68 entry daha
  • birkaç gün önce edebiyat camiamızda çok enteresan şeyler oldu. her şey cihat duman’ın blogunda paylaştığı, eleştirmen olmadığını kabul eden ama her ne hikmetse son zamanlarda profesör dumbledore’dan zaman döndürücü almış hermione gibi her yerde ismine rastladığımız adalet çavdar hakkındaki yazısı ile başladı. çavdar’ın belli bir zaman dilimi içinde yaptığı röportajlar ile incelediği, eleştirdiği, tanıttığı kitapların adedi, sayfaları vb verileri paylaşan c.duman, kendine özgü sarkastik üslubuyla çavdar’ın kitapları okumadığını ima etti.

    http://cihatduman.blogspot.com/…t-katlediyor-2.html

    haklıdır haksızdır bilemem; doğrusu adalet çavdar’ın birkaç yazısını okuyayım deyip dili ve yorumlarındaki yavanlık yüzünden kenara atmışlığım var. cihat duman’ın varsayımlar üzerinden hareket etmesi yazının en zayıf noktası ancak gerçekten de okumadığı kitaplar hakkında yazanlar var, camiayı bilenler için uçuk bir iddia da değil. bilemedim altan…

    eğrisiyle doğrusuyla bu yazının, takdir edersiniz ki herkesin herkesi övüp mavi boncuk dağıttığı edebiyat camiamızda küçük çaplı bir deprem etkisi yaratacağı malumdu ve öyle oldu. dün söylediğim gibi…

    “selamlaştığın, sohbet ettiğin, takipleştiğin, beraber iş yaptığın insanları yeri geldiğinde eleştirecek yüreğin yoksa, hakikatin bir "deli"nin ağzında yuva bulmasına ses çıkarmaman gerekir.”

    unutmayayım, cihat duman’ın bu yazısından sonra, daha önce mevsim yenice isimli öykü yazarını eleştirdiği, yazarın kalemi ve imgelemindeki vasatlık ile tanıtımı ve görünürlüğü arasındaki ters orantıya dikkat çektiği yazıya da spot ışığı vuruldu.

    benim gülünç bulduğum ise, düne kadar hıçkırarak edebiyat dünyasındaki vasatlıktan, tanıtım yazılarının eleştirinin yerine geçmesinden, bazı yazarların network’ü sayesinde kitapları hakkında çeşitli mecralarda yazılar çıkarmasından, büyük yayınevlerinin politikalarından yakınan edebiyat camiamızın bazı yazar, çizer, eleştirmen, akademisyen ve mutfakta çalışan editörlerinin bir çırpıda yüz seksen derece dönüp abuk sabuk tweetler atmasıydı: ) ben bunlara homo aatb’ler derim, yani aman ağzımızın tadı bozulmasıncılar. homo aatb’ler bir tartışma koptuğunda ya eleştirilen şahıs yahut yapıyı müdafaa eder ya meseleyi somuttan soyuta, mikrodan makroya havale edip kadükleştirir ya da eleştiren şahsı marjinalleştirirler. onlara her yerde rastlarsınız, edebiyat dünyamıza mahsus bir tür değildir. türk entelijansiyası (varsa böyle bir entelijansiya) homo aatb’lerden oluşur. neyse bu konu özelinde birkaç örnek verelim.

    https://eksiup.com/p/oa181666t24b

    ne? cidden anlamadım. bir hırsız ev soyarken, bir kundakçı orman yakarken onlara “siz burada kalın ben sizi bu mesleğe mecbur bırakan sistemin ağa babalarının önüne çıkıp yaşar usta gibi buğulu gözlerle tirat atacağım” mı dersin? nedir bu her şeyi neoliberalizm’e atıp çekip gitme kolaycılığı? bir çözümün var mı? mesela sistemin çarklarında yerini alamayan yazarlar can yayınları, everest yayınları, doğan kitap gibi büyük yayınevlerinin patronlarının ofislerini basıp “hışşt ağır ol, ne oluyoruuuz” diye racon mu kessin? ne yapsınlar?

    https://eksiup.com/p/3h181688xgap

    ne patetik, gözlerim doldu lan. seni gidi sevgi pıtırcığı:)

    https://eksiup.com/p/b9181696wvzq

    tamam da sonuç?

    https://eksiup.com/p/tq1819634kha

    sevim koş! bozacının şahidi şıracı geldi!

