• gözümüzün gördüğü kadar aklımızda, aklımızda olmayan çıldırtmıyor doğal olarak. tıpkı frekansı tutmadığı için duymadığın sesler, göremediğin görüntülerde olduğu gibi
  • insanı çıldırtmayan o kadar şey var ki aslında. var olmak bunlardan biri. biz istemedik var olmayı, ama varız. bu ne zamana kadar devam edecek, bilmiyoruz. nasıl bir şekilde devam edecek, bilmiyoruz. adaletsizlik, çaresizlik, kurallar içinde yaşıyoruz, ama çıldırmıyoruz. sevdiklerimiz ölüyor, kedimiz falan ölüyor alışıyoruz çıldırmıyoruz. bir gün öleceğiz, çıldırmıyoruz. çok acayip değil mi?
  • doğrudur. internetten sipariş verilen pantolonun belinin büyüklüğü bile daha çok çıldırtmıştır beni.
  • daha dun duydum sadece icinde bulundugumuz evren değil baska evrenlerin de olabileceğini. bilim insanlari incelemisler ve aldiklari goruntulerde evrenimizin dis kabugunda soguk bolgeler tespit edilmis, bunun nedeninin iki evrenin birbirine olan kutle cekimi oldugunu dusunuyorablamiz. ayni dusunceyi nasa daki bir baska bilim insanida kendi tespitleri ile vakif olmus. bunedir dunyamiz evrende, olceklendirecek olsak: dunya uzerinde bulunan bir anaplasma kadarken, birde baska evrenlerin olabilecegini. belki icinde bulundugumuz evren tum sistemde yok denebilecek kadar küçük kutle.
  • insan beyni, sayıları belli bir basamaktan sonra algılayacak kapasiteye sahip değil. yüzler, binler, yüz binler, milyonlar ve hadi milyarlar tamam da... bir trilyonun üstüne pek çıkamıyor averaj beyin. evren hesaplamalarında kullanılan sayı birimleri asjdgajzilyon falan. ama işte bazı karşılaştırmalar görüyoruz, oradan biraz daha somut bir çıkarım yapmaya çalışıyoruz. mesela bir milyar ile bir trilyonun farkını daha iyi anlamak için şöyle bir şey var: bir milyon saniye 11,5 gün, bir milyar saniye 32 yıl eder. bir trilyon saniye ise 31688 yıl. farka gel. ya da işte evrendeki yıldız sayısı, dünyadaki tüm kumsallarda bulunan kum tanesi sayısından fazladır, efendim, evren genişlemeye devam etmektedir gibi bilgiler falan, hayat bir garip oluyor bunları düşünerek yaşayınca. ara ara düşünüyorum, ara ara amaaan deyip hayat gaileme bakıyorum.

    yani evrenin büyüklüğü nasıl bir karıncayı çıldırtmıyorsa, insanı da aynı mantıkla çıldırtmıyor herhalde. doğrudan göremediğimiz bu büyüklüğün gerçekte ne kadar büyük olduğunu tasavvur edebilecek işlemcilere sahip değiliz. dolayısıyla lay lay diye geziliyor sokaklarda. insanlar hiçbir şey yokmuş gibi, bu durum 'dünyanın' en normal şeyiymiş gibi metrobüse binip gidiyor. onları omuzlarından sarsıp "çoklu evrenler, sicim teorisi ve 11. boyutla ilgili konuşmamız lazım" deme isteğimi bastırarak yaşıyorum ben şahsen. evren ölçeğinde karıncayla aynı boyutta olan beynimle.
  • evrenin büyüklüğü değil de, insanların kendini bir bok sanması beni çıldırtıyor. kolayca bir et ve kemik yığını haline gelip toprağın altında çürüyüp gidecek insanların kendilerini ve hayatlarını çok kıymetli, çok değerli bir şey sanmalarına deli oluyorum.
  • iki kat daha küçük olsa tüm evreni açıklayacak yazar beyanı.
  • kendi küçük dünyamıza fazla odaklı olduğumuz için evrenin boyutu bizi pek ilgilendirmiyor. ondandır..
  • durun bir dakika,

    evren belki de büyük falan değil.

    hatta o hiç manalı gelmeyen bilmem kaç milyor ışık yılı uzaklıkları falan aslında yok.

    hepsi bir algı yanılması, bizim algılayamadığımız boyutların bize büyük ve sonsuz gelmesi durumu...

    evren bize çok büyük evet ama bize büyük, basit bir partikül için mesafe diye bir şey yok...

    (bkz: spooky action at a distance)
    (bkz: kuantum dolanıklığı)

    hadi bakalım çıkın işin içinden...
    https://youtu.be/af8rgeco6kg
  • dünyayı düz bilen ve güneş sistemi hakkında en ufak bir bilgi kırıntısına sahip olmayan insanlar evreni nasıl bilecek ve birde çıldıracak.
    güneş sistemindeki gezegenleri sıralı sayamayacak yüzlerce akademisyen bulabiliriz.
hesabın var mı? giriş yap