• bu ilişkiyi açıklamak için kendimize önce bir ülke belirleyelim.bu ülke madagaskar olabilir.şimdi madagaskar merkez bankası'nın faiz oranlarını artırdığını düşünelim.artan faiz oranları nedeniyle bu ülkeye belli bir miktar yabancı sermaye girecektir.yabancı para birimlerinin ülkeye girmesiyle döviz arzı fazlası meydana gelecektir.bu da madagaskar'ın ulusal parasının* değerinin artmasına* sebep olur.böylelikle madagaskar'da üretilen mallar göreceli olarak pahalılaşmıştır.bu da o ilgili ülkenin ihracatını azaltacaktır.dışarıya mal ihracının azalması suretiyle işsizlik ortaya çıkacak ancak philips eğrisinde gösterildiği gibi işsizlik arttığında enflasyon azalacaktır.eğer bu ülke sabit döviz kuru sistemini uyguluyorsa merkez bankası döviz kurunun belirli bir seviyeye kadar gelmesine müsahade edip (ki bu seviye pek esnek değildir) kur sınıra geldiğinde dövizde arz fazlası olduğu için talep yaratmak adına döviz alımına başlayacaktır.böylelikle kuru kontrol altına almış olur.ancak günümüzde bazı demir perde ülkeleri dışında bu sistemi kullanan pek ülke kalmamıştır.çünkü bretton woods sistemiyle başlayan bu akım 1970'lerde etkin bir sistem olmadığı anlaşıldığında terk edilmiştir.günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, sabit ve dalgalı döviz kurları arasında bir yerde kur politikalarını belirlerler.

    aynı şekilde bu durumun tersini de düşünebiliriz.şöyle ki: bu kez merkez bankası faizleri düşürsün.şimdi hali hazırdaki bir kısım yabancı sermaye de ülkeden gidecek, onun yerine borç almak isteyenler yatırım yapacaktır bu ülkeye.bu kez döviz kuru artış eğilimi gösterir çünkü dövizde talep fazlası meydana gelmiştir.dolayısıyla madagaskar frangı değer kaybeder*.bu kez madagaskar'da üretilen mallar göreceli olarak ucuzlamıştır ve ülke ihracatını artırır.bunun sonucunda işsizlik azalma eğilimi gösterirken enflasyon artacaktır.eğer kur kontrol altına alınmak istenirse merkez bankası belirli bir miktar döviz satışına başlayıp piyasada döviz arzını yaratır.

    (bkz: bir ekonomi tetikçisinin itirafları)
  • binbir türlü değişkene bağlı ilişkidir. şöyle ki, faiz oranlarının artması her durumda ülkeye spekülatif yabancı sermaye girmesini sağlamaz. herhangi bir finansal panik yaşanması halinde (asya krizi), merkez bankalarının faiz artırması, spekülatörlerde krizin derinleşeceği yönünde bir izlenim uyandırır ve ülkeden sermaye çıkışı hızlanır. bu da kurların iyice abuklaşmasına neden olur. böyle bir halde enflasyon oranı zaten saçmalaşır.
    eğer belirli piyasalarda spekülasyon yapmanın riski getirisinden fazla görünüyorsa, kısaca spekülatörlerin götü yemiyorsa, bu ülkelerdeki faiz oranı artışlarına kayıtsız kalacaklar, faiz oranlarını düşürse bile mevcut durumda en güvenli piyasa olarak görülen a.b.d. piyasalarına kaçacaklardır. dolayısıyla a.b.d. faiz oranlarını düşürse bile dış faktörler bu ülkeye para girişine yol açacaktır. yalnız a.b.d. gelen para zaten dolar olacağı için kurla falan uğraşmak zorunda değildir.
  • üzerinde çok tartışılan bir ilişki türü.

    aslında bu kavramın bilimsel bir ismi var: parasal aktarım mekanizması (transmission mechanism of monetary policy) fakat amaçlarımdan biri de kabaca temel ekonomi bilgilerini vermek olduğundan böyle bir başlık seçtim.

    merkez bankalarının enflasyonla mücadele silahlarının en güçlüsü, şüphesiz faiz oranlarıdır. ikisi arasındaki ilişki "faizleri arttırırsak enflasyon düşer, azaltırsak enflasyon yükselir" şeklindedir. fakat neden böyledir? kabaca talepteki değişimden dolayı diyelim ve tek tek nelerin etkilendiğini anlatalım.

    official rate(resmi faiz): yani merkez bankası'nın belirlediği kısa vadeli faiz. bundaki değişimin diğer parçaları nasıl etkilediğini inceleyeceğiz. kolaylık açısından faizlerin yükseldiğini varsayalım, düşmesi durumunda da bütün söylediklerimin tersi gerçekleşecek.

    market rates(piyasa faizleri): merkez bankası faizleri yükselttiğinde, piyasadaki faizler de hemen tepki verecektir. yani bankalar da kısa vadeli faizlerini yükseltecektir. fakat uzun vadelilerin tepkisini bilmek daha zor, çünkü uzun vadeli faizler piyasanın geleceğe dair beklentilerini de yansıtır. kısaca kısa vadeli faizleri merkez bankası, uzun vadelileri piyasa oyuncuları belirler diyebiliriz.

    asset prices(varlık fiyatları): faizler yükseldiğinde, tahvil ve hisse senedi fiyatları düşer. tahvil fiyatları düşer çünkü beklenen nakit akışları daha yüksek bir oranla iskonto edilecektir. aynı şekilde hisse senetlerinin beklenen getirisinin şimdiki değeri daha az olacaktır. fiyat hesaplamayı bilmeyenler için biraz karışmış olabilir, şöyle diyelim; 1 yıl sonra 100 lira alacaksınız. faizler 15%'ken bunun değeri 86.95tl'dir. fakat faizler 20%'ye çıkarsa, yatırımcı da artık 20% getiri isteyeceğinden, elinizdeki 100tl alacağın değeri 83.33'e düşer. tahvil değeri hesaplamayla ilgili bir yazı yazarım yakında. diğer bir varlık grubu ise fiziksel varlıklar yani evler... ev alırken borçlanmak oldukça yaygın olduğuna göre, borçlanma maliyeti(faiz) arttığında, ev alanların sayısı da azalacaktır. bu da ev fiyatlarının artışında bir azalmaya, ve bazı özel durumlarda ev fiyatlarında düşmeye sebep olabilir(ev fiyatları için faiz artarsa ev fiyatları düşer demek o kadar kolay değil)

    expectations/confidence(beklentiler/güven): bireyler açısından bakıldığında, faizler arttığında harcamaları kısma eğilimi beklemek mantıklı. çünkü artık tasarruf ettikleri miktara daha fazla getiri elde edebilecekler. ayrıca varlık fiyatlarındaki düşüş de, servetleri azalan bireyleri daha fazla tasarruf etmeye yönlendirecektir. bu da genel talepte bir düşüşe neden olacaktır.
    şirketler açısından bakıldığında ise, faiz arttırımı, yine harcamaları kısma anlamına gelecektir. borçlanmak daha pahalı olacağı için, bazı yatırımlar ertelenecek, ya da iptal edilecektir. faizler 10%'ken kabul edilecek bir proje, 15%'e çıktığında reddedilebilir, çünkü artık getirisi riski karşılamıyordur. ayrıca faizler yükseldiğinde kur da düşeceğinden, özellikle ihracat yapan şirketler için yatırımlar daha da azalabilir. çünkü artık ihraç edilen mallara talep azalacaktır.

    exchange rate(kur): kuru etkileyen bir çok farklı şey olsa da, bir ülkede gerçekleşen faiz arttırımının o ülkenin parasının değer kazanmasıyla sonuçlanması beklenir. bu da ithalat fiyatlarını düşürür, özellikle enerji fiyatlarının düşmesinin enflasyona büyük etkisi olur.

    faiz değişimi başka birçok şeyi de etkiler fakat en önemlilerinin bunlar olduğu kabul edilir. bu faktörlerin hepsi birleştiğinde, azalan talep ve ithalat maliyetlerinin düşmesi ile birlikte enflasyonda da bir azalma beklenir. tabii bu hemen gerçekleşen bir şey değildir, sonuçların netleşmesi en az 2-3 çeyrek sürecektir.

    http://borsagunlugu.blogspot.com/…nasl-etkiler.html
  • basitce:

    reel faiz dunyanin geri kalanindan dusukse, hele zaten riski yuksek bir ulkeyseniz, ulkeden para cikisi olur, yabanci yatirimci icin cazibesiz hale gelirsiniz. boyle olunca dolar yukselir. dolar yukselince benzine zam gelir, ithal girdi maliyetleri artar, enflasyon olur. (ya da en azindan ilk etapta enflasyon beklentisi artacagi icin algilanan reel faiz duser) haliyle yeni enflasyonla eski reel faizinizi surdurmek icin nominal faizi tekrar artirmaniz gerekir. nihayetinde yanlis reel faizle baslayan bir dongu siz dogruyu bulana kadar faiz artirimina ve enflasyonun yukselmesine sebep olur.

    oysa ki ulkedeki riski de goz onunde bulundurarak verilecek dogru reel faiz karariyla dovizi dengede tutarsiniz, faiz yuksek oldugu icin tuketim ve yatirim bir miktar duser, bu sekilde enflasyon beklentilerini indirip nominal faizde kucuk ayarlamalar yaparak reel faizi sabit tutmaya calisirsiniz. tabi yuksek faiz, dayanikli tuketim, yatirim ve elbette konut harcamalarini azaltacagi icin buyumeniz biraz yavaslar. ama dengede durabilirsiniz.

    yuksek buyumeyi, refah artisini, dogal issizlik vs. oranlari ayarlamak merkez bankasinin gorevi degildir. merkez bankasi fiyat istikrarini hedefler, ve bunu faizleri kullanarak ayarlar.

    bu noktada, yapilan son 0.5lik faiz indirimini, merkez bankasinin reel faizlerin sabit kalmasi geregini bildigi bilindiginden, enflasyon beklentilerini dusurmeye yonelik bir hamle olarak okuyorum kendi adima, ve umarim da boyledir. aksi takdirde, basbakanin agzina bir kasik mama icin faiz indirimi sacmaligindan baska bir aciklama bulmak zor, ve o da, hepsi oldukca yetkin ekonomistler olan merkez bankasi yoneticilerinden beklenecek bir hata degil.

    ek: tabi butun bu surecin abd'de reel faizlerin yukselmesiyle ilintili oldugunu eklemekte fayda var. nihayetinde tcmb, karar ve hareketlerinde orayi baz almak durumunda.
  • (bkz: #43178256)
  • konu ile ilgili olarak, 7 ekim 2016 tarihinde dolar/tl henüz 3.05 tl civarında iken taner özarslan'ın yapmış olduğu faiz - enflasyon ve döviz kuru ilişkisine dayalı muhteşem dolar/tl analizi videosu mutlaka izlenmelidir.
hesabın var mı? giriş yap