    https://eksiup.com/p/hu181718buxz

    yazılar birçok noktadan eleştirilebilir ancak yazılarda yazarın kadınları veya kadın yazarları küçümsediğini açık eden bir tümce bulamadım. kaldı ki benim bildiğim c.duman bazı erkek yazarları da eleştirmiştir. ne içiyorsa keşke bana da verse… nasıl bir kafa bu? anladığım kadarıyla erkekler tefe koyulabilir ama kadınlar asla…: ) ayrıca bu kadın yazar erkek yazar nedir? yazarın kadını erkeği mi var? niye ayrım yapıyorsunuz?

    son olarak can yayınları'nın genel yayın yönetmeni cem akaş’ın şu evlere şenlik tweet’ini es geçmeyelim. sanırım nezih bir restoranda yalnız başına oturmuş, barok bir konçerto dinleyip şarabını içerken birileri yayınevinin gözde genç yazarlarından biri hakkında kaleme alınmış eleştiriyi paylaşmış ki zerre düşünmeden böyle abuk sabuk iki tweet atmış: )

    https://eksiup.com/p/9z181763as64
    https://eksiup.com/p/rq181765br58

    cem bey, şu ucuz analojiden mürekkep tweetlerinizden sonra işin yalnızca arz talep meselesinde olduğunuzu ayyuka çıkarma saflığınızı – cesaretinizi bir kenara koyarak izah etmeye çalışacağım: mesele çeşitlilik değil, mesele köfte olmak da değil, siz tabii yine bir hobi olarak yazarınızı köfte şeklinde hayal edin, biz size ve uçsuz bucaksız muhayyilenize karışamayız, mesele iyi köfte olmak, mesele iyi köfte sunmak, mesele o köftenin ağızda bıraktığı tadın kalıcılığı… bilmem anlatabildim mi?

    cihat duman’ı tanımam, sevmem (tanımadığım birini zaten sevmem saçma olur), cihat duman’ı yeri geldiğinde bazı trollükleri yüzünden dost arasında eleştirmişliğim var, cihat duman’ın romanını da okumadım. ayrıca cihat duman’ın yazılarındaki sarkazmı biraz törpülemesi ve birini hedef alırken daha sağlam delillere dayanması gerektiği kanısındayım ama kendisine teşekkürü bir borç bilirim zira şu alaycı eleştirinin bile bilmem kaç yazar ve yayınevinden müteşekkil bir camiada yarattığı sarsıntıyı, insanlara sergilettiği ödleklik ve dönekliği, ifşa ettiği ikiyüzlülüğü ve lafazanlığı görünce gülmeden edemiyor insan. bu mu diyor edebiyat dünyası, bunlar mı akademisyen, bunlar mı yazar editör? bunlar mı fikir üretecek, eser üretecek, toplumu, insanları etkileyecek, bunlar mı elli yıl sonrasına kalacak?

    işin şimdi daha gülünç bir noktasına geliyoruz. garip olan şu ki, iki gün sürmüş tartışma sonunda hala bir allah’ın kulu bile eleştirmen olmadığını üstüne basa basa vurgulayan bir insanın (adalet çavdar’ın) neden eleştirmenlik yaptığı meselesine açıklık getirmedi. hiç bana eleştirmenlik yapmıyor demeyin, basit bir google aramasıyla bile tek yaptığının röportaj ve tanıtım yazısı yazmak olmadığı anlaşılıyor: ) (zaten biri hanımefendiye eleştirmen olmak için illa bir kitabı yermeye gerek olmadığını, herhangi bir eser hakkında derinlemesine bir inceleme yaptığında yazının eleştiri sınıfına girdiğini, zira eleştiri kelimesinin salt menfi değil müspet eleştiriyi de kapsadığını açıklasın) yok, ben illa eleştirmen değilim diye diretirse şunu sormak lazım, siz kimsiniz adalet hanım? yani eleştirmen değilsiniz, edebiyatçı değilsiniz, o halde kimsiniz ve aramızda ne yapmaktasınız? bir de adalet hanım ne diyeceğim, insanları twitter'da takip edip karşı takip gelince takipten çıkmalar nedir? bir anlatır mısınız:)

    sözün kısası, türk edebiyat camiası hala aynı… decameron’un birinci gün dördüncü kıssasındaki manastıra kız atan keşişler misali... herkes herkesin günahını biliyor, herkes herkese “sus yoksa ben de seni söylerim” der gibi: )
70 entry daha
hesabın var mı? giriş yap