37 entry daha
  • 2015 yapımı maiwenn le besco filmi.

    bu filme ikili ilişkilerde duygusal manipülasyon başlığını okurken denk geldim. hemen izledim. aktris emmanuelle bercot bu filmle cannes'da en iyi kadın oyuncu ödülünü kucaklamış. fakat ben dillere destan bir oyunculuk göremedim ne yazık ki.

    --- spoiler ---

    upuzun bir hikâye bu film. ne senle oluyor ne de sensiz temalı, ilişkilerdeki kadın erkek rollerine dair önemli gözlemler sunuyor seyirciye. kadın karakter, aşık olan ve gerçekten seven taraf olduğu için terk edilip tekrar dönülebilen bir liman erkek için. erkek karakter ise onca bencilce davranışına rağmen sürekli affedilen, olduğu gibi kabul gören bir liman. adamı bir türlü hayatından çıkaramıyor kadın. çünkü sınırlarını çizmiyor. sınır çizen taraf sadece adam. kadın sürükleniyor. nereye sürüklendiğini bilmeden. umrunda olan şey sadece mutluluk. kadın, adama bir tek yerde sınır çizmeye çalışıyor. boşanmak istediğini söylediğinde.

    zaten film boyunca kadının aşkı giydiği kırmızı giysilerle sembolize edilmiş. erkek ise karanlık ve belirsiz taraf olduğu için film boyunca sadece siyah giysiler giymiş. enteresan bir sahne vardı bu renklerle ilgili. kadın doğumun başladığını anladığı sahnede adam zorla siyah renkte bir şeyler giydirmeye çalışıyor. kadın ise yakıştıramıyor kendini adamın tarafına geçmeyi.

    "manipülasyon tam olarak nedir, ne değildir?" anlamak için izlemiştim filmi. kadının en büyük açmazı, görüntüsüne aşık olduğu bir adamı yeterince tanımadan kendi hayatıyla ilgili kadersel adımlar atmasıydı. örneğin evlendikten sonra adam yüzünden eve haciz gelmesi. adamın bir bağımlı olduğunu öğrenmesi. habire acillik olup merhamet dilenen eski sevgilisini, vaftiz ana ilan etmesi. kadın hamileyken huysuz davranışlarına katlanamadığı için ayrı bir eve taşınması. adamın başka bir kadınla yatakta basılması. hepsi ama hepsi yenilir yutulur şeyler değil. ama hepimiz yiyoruz işte bunları. hem nefret edip hem de sevmeye devam ediyoruz. işte manipülasyon bu. sevdiğini bildiğin bir kadına eziyet edip, onu hiç yanından ayırmadan bir köşede tutmak bu. istediğin zaman git istediğin zaman gel. nasılsa her türlü seni kabul ediyor diye bütün bu adilikler. ve ne yazık ki bu kötü gidişe biz kadınlar "aşk" diyoruz.

    son sahnelerden birinde kadın adama şöyle der:

    - evet bir sevgilim var. oğlumla da çok iyi anlaşıyorlar. oğlum onu çok sevdi.

    kadının bu cümlesinden sonra o an adamla ilgili aklımdan geçen şey, "şimdi kadının suratına bir tane geçirecek."oldu. ve adamın verdiği saldırgan tepki, kadına el kaldırması beni hiç şaşırtmadı. çünkü erkekler, kadınların kaldırabildiği birçok şeyi kaldıramıyorlar. siz onlara saldırdığınızda onlar daha da saldırganlaşır her zaman. aynı tepkiyi arabadayken de gösteriyor adam.

    filmdeki diğer bir ayrıntı, açılış sekansında klinikteki uzmanın dizlere dair yaptığı açıklamadır. burada yönetmen, tüm hastalıkların zihinsel nedenleri adlı kitabın yazarı louise l hay'a göz kırpmış.

    "hayatta bazen bazı şeyleri gözden kaçırırız. nereye gittigimizi bilmeden hızlanırız. öyle bir hızlanırız ki, arkamıza bile bakmayız. sonra da düşeriz değil mi? bazen tekrar ayağa kalkamayız.

    dizler bırakmak, teslim olmak ve geri çekilme kapasitemizi simgeler. çünkü dizler sadece geri giden eklemlerdir.

    dizlerimizdeki acı hayatımızdaki yaşadığımız ve kabul etmekte zorlandığımız olayları temsil eder. dolayısıyla iyileşme süreci psikolojik iyileşme süreci ile paralel gider."

    film, birçok kadının yarasına dokunuyor aslında. sevdiği adamı sahiplenmiş, çocuk doğurmuş, ödün vermiş ve sonunda kendi kendine zarar verme eşiğine yaslanmış tüm kadınlara. anlaşılmak istenmiş ama hep anlayışlı olmak zorunda bırakılmış, öfkesi birike birike patlamaması gereken yerde patlamış vs.
    --- spoiler ---

    izlenmiş en iyi gerilim filmleri: (bkz: #101314076)
    izlenmiş en iyi romantik filmler: (bkz: #122389518)

    ekleme: düzeltme.
69 entry daha
hesabın var mı? giriş yap