2 entry daha
  • bu konuyla ilgili sizlere spekülatif bir kaç olay anlatacağım;

    hacı babam memur, gümüşhane, ardından trabzonda görev aldı. köy, kasaba, ilçe ilçe işi gereği geziyor. devletin hali hazırdaki gelişim politikalarını halkın nasıl kullandığını şöyle anlattı.;

    insanlar devletten aldığı tohum yardımı, araç yardımı gibi düşük faizli kredileri ve hibeleri tarım için kullanmıyor. kağıt üzerinde işleyen bir sistemin olduğunu ama pratikte kimsenin bir şey yapmadığından bahsediyor. memurların görmezden gelmesi için dönen rüşvetler mi dersiniz, traktör kredisiyle doblo alanlar mı, büyük baş hayvan hibelerini gelir gelmez kasaba satanlar mı. kısa yoldan para kazanıp, anı kurtarmanın derdinde vizyonsuz bir halka sahibiz. trabzon son yıllarda arapların revaç turizm noktası oldu ve yine babam insanların omurgasızlığını anlatıyor. kendi toprağını iki kuruş fazla vereceğim diye satan halk, kafasına göre imar veren belediye.

    yani en başta sert bir denetim mekanizması kurulması lazım, ardından var olan sistem çalışır hale gelince üstünde teknolojiyle birlikte geliştirmeler yapıp verimi maksimize edebilir insanlar. tarım zor bir iş, emek yani insan gücü. doğayla savaş ve uyum gerektiriyor. insanlara bilinçli tarımı anlatmak lazım ki iklim gün geçtikçe değişiyor su ve temiz gıda yakında bir çok madenden daha değerli olacak. başlamak için geç de değil, mesela araba yapmak için geç kaldık, savaş uçağı için de geç kaldık ama tarım için harika topraklara sahibiz.

    ülkemizin jeolojik konumu ticaret için harika, etrafımızda bir çok tarım ürününe erişemeyen ülke var. tek yapmamız gereken en kaliteli ürünle pazarlarına girmek. çalışmayı sevmeyen, iş ahlakı olmayan millete "emek" kavramını tam olarak öğretmek.

    çiftçiyi simsarların eline bırakmaktan da biran önce vazgeçmesi lazım devletin. hadi sattın fabrikları falan ama tarım konusunda devletçilik ilkesini sürdürmeli;

    şöyle bir mini belgesel var, izlemenizi tavsiye ederim. bkz
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap