11 entry daha
  • gecenin bir yarısı evde oturmuş bernard lewis'in modern türkiye'nin doğuşu'nu okuyorum. bernard efendi anlatıyor: tek parti dönemiydi, cehepeydi, yok demokrat parti şöyle demokrattı böyle partiydi, dipnotlar, alıntılar falan filan siyasi tarih uzayıp gidiyor. mühim şeyler. ben bunları okumaya koyulmuş ülke nedir nasıl kurtulur derdindeyken alt kattan çimentonun, kumun, demirin, betonun arasından süzülerek gelen inilti, iç çekiş, ne kadar sevişme efekti varsa kulağıma ulaşıyor. demek, evi periyodik olarak farklı kadınlarca ziyaret edilen dul komşum yine iş başında. seslere dikkat kesilip saate bakıyorum; sevişmek için harika bir saat. o sırada bernard lewis hala 50'ler türkiyesi'nden bahsediyor. demokrasinin gelişiyle her şey nasıl da farklılaşmış, ülke ne kadar da değişmiş gelişmiş. nüfus diyor 1927'de 13,5 milyonken mnagoarrhhaaaaaaahhhhhh diye bir sesle 1935'te 16 milyona ulaşıveriyor. nüfusun 1940'ta 18 milyarrraaaaaaıımııyeooo iken 1945'te 19 milyon 1950'deeeeeeeeeeehhhh 21 milyon olduğunu öğreniyorum ve derken sesler duyulmaz oluyor. rakamlar seslerin; sesler de rakamların sırrını açığa çıkarırken modern türkiye'nin nasıl doğduğu gerçeği birden aydınlanıyor.
820 entry daha
hesabın var mı? giriş yap