• izlediğim en naif aşk hikayelerinden birin anlatan film. sevdiğim kadınla beraber izlediğim için daha bir anlamlı.

    --- spoiler ---

    laure için üzüldük tabi o kadar kalpsiz değiliz. düğün davetiyelerinin suya bırakıldığı sahne ve laure'nin elmaları düşürüp onları gördüğün an yüz ifadesi çok üzücüydü. fanfan ile alexander'ın camın arkasından karşılıklı dans ettikleri sahne cok güzeldi.
    --- spoiler ---
  • bir kez daha fransızların bu işi bildiğini göstermiş filmdir.

    --- spoiler ---

    alexander ve fanfan'ın uzanıp kuş seslerini dinlemeleri,

    fanfan'ın alexander'ı ''yanağın da sinek var'' deyip tokatlaması,

    laure'nin ''hamileyim...'' yalanı falan düşünülürse film bu kadar klişeyi ustalıkla izlettirdiği,

    klasik bir sonla bitmediği için ve tadı damağımızda kaldığı için dahi takdir edilesi.

    --- spoiler ---
  • epey beğendiğim bi film.

    not: alexandre'ı (vincent perez'i), anakin skywalker'a (hayden christensen'e) epeyce benzettim.
  • kitabını okusaydım belki sevebilirdim ancak filmi berbat.. keşke izlemeseydim, en azından şimdi kitabına önyargılı olmazdım..
  • ufak klişeleri olsa da bazı sorulara verdiği cevaplar ile diğer sözüm ona romantik filmlerden ayrılan film.

    ilişkiler neden biter? evliliklerin sonu nedir? hoşlanma nasıl platonik aşka dönüşür? neden arzularız ve ne olursa daha çok arzularız? arzulamak sahip olmaktan daha mı çekicidir? arzulamayı arzulayıp sadece ona sahip olmayı isteyebilir miyiz?

    daha fazla arzulamak demeden bitirmek istiyorum. güzel filmdir.
  • dinlediğim en güzel melodilerden birine sahip olan vals. başka dünyalara götürüyor insanı..

    https://www.youtube.com/watch?v=lm-5gfvltgi
  • bi kere izleyip asla unutamadığım tadı damağımda kalan film. ızleyebiliceğim bi site bulamadım bilen varsa allah rızası için ulaşsın.
  • romantik fransız filmi.

    “işte hayatımın kadınını/erkeğini buldum” dediğiniz anda başlar her şey.

    flörtü ölene dek sürdürebilmek için sevdiği kadınla hiçbir şekilde ilişkiye girmeyen bir adam vincent pérez ve karşısında dünyanın en güzel kadınlarından sophie marceau.

    film, saklambaç oyunu (!) tadında. “her sabah seni terk edeceğim, beni yeniden kazanmak için akşama kadar vaktin var. başaramadığın gün beni bir daha göremeyeceksin.” hep siz ebe olacaksınız, onu bulacaksınız, bulduktan sonra “saklan, yine bulacağım” diyeceksiniz. her baba yiğidin harcı değil tabii.

    aşkın uzun ömürlü olabileceğini iyi anlatan bir film. çünkü filmde, daimi heyecan hissetmek istediği kadın için tüm duygularını bir anda ortalığa sermeyen bir adam var. bir nevi bir deney içindeler, sadece adamın denediği.

    günümüzde adına aşk denilen, ancak sabun köpüğü misali uçup giden histen biraz farklı bir tadı var filmin. bir insanı tanıma hevesinin; onu keşfetme, merak etme arzusunun, ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. zira o zamanlar sosyal medya olmadığından.
  • yeniden ve yeniden izlemek istediğim film fakat izleme sitelerinde bulamıyorum.
  • 1993 yapımı olan için yazıyorum çünkü 2003 yılında da aynı isimli bir film var.

    başlarda benim için biraz sıkıcı başladı film. sebebi de şu; ben sinemada biraz daha gerçekçi sahneler, karakterler arıyorum. fazla tiyatral bulursam sahneyi çok çabuk kopabiliyorum filmden. bu filmin başları da böyleydi benim için. nihayetinde romantik komedi ve komedi unsuru fazla bsürt olabiliyor bazen böyle filmlerde, işte ben onu pek sevmiyorum. fakat film ilerledikçe, özellikle de müzikleri sayesinde, filme ısındım.

    evlilik hazırlığı yapan alexandre, nişanlısını aslında sevmektedir ne var ki evliliğin, hatta bir birlikteliğin(hatta diyorum çünkü evlilikte sorumluluk artacaktır) sorumluluklarından da kaçınmak istenmektedir. bu sırada karşısına fanfan çıkar. ikisi de birbirlerinden fazlasıyla etkilenirler ki etkilenilmeyecek gibi de değildir zira alexandre çok yakışıklı, fanfan ise sıcakkanlı, seksi, rahat ve tatlıdır. her şey dış görünüş müdür diyenler için bir kez daha yenileyeyim ki her şey diyemesem de pek çok şey dış görünüştür. zaten filmin başlarında fanfan, büyükannesine ''beni daha önce neden alexandre ile tanıştırmadın'' diye sorduğunda aldığı cevap yönetmenin de benim gibi düşündüğünün gösteriyor;

    ''güzel bir pasta görsen ne yaparsın?''
    ''hemen yerim''

    alexandre o güzel pastadır işte ve büyükanne bu sebeple fanfan'ı alexandre ile tanıştırmamıştır. tesadüf sonucu gerçekleşen tanışmanın ardından ikili birbirlerinden etkilenir. (bu sırada harcanan güzel bir nişanlı da vardır ancak filmin anlatmak istediğinin onunla pek alakası olmadığından gereksiz duyar kasmadan devam ediyorum.) ne var ki alexandre başlayan her şeyin biteceğinin farkındadır. bu sebeple fanfan'a karşı duyduğu yoğun arzuyu korumak için bir karar alır, onunla hep flört edecek ama asla ilişki yaşamayacak, onu hiç öpmeyecektir. hem bu sayede güzel nişanlısına da sadakatsizlik etmemiş olacaktır kendi sadakat anlayışına göre tabii. ancak bu sadece alexandre'ın hikayesi değildir. fanfan'ın da kendi hisleri, düşünceleri istekleri vardır. ikili arasındaki bu tatlı ama bence absürt olan ve bu yüzden bana sıkıcı gelen kovalamaca, son yarım saatle birlikte, çok zekice kurgulanmış sahneler sayesinde müthiş eğlenceli ve romantik bir hale bürünüyor.

    filmin müzikleri gerçekten çok ama çok iyi. nicolas jorelle yapmış müzikleri. özellikle valse'i defalarca kez dinledim. bunun dışında marla glen'den you hurt me de çok etkileyiciydi. ayrıca filmin açılış jeneriği çok güzel. aslında çok basit ama filmin temasına, hikayesini kusursuz şekilde özetliyor.

    --- spoiler ---

    fanfan: yarın, sabah seni terk edeceğim.
    alexandre: yarın mı?
    fanfan: akşama kadar beni tekrar elde etmek için vaktin var. seni her sabah terk edeceğim.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap