• mordorludur, asil adi faruk sauron'dur..
  • zamanında benim de içinde bulunduğum, kendisini yoğun şekilde eleştiren galatasaray camiası tarafından –eleştiriler saklı kalsa da- iade-i itibarının yapılaması gerektiğini düşündüğüm eski “alaylı” galatasaray başkanı.

    faruk süren 1945 yılında doğdu. liseyi eğitimini almanya’da gören süren, daha sonra istanbul iktisadi ticari ilimler akademisi, şimdiki adıyla marmara üniversitesini bitirdi. galatasaray’da 1984’ten 2001 yılına kadar çesitli yönetimlerde basketbol şubesi yöneticiliğinden başkanlığa kadar birçok görevde bulundu. 1996’da 2 bin 150 üyenin katılımıyla gerçekleşen kongrede alp yalman’dan başkanlık görevini teslim aldı. alp yalman’ın iddiasına göre bu tarihte kulüp gelir fazlası vererek borçsuz teslim edilirken faruk süren’in denetim raporlarına dayandırdığı bilgiye göre kulübün 14 milyon dolar borcu vardı.

    süren başkanlık görevini alır almaz ilk iş olarak fatih terim’i tam yetkiyle takımın başına getirir. bunun yanında belki seçimi kazanmasını sağlayan yeni ali sami yen projesi için de adımlar atmaya başlar. bundan sonraki 5 yıllık dönemi özetlemek gerekirse süren’in en büyük hatalarının stad projesine aktardığı 10 milyon doları bulduğu söylenen karşılıksız miktar, aig’ye 25 milyon dolar karşılığı verilen kulüp hisseleri ve sportif başarıları ekonomik gelire çevirememek olduğu söylenebilir. gerçekten de bazı kaynaklara göre 1995 yılında 12-18 milyon dolar olan gider-gelir rakamları süren’in yönetiminde 2000 yılında 65-48 milyon dolar seklinde gerçekleşmiştir. burada dikkat edilmesi gereken nokta giderler ve gelirler beraber artarken gelirlerin artış oranının gerilerde kalmasıdır.

    öte yandan süren’in başarılarına gelince parlak bir tablo görmek mümkün. türk futbol tarihinde ilk kez 4 sene üst üste gelen şampiyonluk, türkiye kupaları ve tabii ki uefa kupası.

    süren başkanlık yaptığı 5 yıl boyunca birkaç istisna dışında transfere boşa para akıtmadı. yani, hagi, popescu, taffarel hatta ilie, filipescu gibi dünya çapında futbolcular takıma kazandırılırken her zaman 1 lira ödendiyse 2 liralık gelir ve/veya başarı elde edildi. galatasaray’ın itibarı uluslararası alanda da en iyi şekilde tescillendi. ancak ve ancak faruk süren’in daha sonradan anladığım en büyük başarısı ise yöneticilik idi. şimdi geriye dönüp baktığımızda süren’in 5 senelik başkanlığı döneminde özhan canaydın, ergun gürsoy, ali dürüst, atilla donat, mustafa sarıgül, ateş ünal erzen ve en önemlisi fatih terim gibi isimlerle uyum içinde çalıştığını görüyoruz. bunların hangisi tek başına başkanlık için aday olsa destek görmez..? bunun dışında hatırladığım kadarıyla bu süre içinde taraftarın tek bir ciddi olumsuz yaklaşımı olmaması (ki olduysa da olanlar bugün yaşananlarla karşılaştırılmaz bile) yine üç ayaklı masa gibi dengede durması gereken yönetici-taraftar-futbolcu uyumunun bir göstergesidir.

    şimdilerde başkanlığa aday olurken mali durumdan haberi olan ve buna rağmen geçmişe yönelik suçlamalarını yoğunlaştıran canaydın ise 2000 seçiminde süren’e karşı aday olmayacağını belirterek süren’e desteğini, 26 mart 2000 tarihli gazetelerde görülebileceği üzere, “onunla aramızda imam nikahı var. birbirimize göbekten bağlıyız” sözleriyle dile getirmiş. süren başkan adayı olduğu bu son kongrede canaydın’ın da desteğiyle alp yalman’a karşı 1084’e 756 oyla başkanlığını devam ettirdi.

