• belkide insanın ya$ı ilerledikçe dü$ündüğü bir soru cümlesi.
    sabah erken kalk i$e git, eve gel evin kadını yemek yapsın 10 dakika da o yemeği ye, sonra kadın sofrayı kaldırsın bula$ıkları yıkasın, biraz televizyona baksın, çayı koysun, film yada dizi izlensin sonra yatsınlar hal kalmı$sa seks yapılsın kadın istemzse erkek trip yapsın, ertesi gün kalk yine aynı $eyleri yap. hafta sonları kadın çama$ır, ütü, yemek ne gerekiyosa yapsın, belki bir ak$am o da cumartesi sinemaya yada arkada$larla bir yere gidilsin..
    aynı hep aynı $eyler. neymi$, evlilik monotonlukmuymu$?
    (bkz: ya$asın özgürlük)
  • (ara: evlilik)
  • herhangi bir kadın dergisinde yer alabilecek, potansiyel makale başlığı...
  • özellikle evlilik korkusu olanlar için; cevabı verilemeyecekmiş gibi görünen klasik soru...
    “evlilik bir iki seneye monotonlaşırmış, böyle diyorlar, çocuk olunca, diyor ki insanlar biraz heyecan olurmuş o da geçermiş” …

    evlilik öncesi çift terapisi alan nişanlı bir çiftti bunları söyleyen. daha evlenmeden evliliğe dair kaygılar doldurmuştu zihinlerini… peki ya neden böyleydi, gerçekte kim di bunları söyleyen ya da onlara öğreten?

    geleneksel toplumda evliliklerin çoğu gerçekte neden yapıldığı çok da iyi bilinmeden daha önce kitabımda da anlattığım gibi bir evcilik oyunu edasıyla yapılır. kişiler evliliği diğer bir yandan bir sosyal statü atlama aracı, iş ve kariyer alanında ise pozitif ayrımcılık nedeni olarak algılar ve evliliğe yaklaşımları aslında çok da kendilerinin de farkında olmadığı bir biçimde pragmatist yani faydacıdır.

    çünkü evli insana bakış geleneksel toplumda daha farklıdır. evlilik cüzdanına sahip olmak, sol parmakta yüzük takıyor olmak geleneksel toplumun onayladığı ve hatta çoğunlukla talep ettiği bir durumdur. talep ederler çünkü; yerleşik düzen yetişkin ve evli insanların konforu için tasarlanmıştır. yetişkin boşanmış ya da yetişkin bekar insanların, yerleşik yetişkin düzen içerisinde yerleri belirsizdir. son derece acımasız ve boşanmışları ve hatta bekarları hiçe sayan bu yaklaşımdan kaçmaya çalışan insanlar kendilerini zoraki evlilik tercihinin sınırında bulurlar.

    anneler babalar, işyerlerinde yöneticiler ve patronlar ya da evli çocukluk arkadaşları kişileri bu evlilik tercihine doğru yönlendirirler. bu durum karşısında sorgulamayan beyinlerin yapacakları bir şey yoktur bir tercih gibi gösterilip kendilerine yapılan bu dayatmayı çaresizce kabul ederler. sorgulayan beyinler ise mahallenin delisi muamelesi görürler. temelde sevgi, saygı, güven üçgeni üzerine kurulması gereken kadın erkek ilişkisi oluşturulmadan yapılan alelacele evliliklerin sonu ise zaten başından bellidir.

    eski zamanların direksiyon eğitimini vermeden sürücü belgesi veren sürücü kursları gibi, kişilerin çoğu ilişkilerini yönetmeyi öğrenmeden ya da bilemeden evlenirler. bu evlilikler sosyal yaşamın yoğun trafiği içerisinde, ilişiklerini yönetmeye ya da yönlendirmeye çalışırlar. kaçınılmaz şekilde bazıları ölümle sonuçlanan kazalar olur ki; bu tip evlilikler çok geçmeden bir elektrik diğerine ya da ağaca toslarlar ve çoğunlukla da tabiri caizse pert olurlar.

    ancak bu arada hasar gören sadece evlilik değil, kişilerin ruh sağlığıdır. kişiler ve ilişkinin meyveleri olan çocuklar çatışmalı ilişkiler ve çekişmeli boşanmalarda zarar görürler. böylelikle de sosyal sağlığı ve ruh sağlığı bozuk kuşaklar yetişir.

    hele hele bizimki gibi ruh sağlığı uzmanı, psikolog ya da psikolojik danışman olmadan kişilerin birkaç ay içinde alınmış sertifikalarla “aile danışmanı” ünvanı alabildiği ve bu alanda çalışabildiği ülkelerde yardım alınan kişilerin mesleki ve hayata dair yetersizlikleri de eklenince alınan evlilik terapileri bile iyiden iyiye kişiye zarar verir hale gelebilir.

    tüm bunların ışığında kişiler evlilik tercihlerini yaparlarken en başta bağımsız bir birey olma vasfına erişmeleri ve toplumun ya da herhangi başka hiç kimsenin baskısı altında kalmadan evlenme kararı vermeleri gerekir. birey olmak için ise önce kişinin sağlıklı bir ego ve özgüvene sahip olması gerekir. mecburiyetten ya da yapacak daha iyi bir işi ya da erişebileceği daha yüksek bir statüsü olmadığı için evlenmek beraberinde yukarıda da bahsettiğim pek çok sorunu kaçınılmaz olarak getirecektir. yani özetle şöyle de diyebiliriz neden yapıldığı bilinmeden yapılan bir evlilik için monotonlaşmak en küçük risklerden biri olacaktır. daha da kısası böyle neden yaptığınızı bilmeden yaptığınız bir evliliğiniz varsa ve sadece monotonlaşmış ise siz "yiyip içip tanrı'ya şükredin" ki iyi durumdasınız. ancak başka sorunlarınız var ise mutlaka ve mutlaka psikoloji ya da psikolojik danışma eğitimi almış, alanında uzman birinden yardım alın, bir kaç aylık sertifikalı eğitmenlerden değil.
  • monotonluk gibisi varmı ? hergün saçma sapan birşeyle uğraşmaktan bin kat iyidir.
hesabın var mı? giriş yap