• self perception theory ile ilişkilendirilebilecek bir teknik. şöyle ki self perception theory, göstermiş olduğumuz davranışın sonradan söz konusu konu/objeyle ilgili takınacağımız tavra doğrudan etkidiğini söylemektedir; örneğin "ahmet top oynarken düştüğünde yanına bir tek ben koştum, demek ki ben iyi bir insanım," gibi.

    paralel şekilde kapıdan satış yöntemiyle çalışan satış elemanları da bu teorinin söylediğinden, bir şekilde o evin içine girmeyi başararak -yani foot-in-the-door technique uygulayarak- faydalanmak ister: satış elemanını evine sokan hane sakini, bu "davranış"ıyla tutarlı bir "tavır" ve "ikinci davranış" sergilemeye meyleder, kendine sunulan ürünlere daha çok ilgi gösterme ve satın alma olasılığını artırma eğilimine girer: "satıcıyı içeri buyur ettim, demek ki ürünlerle ilgileniyorum ve bunlar arasında işime yarayabilecek bir şeyler bulabileceğimi düşünüyorum."

    varyasyonları için (bkz: low-ball technique) (bkz: door-in-the-face technique).
  • bu teknikle ilgili bir ornek:
    sokakta turistin biri size bir yer sorar siz de tarif edersiniz. sonra size biraz beraber yureyelim o tarafa dogru hic bilmedigim bir yer kaybolmayayim der, siz de tamam olur dersiniz. sonra, bir bakmissiniz adami gidecegi yere kadar goturmussunuz.
    yani neymis; once birinden kucuk birsey istiyorsunuz, onu aldiginiz zaman biraz daha buyugunu istiyorsunuz onu da aldiniz mi daha da buyugunu seklinde devam ediyor.
  • insanin tutarli olma cabasindan kaynaklanan teknik. once kucuk bir istegi/ iyiligi yapan kisi daha buyugu istendiginde kucuk istegi kabul ettim, tutarli olup buyuk istegi de yerine getirmeliyim diye dusunur.
  • türkçe terminolojide "önce küçük sonra büyük rica" şeklinde geçiyor. "selam verip borçlu çıkma" daha uygun olurmuş.
  • satici, reprezant vs. gibi kimselerin israr ve inat sonucu bir randevu ya da 5 dk izin kopardiklari durumlara adalilarin verdigi ad. bu, satis jargonuyla bir "lead" ya da satis ucu olusturur.
  • kapıya ayak koyma tekniği olarak türkçe'ye çevrilmiştir.
  • muhatabı için:

    (bkz: elini verip kolunu kaptırmak)
  • ayrıca başarı için aralanan kapı anlamına gelen ingilizce idiom.

    ingilizce anlamı:to manage to enter an organization, a field of business, etc. that could bring you success

    örnek cümle:
    arguably, the united arab emirates’ dubai is seen as the west’s foot in the door into the middle east. or, at least, capitalism’s foot.
  • "ufak bir isteği kabul etmek, daha büyük bir isteği kabul etmeye daha yakın olacaktır." mantığında çalışır.

    kısaca bir kereden bir şey olmaz deme!

    tersi için:
    (bkz: door in the face)
hesabın var mı? giriş yap