• eskiden şöyle düşünürdüm; sadece eski türk filmlerinde vardır bunu başaran insanlar. hani adile naşit'in anne, münir özkul'un baba olduğu, evin içinde en az beş-altı tane çocuğun olduğu filmlerde. muhtemelen seksen öncesi türkiye'de de gerçekten vardı bunlardan; hani ortadirek denen bir kesimin gerçekten var olduğu senelerde.

    her neyse; geçen yaz başında suriye'ye gittim kuzenimle gezmek için. hani suriye'yi yorumlayacak kadar uzun filan kalmadım, ayrıca sıradan bir insanım, sosyolog filan da değilim toplum yapısından anlayan filan ama bir haftada, insan içine karışınca görülebileceği üzere bir şey farkettim; çok fakirdiler, çok garibandılar ama anlayamadığım bir gariplik vardı. bana ters gelen, alışık olmadığım bir durum, değişik bir halleri vardı; daha önce de ortadoğu ülkelerine gitmiştim ama suriye farklı idi. neden sonra kuzenimle konuşurken farkettik; bir şekilde insanlar mutsuz değildi. hatta mutlu gibi idiler. saygılı idiler, sevgi dolu idiler birbirlerine ve bizlere. o zaman şöyle bir fikir oluştu kafamda;
    suriye'nin diğer fakir ülkelerden farkı neydi? bildiğim ve ilk aklıma gelen; kesinlikle baba esad rejiminden dolayı uzun yıllar dışarıya kapalı idiler ve dünyayı bilmiyorlardı, kendi içlerinde de öyle çok aşırı zenginleri yoktu özenecekleri, en azından ben görmedim sokaklarda. yani muhtemelen bizdeki gibi lükse özenme gibi bir şansları* yoktu. o yüzden de fakir olduklarının farkında dahi değillerdi.

    lükse özenme derken; hani bizde boğazın sırtındaki gecekondusundan çıkan adam 200 metre aşağı doğru yürüse az ilerideki yalısının kapısından çıkan porsche cayenneli adam ile burun buruna gelir ve en iyi ihtimalle sadece şöyle bir iç! geçirir ya. veya asgari ücret maaşı ile 4 çocuğuna bakmaya çalışan adam televizyonda filanca'nın bir gecede boğazda bir mekanda 60.000 lirayı harcadığını görür ve televizyon kumandasını söverek fırlatır bir kenara kalkar gider bir sigara yakar ya...

    yani şahsi kanaatim; basit bir teşhis de olsa, göz görmez ise gönül katlanır olayıdır biraz bu "fakir ama mutlu olmak".
  • kafada milyonlarca gereksiz düşüncenin at koşturmadığı yalın düşüncelerle sade bir hayat sürmeye çalışmak demektir.
  • başarılması zor olmayan bir eylem.
  • - aşkım bugün de yemek yok!
    + gel, biz yine birbirimizi yiyelim.
    - aşkım faturayı ödeyemediğimizden elektrikleri kestiler.
    + yıldızların aydınlattığı karanlık odamız. ne kadar romantik!
    - aşkım kirayı ödeyemedik. evden çıkartacaklar.
    + daha küçük bir yere taşınır, daha yakın oluruz. ne güzel!
    - aşkım amına korum ama!!!1!1!11
    + ?!^^?!+
  • imkansızdır. fakir ama mutlu olan insan yoktur, hele fakir kalıp kadını mutlu edebilen erkek hiç hiç yoktur. kadın gezmek ister, alışveriş ister, hediye ister erkek yapamaz, ezilir. kadın ezer. kadında aynı durum olduğu zaman erkek kol kanat gerer, yardım eder. şeref meselesi tabi.
  • paranın patronları , modern kölelerin yanılgılar dünyasından uyanmamaları için geliştirdikleri hipnoz cümle kalıbı.
  • azgın olup kendi götünü dürmek gibi çevrile bilir.
    gecede 10 yıllık kazancını harcayan adamların seni uyutmak için uydurdukları laflar.
  • fakir olmak, fiziksel olarak paranın yokluğu demekse mutlu olmak bir sevinç duygusudur. bu iki ayrı durum nasıl karşılaştırılabilir? maddi fakirlik nasıl manevik duygulurla aynı terazide ölüşebilir birbiryle? peki ya bunları tartmaya çalışan neden kıyaslamış bunları. yoksa maddiyatla mı mutlu olabilenler kıyaslamış? bilinmez.
    (bkz: gölge etme başka ihsan istemem)
  • (bkz: aile şerefi)
  • sağlık harcamasına işin düşene kadardır.
hesabın var mı? giriş yap