maalesef pek rahatsız etmiyor. hatta olan biteni baştan adaletsizlik olarak görmekte bile zorlanıyoruz. bizim gibi düşünmeyen, inanmayan, yaşamayan herkesi hapse tıkarlarsa çok mutlu olacak gibiyiz!

    7. oktar'ın mal varlığına el konduğu yönünde haberler de medyada yer aldı. mal gaspı, en eski türk sporlarından biri. t.c., ganimet ile finanse edilen bir imparatorluğun mirasçısı. dahası, t.c., büyük ölçüde gayrimüslimlerin metruk mallarının gaspı ile finanse oldu ve yüzbinlerce maktul gayrimüslimin kemikleri ve ruhları üzerinde yaşıyor. her şey bir yana, cumhuriyet'in önde gelen sembollerinden çankaya köşkü bile çalıntı. bkz.: kasapyan bağ evi.

    8. t.c., mülkiyet hakkının --özellikle belli kesimlere mensup olan insanlar için-- güçlü teminat altında olmadığı bir ülke. yine de, 1945'ten bu yana kör topal da olsa demokratikleşmeye çabalamış bir ülkenin bu kadar hızlıca aslına rücu edebilmiş olması korkutucu.

    9. epey bir zaman, el konma ile kast edilenin "ihtiyati tedbir" olduğunu zannettim. sonra birkaç ay evvel bir ahbabım dedi ki, "yok, direk tapuyu alıyorlar adamın elinden." iyi ama, bir insan suç işlese bile malına el konmasının gerekçesi ne? yani şayet oktar ve takipçileri gerçekten suçlu bile olsalar, ilgili suçların kanunda belirtilen cezalarını çekmenin üzerine neden bir de mallarından mülklerinden olmak zorundalar? bir de henüz yargılanmış bile değiller. bir insan, yargı tarafından suçlu bulunana dek masum değil midir? "önce bir malına mülküne el koyalım, sonrasını düşünürüz" iştahı ile hareket etmek nasıl bu denli kolay hale geldi? (yargının siyasallaşması, verilen kararların siyasete endeksli olması gibi sorunların elbette farkındayım. ama en temel prensiplerin dahi bu kadar rahat ihlal edilmesi, ayrıca problemli.)

    10. daha tehlikeli bir soru soralım: bu mallar mülkler nereye/kimlere gidiyor? ve yarın bunun da hesabını görmek isteyenler olursa, türkiye neler kazanır, neler kaybeder?

    11. bunca şeyin ardından, her ama her konuda bir yolunu bulup parti/lider savunusu yapabilen insanlar hakkında pek çok şey söylenebilir. ama adalet duygusundan ve minimum ahlaktan yoksun kimseler oldukları konusunda artık bir şüphe kalmadığını düşünüyorum.

    12. yanlış anlaşılmasın: bir insan akp'ye ya da erdoğan'a oy verebilir. hiç kimse, bugün bu gibi sorunlar var diye geçmişi unutup türk nazi partisi'ne oy vermek zorunda değil. gelişmiş demokrasiler de dahil olmak üzere çoğu ülkede sandığa giden insanlar, mevcut opsiyonlar arasında en az kötü olana oy vermek durumunda kalıyorlar. daha az gelişmiş demokrasilerde ise, kendisine zarar verme ihtimalini en az gördükleri parti ya da lideri tercih ediyorlar. dolayısıyla, sadece-oy-veren-insanlar ile parti-apolojistlerini birbirinden ayırt etmek gerekli. nazi partisi, bu ayrımı yapamadığı ve yapabilecek zihinsel ve vicdani yeteneklere sahip olmadığı için (yine) kaybetti. kim bilir, uzun vade için belki iyi de oldu...

    tema:
    (bkz: türkiye politikaları /@derinsular)
597 entry daha
hesabın var mı? giriş yap