16 entry daha
  • casta baktığımda varg vikernes'i "cohen" (pardon (((cohen))) olarak yazmalıydım lol) soyadlı bir aktörün canlandırdığını görünce sesli güldüm, kendisi için daha iyi bir trolleme olamaz diyordum ki filmi izlemeye koyuldum. film o kadar kötüydü ki, hayatımda ilk defa "bu yine ne saçmalamış acaba" demeden, gerçekten yorumlarını merak ederek birkaç thuleanperspective videosu açıp izlememe sebep oldu.

    ben varg vikernes'i genel olarak son derece yüzeysel bulurum; mesela veganları eleştirirken -ki veganizmde bence de eleştirilecek çok nokta var- gidip en sığ argümanları kullanır, sorsan tarih konusunda bilgilidir ancak toplumların birbirleriyle -özellikle göç süreçlerinde- olan etkileşimlerinden habersizce "barbar türklerin anadoluyu işgal etmesinden ve altay dağlarına geri dönmeleri gerektiği"nden filan söz eder**, hatta varg vikernes'in eşek siken türk anısı videosunda hapiste tanıştığı bir kekonun kendisine anlattığı hikayeden yola çıkarak seksen milyonluk ülkenin kültürü hakkında genellemeler yapacak kadar da sosyolojik çıkarımlara uzak ve zenofobik bir heriftir. (hatta bahsi geçen videonun altında 2017 senesinde adama triggerlanmam neticesinde sik gibi bir ingilizceyle "biz sadece senin gerçekleştirdiğin eylemlere bakarak norveçte kilise yakma ve cinayetin kültür olduğu çıkarımlarında bulunmuyoruz" diye çemkirdiğim bir yorumum var. iyi ki adam türkçe bilmiyor da bana "madem öyle, kurularından topla cemil ne oluyor o zaman?" deme şansı olmadı.)

    gel gelelim ki bu adamın müziğini dinleyen, yıllar boyu röportajlarına/yazılarına bir şekilde denk gelmiş, epey bir videosunu izlemiş biri olarak, fikirlerinden zerre hoşlanmadığım bu kişinin asla bu filmde tasvir edildiği gibi amsalak biri olduğunu düşünmedim. inanılır gibi değil ama borderline kişilik bozukluğu olan bir yönetmen varg için splitting yapsa adamı ancak bu kadar itin götüne sokabilirmiş. kişisel fikrime göre filmin diğer yönleri gibi castı da görsel yönden bütün karakterler için epey başarısızdı zaten -özellikle diabetes vikernes- , ancak euronymous kekosu ömrünü tam bir dalyarak olarak geçirdiği halde filmde göze sevimli gösterilmek için adeta göt yırtılmışken, varg karakteri ise çılgınca karikatürize edilmiş ve gülünçleştirilmiş. bu adam sosyopat olabilir, ırkçı olabilir, katil olabilir, kötü biri olabilir ancak kesinlikle filmdeki gibi bir gerizekalı değil, ve kendisini gülünç bir şekilde portreleştirmek de (yani parodi olmayan bir yapımda en azından?) benim gözümde yapılan işi iyice kalitesizleştirdi. bunun sebebi ister varg'ın videoda belirttiği üzere tıpkı mayhem ve darkthrone gibi burzum'un müziklerinin kullanım haklarını vermemesi (fuck off çekmesi, lel) olsun ister isveçli yönetmenin kişisel garezi; iyi ki bu filmi saçlarıma fön çekip arkasından oje/top coat sürüp kurumalarını beklediğim o uzun zaman diliminde izlemişim de hayatımın iki saati tamamiyle boşa gitmemiş.

    tldr; 80-90lar arasında geçtiği varsayılan ama son derece amerikanvari şekilde portre edilmiş, bolca partileyen ve arada birbirlerini/kendilerini öldüren bir grup norveçli hakkında bir film. korku filmlerinden farklı olarak, bunda şişman olan ölmüyor, öldürüyor.*
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap