1 entry daha
  • henry fonda ile claudette colbert yeni evli bir çifttir. şehirli güzel claudette fonda'nın bir çiftlikte yaşama hayallerine nasıl karşılık vereceğini bilememektedir. bir de bunun üstüne yerleştikleri albany bölgesinde kızılderililer ingilizler tarafından organize edilip çiftçilerin, bölgeye yerleşme çabasındaki insanların evlerini yıkıp yağmalamaktadır. zira iç savaş dönemindeyizdir.

    john ford ve biraz daha kabası john wayne üzerinden alışageldiğimiz bir milliyetçi amerikalı portresi var, kızılderilileri öcü gibi gösteren. biz de açık fikirli, aydınlık amerikan düşmanı genç bireyler olarak hoop olur mu diyoruz, önce kızılderilileri kestiğinizi kabullenin sonra gelin.

    ama her olay çok boyutlu tabii ki. john ford bu filmde hem iç savaş döneminin sivil halkının bir panoromasını çizerken, hem de amerikanın birçok konudaki psikolojisinin belki kendi bile farkına varmadan temellerini gösteriyor. sivil amerikalı kızılderiliye yapılanın haksızlık olduğunu bilemeyecek kadar kendi derdinde bir insan olduğu gibi, kızılderiliyi sadece kendine kurmaya çalıştığı mütevazi çiftçi yaşamını birkaç ateşli ok ile yıkan bir vahşi olarak tanıyor mesela, bunu görüyoruz.

    filmin stagecoach ile aynı senede çekilmiş olması bir şekilde daha geri planda kalmasına sebep olmuş. tabii ben stagecoach'ı çok beğendiğimden haksızlığa uğramış diyemeyeceğim, ama yine de görmezden gelmesi güç derecede başarılı bir film drums along the mohawk. bir kere 1939 için fenomenal teknikolor çalışması, savaştan dönen yaralıların bakımının yapıldığı, dışarıda fırtınalar koparken evde sessiz ve boğucu bir telaşın yaşandığı sahneler gibi ford sinemasının doruğu diyebileceğim anlara sahip bir film. bir şekilde misal çok farklı bir yönetmen ve filmi, zhang yimou'nun life! isimli güzelim filmini etkilediğini düşünmeden edemiyorum. böyle biriyim, huyum kurusun...
hesabın var mı? giriş yap