14 entry daha
  • "nasıl?" diye sordum. ağzımın içinde esrik ekşi bir tat, sigara dumanı, alkol ve hüzünle yanan gözlerim, sırtımda giderek artan yorgunluk, ayaklarım botlarımın içinde giderek genişlemekte... başım delicesine dönüyor.. "tam bu masadaydım işte" dedi fethi bilgin... sahnede yeteneksiz bir türkücü, daha bıyıkları yeni terlemiş bu garsonlar, o zamanlar da insanın içine batıyordu dekor, rakı kokusu ve sigara dumanı... cebimde üçyüzbinlira, soğuk bir otel odasında iki bavul, ne geleceğim var ne de bir umudum. bir şehirden öbürüne sürüklenip cebimdeki paranın giderek azalmasını izliyorum. bittikten sonra ne olacak onu da bilmiyorum. kaderin peşinden koşmak yerine kaderin gelip beni bulmasını bekliyorum. kader öylesine sessizdir ki kimi zaman, kendinizi yaşamınızın ortasında kimsesiz, sahipsiz ve bomboş hissedersiniz. birinin, bir şeyin, bir gücün çıkıp sizin yazgınızı çizmesini, iyi ya da kötü istikbalinize doğru sizi sürüklemesini, kulağınıza o vaktin geldiğini ve hayatınızın artık bir daha asla eskiye dönmemek üzere değişeceğini fısıldamasını istersiniz. akıntısız bir göle demir atmaktan revadır sürüklenmek ırmaklarda. işte ben, tam onbir yıl önce, şehir şehir dolaşarak kaderimin yeni dünyamın perdelerini ışıltılarla dolu bir sahneye doğru açmasını beklerken, biraz umutsuz, biraz yorgun ve çokça düşünceli geldiğim bu müzikholde onunla karşılaştım..."

    "kiminle ?" diye sordum merakla, şakaklarımda sızladı sesim...

    "imam ramiz" dedi fethi bilgin büyük bir ciddiyetle. "imam ramiz " diye tekrarladı iki kez cüce ekrem. "imam ramiz?" diye yeniden soruya dönüştürüp savurdum sigara dumanlarının oluşturduğu esrarlı sisin ortasına.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap