• (bkz: fisher etkisi)
  • yerler ıslandığı için yağmur yağıyor demeye benzer. sanırım 4 sene boşuna okumuşum.
  • ekonomi kanallarını saatlerce izlemem neticesinde bir mantığı olabileceğini öğrendiğim önerme. şöyle ki bu enflasyonun bir de maaliyetten kaynaklanan bileşeni var. ben diyelim mobilya yapıp satıyorum. ağacı yerli aldım, kumaşı ithal ettim, işçilere tl maaş verdim. bütün bunları da kredi çekerek yaptım. sonra da buna bir maliyet hesaplayıp artı kar koyucam. o zaman maliyet ne ağaç artı kumaş artı işçilik artı kredi faizi artı kira zart zurt. yani diğer parametreler sabitse faiz arttıkça kredi maliyeti arttığı için faiz ve enflasyon doğru orantılı oluyor.
    tabi bu örnekteki kumaş gibi pek çok ara malın ithal olduğunu görmeyip, talep ve tüketim kaynaklı enflasyonu görmeyip, tasarruf oranı düşüklüğü kaynaklı dış kaynak ihtiyacını görmeyip sadece maliyet enflasyonu içindeki finansman bileşenini öne çıkarmak yanlış bir bakış. düşük faizin de bir bedeli var, o da tasarruf düşüklüğü ve kurda görünüyor zaten.
  • bir defa, diyelim ki finansman firmalar için ciddi maliyet unsuru. faiz artınca, maliyeti artan firma bunu birebir fiyata yansıtıyor. bu bugün enflasyonu artırır; ama kalıcı bir enflasyon yaratması için faizin sürekli artması lazım ki, böyle bir durum yok. ikincisi, finansmanın maliyetler içindeki payının yüksek olduğu da çok doğru değil (bakınız şu çalışma). ergo, maliyet kanalından faiz kalıcı enflasyon yaratmaz.

    bir de ülkemizde çok bilinmeyen, dünyada bazı akıllı insanların (bunlara neo fisherite gibi bir ad takılıyor) dile getirip ciddiye aldığı bir teori var. özetle diyorlar ki; para politikası reel faizi kalıcı olarak belirleyemez (paranın nötralliği sebebiyle), o yüzden enflasyon sonunda merkez bankasının faiziyle denge reel faiz arasındaki farka eşitlenecek şekilde bir yere gelir. bunu diyen abiler, uzun süre çok düşük kalan nominal faizlerin abd, japonya ve sairede deflasyon yaratacağını söylüyolardı. bu tezi tersine çevirirsek, kalıcı yüksek faizler yüksek enflasyon yaratır anlamı da çıkar. lakin burada da sorun şu ki, bu abilerin denklemlerinde görünen dengeye pratikte nasıl gelineceği muamma. daha önemlisi, faiz enflasyon yaratır hipotezini destekleyen ciddi ampirik bir delil de bildiğim kadarıyla henüz yok.

    kısacası, faiz enflasyona sebep olur diye, verilerle desteklenen ve yaygın olarak kabul görmüş bir iktisadi görüş şimdilik yok.
  • faizlerin hemen 300 baz puan düşürülmesi gerektiğini gösteren süper bir teori.
    büyük ekonomi tanrımızın sözünden çıkmayın ve faizleri sıfırlayın hemen erdem bey.
  • kendisine verilen fahri doktoraları ciddi sanan bir adamcağızın iddiası.

    .
  • adam böyle dedi diye bunu savunan sözde iktisatçılar da var ki asıl acı olan budur.
  • dolar alın parolası. on aydır nadasa yatırılmıştı, bugün yeniden telaffuz edildi.
  • retorikten ibaret ideolojik bir cümledir, ekonomi bilimi açısından fazlaca anlamı yoktur.

    faiz ekonomide her şeyin fiyatlama ölçüsüdür. tüm yatırım araçları faizle fiyatlanır. yani bir tür ölçü birimidir faiz.

    piyasada arz ve talebe göre oluşur bu faiz denen şey. yani sen, ben, biz, bankalar, ticari işletmeler, bakkal, tuhafiyeci, çiftçi vs arz ve talepleriyle faiz oranını belirler. elbetet en çok merkez bankaları ülke ekonomisine ve yerel paranın değerine yön vermek için faize yön vermeye çalışır.

    faiz de enflasyon gibi genel ekonomik durumun bir sonucudur. ülke ekonomisi berbat durumdaysa, artı değer üretemiyorsa, zenginlik oluşturup doğru şekilde dağıtamıyorsa faiz de alır başını gider.
  • akademik olarak çalışılmasına gerek yoktur. cumhurbaşkanımız böyle buyurduysa öyledir. ha illa test edilmek isteniyorsa bugün merkez bankasına verilen bir emirle hemen görebiliriz.

    lütfen şu faizleri 2,5’a falan çekin, ne neticeymiş ne sonuçmuş görüverelim ebemizin victorias secret iç çamaşırını.
hesabın var mı? giriş yap