    iade-i itibar isteğim ise özellikle bundan sonra yaşanan olaylar ile başlıyor. okullu olmaması nedeni ile şimdiki başkan’ın aldığı desteğin yarısını bile alamayan süren her ortamda nedenli-nedensiz yıpratılmaya başlıyor. kulüp hisseleri için 25 milyon dolar teklif eden aig’in verdiğinden 5 milyon dolar fazla vereceğini iddia eden doğan grubunun milliyet gazatesinde 28 kasım 2000 tarihindeki o meşhur başlık atılıyor. süren’in orhan aslıtürk'ün kurduğu naylon fatura şirketi üzerinden 1994-1998 yılları arasında "tam 48 trilyonluk hayali ihracat" yaptığı hesap uzmanları kurulu’nun raporunda belgelendiği iddia ediliyor. aralarında cavit çağlar, erol evcil ve mural demirel gibi isimlerin de bulunduğu haber, süren’in resmiyle ana sayfada resmediliyor: naylon süren. ertesi günkü milliyet manşetinde ise faruk süren’in cenevre’ye uçtuğu haberi veriliyor: süren uçtu. o dönemde galatasaray ile yakın ticari ilişkileri olan telsim’in sahibi cem uzan’a bağlı star gazetesi süren’e destek çıkarken diğer gazeteler taraf olmamayı tercih ediyor. doğan grubunun gazeteleri daha sonra bu habere sık sık yer vermeye devam ediyorlar ve faruk süren’in adı naylon süren’e çıkıyor.

    süren suçludur değildir bilinmez ama bundan sonrası galatasaray başkanı geçen sene hagi’yi sahipsiz bırakan zihniyetin kurbanı oluyor ve galatasaray camiası tarafından yalnız bırakılıyor. bundan sonra gelişen olaylar ise, takip edebildiğim kadarıyla, basına yansıma tarihlerine göre şöyle:
    - 21 mart 2001: hayali ihracat genetik çıktı! faruk süren’in babası fuat süren’e vergi usul kanununa muhalefetten dolayı dava açılıyor.
    - 2 temmuz 2001: süren şişli cumhuriyet başsavcılığına ifade veriyor.
    - 20 temmuz 2001: milliyet’te süren’e tutuklama haberi çıkıyor. süren istanbul 6. asliye ceza mahkemesine ifade veriyor ve gıyabi tutukluluğu bu ifadeden sonra kaldırılıyor.
    - 11 nisan 2002: faruk süren’e galata vergi dairesi tarafından vergi borçlarını ödemediği gerekçesiyle yurtdışı yasagı konuyor. iflas davalarıyla boğuşan ve bunun bir parçası olarak vergi borçlarını da ödeyemeyen süren’e getirilen bu yasak basında yine hayali ihracat haberleriyle ilişkilendirilerek veriliyor. bu vergi cezasının ise doğrudan hayali ihracat ile ilgili olup olmadığı konusunda açık bir bilgiye rastlayamadım.
    - 30 mart 2004: süren cenevre’deki çiftliğini satışa çıkarıyor.
    - 15 haziran 2004: faruk süren 213 sayılı vergi yasasına muhalefet etmek suçundan 3'er yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılandığı hayali ihracat davasından delil yetersizliği nedeni ile beraat ediyor.
    - 10 ocak 2005: faruk süren'in şirketi transtürk grubu, tasarruf mevduatı sigorta fonu’yla (tmsf) borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda anlaşıyor. ayrıca, basında çıkan haberlere göre süren 3.5 yıllık süre zarfında 9 şirketini, villalarını, evini kaybediyor ve gebze’deki fabrikasının misafirhanesinde yatmaya başlıyor.

    mümkün olduğunca objektif olarak vermeye çalıştığım bilgiler bunlar... kanımca faruk süren doğan grubunun manşetlerine, biraz da kulüp içi oyunlara kurban gitmiş.. ve galatasaray camiası yüzü eskimiş yetmişlik seçim aktörlerinin oyunlarını izlerken hala faruk süren’in itibarını iade etmiş değil. süren’in hukuki açıdan yaptığı usulsüzlükler var mıdır, gazetelerde manşetler çıkması, davalar açılması ya da beraat etmesi bir şeyleri iyi ya da kötü anlamda kanıtlamak için yeterli midir bilmem; kimsenin avukatlığını da yapmam. ancak süren, bu günlere gelinmesinde sorumlulardan biri olsa da, bu sorunlardan onurunun zedelenerek tek başına onun sorumlu tutulması dogru değildir. kaldı ki finansal güçlükler özellikle başarıların sarhoşluğunda geçen faruk süren'in tamamen beş yıllık döneminde değil, onun son yılı ve daha sonraki dönemlerde iyice ön plana çıkmıştır. bu bağlamda süren'in yönetimi hiçbir zaman finansal odaklı olamamıştır. dört yıllık başkanlık döneminde o zamanlar çevrilebilir borçları karşılığında tek bir şey getirmeyip en az iki katına çıkaran canaydın'a gösterilen sabrın yarısını süren'e destek, yardım ve proje olarak göstermeyip, onu galatasaray'ın ekonomisini bu hale getiren kişi olarak suçlayarak pek de düşünmeden konuşanlar, bu düz mantıkla dört şampiyonluğu ve uefa kupasını da faruk süren'in kazandığını söylemelidir. halbuki sami yen’e çıkıp gol atmayan süren’e, bir kişi de iki t-shirt basıp uefa’dan para kazanalım demediyse, finansal göstergeler, stad işi 10 yıldır şeffaflık içinde becerikli ellere teslim edilmediyse bu eksiklik yönetimiyle hatta muhalefetiyle galatasaray’ın sorunu olduğu gibi sürekli enkaz devraldık edebiyatı yapan, yöneticilik yetenekleri ayak kaydırmaktan, ticaret kafası yabancı turiste yarım dolara leş gibi müzeleri gezdirmekten öteye gitmeyen zihniyettedir.

    günahını da sevabını da tarih yazacak, bana bir şey düşmez. tarihin yazdığı başarıları da allamak pullamak burada hiç mi hiç gerekmez. ancak sezar’ın hakkı sezar’a; faruk süren bulamadığı desteği, göremediği saygıyı, galatasaray kulübünün en büyük başarılarını yaşatan başkanı olarak en az fatih terim kadar, en az hagi, hakan sükür, taffarel kadar, bir teşekkür’ü hak ediyor.
  • gerçekten çok karizmatiktir. monako'da oynanan süper kupa finalinden sonra hıncal uluç'un kendisi hakkında söyledikleri hala aklımdadır, kendisinin monako prensiyle yanyana otururken görülmesi üzerine hıncal uluç bombayı patlatmıştır "şu görüntüyü gösterip 100 kişiye sorsan hangisi monako prensi diye hepsi faruk süren'i gösterir"
    monako prensi de hakkaten tipsizdir bu arada kısa boylu, kel ve gözlüklü.
    (bkz: prens albert)
  • canlı yayında az evvel yanına gelip röportaj yapmak isteyen hakan gündoğar'a "otur otur sana da bi rakı koyalım önüne kıh kıh kıh" demiş güzel insan. *
  • ermeni asıllı eski galatasaray başkanı. esas soyadı sürenyan'dır.

    edit: bir insanın ermeni asıllı olduğunun belirtilmesinin faşistlikle yada hedef göstermekle olan alakasını çözememekle birlikte. cümleden herhangi bir aşağılama yada ırkçılık sonucu çıkarmak abesle iştigaldir. galatasaray spor kulübünde ermeni asıllı bir başkan görmek güzel bir şey olup, gurur duyulması gereken bir özelliktir. birinin ermeni asıllı olduğunu belirtmek ne zamandan beri ırkçılıktır anlaması güç bir durumdur. faruk süren in dedesi nin adı da arşak (adil) sürenyan idir. atatürk ün de diş doktoru olup eski bir mısır apartmanı sakinidir.
  • galatasaray'daki başkanlığı döneminde basketbol liginde efes pilsen, bir dönem tofaş ve ülker şampiyonluğa ambargo koymuştu. 3 büyükler de etin yanında garnitür modunda takılıyordu.

    "bu konuda bir şey yapmalı" diye düşünürken, o anda aklına power rangers geldi. "lan, bunlar güçlerimizi birleştirelim. triannazort, seybırtut kaplanı derken, hep birlikte büyük güç oluyorlar. biz de olalım" demiş ve fenerbahçe ve beşiktaş yönetimlerine, 3 kulübün basketbol şubesinin birleşmesini ve kulüplerin baş harfleriyle yeni bir takım kurulmasını önermişti.

    beşiktaş yönetimi bu teklife "kabul ama sıralama alfebatik olacak" cevabını vermiş ve "çakaaaaaal" cevabını almıştı. efes pilsen ve ülker "?!?!?!" diye tepki vermiş, aziz yıldırım düşünmek için süre istemişti. hala cevap gelmediğine göre, hala düşünüyor.
  • lord..

    tam bir lord..

    oturması, kalkması, yürümesi, konuşması, düşünce tarzı, yaklaşımı, hakimiyeti, elektriği, giyinmesi, vizyonu ile bir bütün. türkiye standartlarının üzerinde bir yönetici, özellikle futbol kulüpleri baz alındığında.

    kulübü de, kendi işleri gibi borç batağına sürüklediği her fırsatta dile getirilen süren, öyle ya da böyle dimdik ayakta.

    galatasaray'da görev yaptığı 4 yıllık süre içinde yaklaşık 150 milyon dolar harcadı.

    tamam harcadı da, maketlere, yıldız fotokopilerine mi harcadı?

    hayır... birçok insanımızın rüyasında bile göremeyeceği 2 avrupa kupasını*, üst üste 4 lig şampiyonluğunu, tatlı niyetine de 2 türkiye kupası'nı galatasaray'ın müzesine getirdi.

    fatih terim'di, oydu, buydusuna girmek istemiyorum, ki terim'i, özhan canaydın da takımın başına getirdi, hiç sevmememe rağmen başarısı tartışılmaz olan şampiyon lucescu'yu kovarak hem de.. 2002'den bu yana harcadığı para 150 milyon dolar'ı da geçti... peki elde ne var? 2 lig şampiyonluğu ve avrupa'da tükenen bir karizma.

    her neyse.. sportif veya mali başarıları kıyaslamak değil amacım, özellikle de kantarın diğer kesesinde özhan canaydın olunca, 1 yıl görev yapabilen mehmet cansun bile ağır çekiyor haliyle.

    fakat, faruk süren kadar karizma sahibi bir başka yönetici daha bulunmadı türk futboluna giriş yapan; bu bir gerçek. naylon davasını kazandı, üzerine bir pislik gibi yapışsa bile, akladı kendini.

    inanılmaz bir çalışma odasına sahip olduğunu biliyorum süren'in. osmanlı dönemine ait senetler duvarlarda, orijinal padişah tuğraları, yazıtlar, inanılır gibi değil. her daim iki dirhem bir çekirdek giyimini dimdik duruşuyla kombine ederek kullandığı mimikleri, en karşıt fikirleri bile lehine çevirebilecek nitelikte kuvvetli ve yerinde.

    bilgisi, görgüsü de öyle; yediği, içtiği de...

    kulübün başında kalsa, birlikte yürüdüğü insanlar avrupa yollarına sapmasa, o takım şampiyonlar ligi şampiyonu da olurdu, yıllardır hep bunu iddia ederim kendi kendime. kanıtlayamam, iddia ettiğimle kalırım, o ayrı.

    bir daha bu işlere döner mi dönmez mi, herhangi bir fikrim yok, fakat mart 2008'deki kongreye sayılı haftalar kala, başkanlığa adaylığını açıklayan tek ismin taner aşkın olması, özhan canaydın'ın yüzde 99 ihtimalle seçime girecek ve kazanacak olması, galatasaray taraftarında derin bir hüzün ve nefret yaratıyordur, işte bundan eminim...

    gönül isterdi ki, bir faruk süren daha çıksın, borç olsun 1 milyar dolar, ama gelsin şampiyonlar ligi şampiyonluğu, kime ne..

    .
  • final oynarız diye bir şey dememiş, gidebildiğimiz yere kadar gitmeliyiz, finale bile gidebiliriz demiştir.
    (bkz: dilek kipi)
    (bkz: gereklilik kipi)
    (bkz: birleşik fiil)
    (bkz: yeterlilik)*

    demediği bir şeye yanıt vermek için özel bir kip icat edilebilir.

    ayrıca 2000 ruhuyla - doğal olarak - dalga geçen insanların "2000 ruhu 2000'de kaldı" cümlesiyle ne alıp veremediği olur? bu bir ümit kesme değil, geçmişten sıyrılma gerekliliğinin belirtgecidir.

    (bkz: okuduğunu anlamak)
  • rallyci gençlik yıllarından bir kesit aşağıdaki videoda görülebilir.

    (renault 12 içerir)
  • balkan rally şampiyonu olmuş önemli bir rallicidir. bu yönü az bilinmektedir.
hesabın var mı? giriş yap