197 entry daha
  • kitabı okumayan izleyiciler, film hakkında ilginç senaryolu bir hollywood filmi için yapılacak olan yorumları yapabilirler ve bu yorumlar, kişinin beklentilerine göre çok olumu ya da olumsuz olabilir. ancak şunu bilmeleri gereklidir ki bu film aslında orjinal senaryoda (kitapta) yazan hikayeye göre çok çok eksik ve kesinlikle iyi bir uyarlama değil. atlanılan ve ayrıntı olmaktan çok, hikayenin ana öğelerini oluşturan o kadar çok öğe var ki. ayrıca filmi izlerken görülen, çok rahatsız edici bir diğer unsur ise, filmden makaslanan sahneler. bu sahneler belli ki çekilmiş, ama sinemalardaki seans düzeninde kabul edilebilir bir süreye çekmek için makaslanmak zorunda kalmış ki filmin makaslanmış hali dahi 150 dakika... bu, her ne kadar sisteme ayak uydurmak için yapılmış olsa da bunu, orjinal hikayeye ve sinema izleyicisine yapılmış bir saygısızlık olarak görüyorum. misal, teabing'in evinde ayakta başlayan ama bir sonraki planda yemek masasında devam eden sahne bunun en güzel örneği. oysa ki kitapta teabing'in evinde geçen bu açıklayıcı ve pek çok soru işaretinin aydınlandığı bölüm uzun uzun, ayrıntlı olarak anlatılıyor. yönetmen de bunun farkında olmalı ki konuşmanın ikinci bölümünü kesmemeye çalışmış ama birinci bölüm, yani konuşmanın temeli katledilmiş.

    filmi kısaltma çabaları o kadar ayyuka çıkmış ki kitabı okuyan birine izlerken "yok artık!" dedirtebiliyor. daha sonra filme genel olarak baktığınızda ise, filmde kitabın ruhunun yakalanmamamış olduğunu görüyorsunuz. örneğin:

    --- çok spoiler ---

    * orjinal hikayede kripteksin içinden aslında, şiir yazılı kağıt değil, ikinci bir kripteks çıkıyor! 2. kripteksin çözülmesi atlanmış.
    * teabing'in malikanesinin ahırında bulunan ve pek çok müzeyi, pek çok önemli binayı ve tüm malikaneyi dinlemek için kurulmuş dinleme düzeneği atlanmış. ki burası hikayenin yine kilit noktalarından biri. kimin aslında kim olduğunu anlama yönünde çok önemli bir basamak. hatta, teabing'in gerçek yüzü ortaya çıkınca ilk akla gelen ve teabing'in de değindiği ayrıntı (!). öyle ki teabing'in, jacques sauniere'ı bile, kitapta çok bahsedilen, ama filmde hiç bahsedilmeyen şovalye zırhına koyduğu dinleme cihazıyla dinlediğini anlıyoruz.
    * banka müdürünün odaya 2. kez gelip, aslında onları polise karşı korumak istediğini söylemesi ve bunun nedenini açıklaması atlanmış. izleyici, birden bir banka müdürünün iki suçluya suç ortağı oluşuna tanık oluyor!
    * bankadaki şifreyi aslında filmdeki gibi tek seferde bulamıyorlar. ilk seferde yanlış tahmin ediyorlar ve son anda gerçek şifreyi buluyorlar.
    * parktaki taksiciye olan muhebbeleri hatta, taksiciye silah çekmeleri atlanmış.
    * istasyona gidişleri ve istasyondaki aldatmacaları atlanmış.
    * müze'den kaçarken aniden geri dönmeleri ve polise yakalanmaları ve polise karşı da vinci tablosunu sipher edip, polisi bağlayıp kaçmaları atlanmış!
    * londra'daki sangreal şovalyeleri kilisesindeki kilise bekçisi çocuk ve kilisedeki olaylar atlanmış.
    * silas'ın vurduğu aringarosa'yı hastaneye taşıması, kendisiyle hesaplaşması ve etkileyici ölüm sahnesi, tipik bir amerikan çatışma sahnesi şeklinde oldu bittiye getirilmiş. olaydan sonra, fache'ın hastanede aringarosa'yı ziyaret etmesi de, ambulans kapısında bir diyalog halinde verilmiş. sanırım "amaaan hastane mastane kim uğraşacak şimdi. zaten vakit yok" denilmiş. (turta'ya teşekkürler)
    * ve final! aslında yönetmen, izleyiciyle finalde dalga geçmiş sanıyorum! kitabı okumamş ama finalini beğenmiş ve etkileyici final karşısında şok olmuş izleyicilere bir şok da benden: kilisenin girişinde longdon ve sophie'yi karşılayan kilise rehberi orjinal hikayede aslında sophie'nin kazada ölmeyen öz erkek kardeşi, yani, isa'nın soyundan gelen ikinci kişi! (ne kadar da küçük bir ayrıntı değil mi!) yönetmenin dalga geçtiğini düşünmemin nedeni ise, bu kişinin filmin uyarlama senaryosunda, gereksiz olduğu halde senaryoya katılmış olması. belli ki yönetmen, "ya kusura bakmayın ama böyle yaptık işte, kitap çok uzun naaapalım" demeye çalışıyor.
    *yine orjinal finalde olayları çözen kahraman amerikalı longdon değil, sophie'nin geçmişini hatırlaması ve büyükannesinin, kilisenin karşısındaki evine koşması.
    * ayrıca filmde buram buram riyakarlık ve korku kokan şey ise, teabing'in kiliseyi eleştiren görüşlerine longdon'un sürekli karşı görüşlerle itiraz etmesi, ki orjinal hikayede böyle bir şey yok! burada ne şiş yansın ne kebap denmiş belli ki.
    * orjinal senaryoda yer alan, longdon ve sophie arasındaki duygusal yakınlaşmaya yer verilmemiş. finalde longdon ile sophie'nin öpüşmesi de yine kilise korkusu nedeniyle alından öpmeye çevrilmiş.
    * yine aynı kaygıyla, orjinal hikayedeki gizemin ve şifrelerin temeli olan kutsal dişi kavramının sadece üzerinden geçilmiş! bu eksiklik de filmin temelden oynamasına neden olmuş.

    --- spoiler ---

    fimde genel olarak atlanılan unsur ise, orjinal hikayenin sürekli okuyucuya yeni şifreler sunması ve bu şifrelerin çözümünü yavaş yavaş, sindire sidire, okuyucuyu meraklandırarak ve okuyucunun da ortak olduğu bir beyin fırtınasıyla çözülmesini sağlaması özelliği. örneğin, müzede görünmez kalemle yazılan o şifrelerin çözümü bile, ki daha ilk şifreler, oldu bittiye getirilmiş. oysa kitapta bu çözümler çok güzel anlatılmış.

    yönetmenin, anlatmak isteyip, süre sorunu nedeniyle malesef anlatamadığı bir diğer önemli unsur ise, ki orjinal finalin en çarpıcı noktasıdır:

    --- çok spoiler ---
    kutsal emanetin bulunduğu louvre'un mimari yapısının aslında bir ters ve bir düz piramitten yani kase ve bıçak sembollerinden esinlenilerek yapılmış olması. ayrıca, sokaklardaki metal plakaların gül çizgisinin doğrultusunu gösteriyor olması ve bu çizginin doğrudan louvre'un üzerinden geçiyor olması. izleyici, kutsal emanetin yerini öğreniyor, ama neden orda olduğunu üstün körü anlatım nedeniyle anlayamıyor.
    --- spoiler ---

    özet olarak derim ki, kitabı okuduysanız ve sağlam sinirleriniz yoksa gitmeyin. okumadıysanız gidip ortalamanın üzerinde bir amerikan filmi izleyin.
161 entry daha
hesabın var mı? giriş yap